Bu bir Spiritüel Satanizm Orijinal İçeriğidir.
Satanizm Nedir?
Satanizm, popüler medyada tasvir edildiği gibi kurban vermekle, kanlı ayinlerle, sebepsiz yere karanlık ve depresif olmayla, cinsel sapkınlık, düşkünlük veya takıntılar ilgili değildir.
İnsanlığın orijinal dini olan Satanizm, Hristiyanlık, İslam ve bunların kökeni olan Yahudilikten yüzlerce ila binlerce yıl önce var olmuş Antik Paganizm’dir. Her şeyleri orijinal Antik Pagan dinlerinden çalıntı olan bu ölüm programları, tüm ruhani bilgiyi sistematik olarak kaldırmış ve yozlaştırmıştır. Katolik Kilisesi (tüm Hristiyan mezheplerinin kendisinden evrildiği orijinal Hristiyan Kilisesi), “Engizisyon” olarak bilinen dönemde ruhani bilgiye veya yeteneğe sahip olan herkesi iğrenç işkencelerle öldürmüş ve toplu katliamlar yapmıştır. Bu sözde “dinlerin” tek amacı, insanları ruhani bilgiden uzak tutmak ve yalanları ile oyalamaktır.
Satanizm, Şeytan başta olmak üzere “Gökten Gelen Tanrılar” tarafından bahşedilen güç meditasyonu, yoga gibi belirli ruhani simya teknikleri ve bilgileri ile ruhumuzun ve zihnimizin güçlerini uyandırmak, nihayetinde Tanrılar ile aynı seviyeye yükselerek fiziksel ve ruhani mükemmellik kazanmaktır. Satanizm denildiğinde akla birçok ekol, fikir, “inanç” ve yol gelebilir velâkin Gerçek Satanizm, bilgiye ve bu bilginin uygulanmasına dayalıdır. Gerçeğin hiçbir şekilde açıklanmasına veya yalanların aksine pekiştirilmesine gerek yoktur. Gerçek, yalın bir şekilde insanın kendi gözleri ile görebileceği bir şeydir. Spiritüel Satanizm içerisindeki tüm iddialar, fenomenler ve düşünceler; objektif ve subjektif olarak kanıtlanabilir gerçeklerdir.
Tanrı Nedir?
Günümüzde Tanrı kavramı çokça çarpıtılmıştır. İnsanlar, kendi bakış açılarına göre bu kavramı yeniden tanımlamaya çalışmışlardır. Tanrı kavramı, bir varlık yerine evrimsel bir basamağı işaret eder. Ruhsal gelişimini tamamlayarak, Magnum Opus’u gerçekleştirerek ruhani ölümsüzlüğünü fiziksel varlığına yansıtarak evrimsel olarak en üst noktaya ulaşan varlıklara Tanrı denir. Tek Tanrı fikri, insan egosunun sapkınlığını gösterir ve kitle kontrolünü mümkün kılan bir propaganda yönteminden başka bir şey değildir. Bu yanılgıların sebebi, insanların cehalet denizinde yüzüyor olmaları ve sorgulama yeteneklerinden mahrum olmalıdır.
Şeytan’ın krallığının altında başta 72 Goetik Tanrı olmak üzere binlerce Tanrı ve Tanrıça vardır. 72 Goetik Tanrı en güçlü ve en çok bilinen Tanrılardır. Onlar Antik Mısır’dan, Antik Yunan’a; Sümerlerden, Asurlara bir zamanlar insanlar ile birlikte yeryüzünde bulunmuş Tanrılardır. Antik Mısır’da duvara resmedilmiş birçok resim bulunur, bu resimler genellikle Tanrılarımız ile insanlar arasındaki sevgi dolu ilişkiyi simgeler.
Horus, Amon Ra, Anubis ve mitolojilerde bilinen diğer tüm Tanrılar gerçekten de var olan Tanrılardır. Tıpkı onlar gibi, şu an bile popüler olan Antik Yunan Tanrıları da gerçektir. Zeus, Ares, Poseidon, Athena ve dahası. Mitolojilerdeki alegoriler zamanla çarpıtılsa da, bahsedilen varlıklar bizim Tanrılarımızdır. Örnek olarak Şeytan; Wotan’dır, Odin’dir, Poseidon’dur, Ptah’tır…
Şeytan Kimdir?
Şeytan, Dünya dışından gelen “Gökten Gelen Tanrıların” (gerek Zecharia Sitchin Yahudisinin bilerek yanlışlar katarak çevirdiği, dünyanın en eski yazılı metinlerinden biri olan Sümer Tabletleri’nde, gerekse de tüm Pagan mitolojilerinde, Tanrılar “göklerden” gelir) lideri, insanlığın yaratıcısı ve Baş Tanrısıdır.
Mitolojiler, esasında Tanrılarımız ile birlikte yaşamış insanların çeşitli alegoriler ile ruhani bilgiyi aktardığı hikâyelerdir. Bu mitolojilerde geçen Tanrılar, aslında bizlerin Tanrılarıdır. Örneğin Odin, Enki/EA, Melek Taus, Kronos, Dionysus, Poseidon, Phanes, Pan ve Prometheus esasında Şeytan’dır. Dionysus, Poseidon ve Prometheus gibi Tanrıların aynı mitolojide bulunduklarını, hepsinin nasıl Şeytan olabileceğini soruyor olabilirsiniz. Evren’deki en yüce ve gelişmiş varlık olan Şeytan, öyle komplekstir ki bir bütün olarak açıklanamaz. Bu Tanrıların her biri, Şeytan’dan bir parçadır. Dionysus, Şeytan‘ın “zevk” ile olan ilişkisini simgelerken; Poseidon, Şeytan‘ın “deniz” ile olan ilişkisini simgeler.
Şeytan‘ın kökeni yalnızca iki bin yıldır var olan İbrahimi inançlardan çok daha eskiye dayanır. Dünyadaki tüm Pagan medeniyetlerin Şeytan‘ı Baş Tanrı olarak kabul ve takip ettiği arkeolojik, tarihsel ve mantıksal kanıtlarla sabittir. Satan, yani Şeytan, dünyanın en eski dillerinden biri olan Sanskritçede “Ebedi/Mutlak Gerçek” anlamına gelir.
İnsanlığa tamamen zararlı şeyler içeren Hristiyanlık, İslam, Yahudilik gibi öğretileri hazırlayan ve yayan Yahudiler, Şeytan‘dan temsil ettiği değerler (özgürlük, bilim, ilerleme, düşünme, mükemmellik vs.) ve bizim için yaptıklarından ve yapmaya devam ettiklerinden (bizi yaratması, kadim uygarlıklara bilim, matematik, felsefe, mimari, sanat, ruhaniyet gibi önemli bilgileri bahşetmesi, günümüze kadar insanlığın O’nu acımasız ve adaletsizce kötülemesine rağmen O’nun hâlâ bizimle birlikte olup bize yardım etmesi vs.) ötürü nefret ederler. Öyle nefret ediyorlar ki dillerinde yani İbranicede “Satan”, “Düşman” anlamına gelir. Bu yüzden Şeytan‘ın isminin bir anlamı da “Yahudilerin Düşmanı”dır.
Şeytan
Şeytan ile Konuşmam
Şeytan GERÇEK’tir
Satanizm’de Kurban Var mı?
Şeytan ve Tanrılara kurban kesmek, saçmalıktan da öte hakarettir. Ölümle donatılmış gri enerjiyi direkt önlerine sermek, düzgün yemek bekleyen bir insanın önüne dışkı bırakmak gibidir.
Tanrıların, bizim gibi aciz insanların ya da bir hayvanın yükseltebileceği/barındıracağı enerjinin çok daha fazlasını belki tek bir nefesleriyle, belki de birkaç dakika içinde elde edebilecekleri gerçeğiyle birlikte, bu olayın saçmalığını daha da fazla uzatmanın lüzumu yoktur.
Tanrılar adına kurban kesmek, halkına altın dağıtmak için sokağa inmiş kralın yüzüne tükürmekten farksızdır. Alan ve veren ilişkisinde, biz insanlık olarak, her daim Tanrılardan alıcı pozisyonunda kalacağız. Onlara ritüeller yapıyor, methiyeler sunuyor ve hatta enerjiler yolluyoruz. Fakat bu günün sonunda, bu alıp verme ilişkisini anlayabilmemiz ve onlarla yakınlaşabilmemiz, onlardan daha da fazlasını alabilmemiz için yapılıyor. Kişi, asla ama asla Tanrılarla ilişkisinde muhtaç olan taraf olduğunu unutmamalıdır.
İnsanlığı yaratmış Tanrıların bir çiftlik kurup sabah akşam hayvan kesemeyeceğini düşünenler, bu fikrin tutarsızlığının farkına varmalı ve Tanrıların böyle hayali, gerçeklikten uzak ihtiyaçlardan uzak olduğunu anlamalıdır. Onların, bu tür lanetli ve cılız enerjilere ihtiyaçları yok.
Bazı mitolojilerde kurban verilse de, mitolojinin düz anlaşılmaması gereken bir külliyat olduğu unutulmamalıdır. Mitolojilerde bulunan tecavüzlerin, kavgaların, evliliklerin hepsi bir başka şeyi simgelemektedirler. Mitolojiye bakarak kişi, bilinç düzeyinin algılayabildiği kadarıyla çok büyük bilgelikler elde edebilir. Antik zamanlardaki bilgeler, bu araç vasıtasıyla çok geniş bir kavrayış geliştirdiler; aksi yönde hareket eden toplumlardaki sonuçları ise ortadadır.
Hayatın Anlamı Nedir?
Hayatın amacı, büyümek ve gelişmektir. Gelişmeli, geliştirmeli ve gelişime neden olmalıyız. Biz insanlar için ilerlemenin son adımı, tüm otantik ruhani pratiklerin amaçladığı nihai nokta olan Magnum Opus’u (Büyük İş) tamamlayarak Tanrı olmaktır. Magnum Opus, “çoklu beden kompleksini” (enerji bedeni, fiziksel beden vs.) mükemmelleştirmektir. Satanizm, Magnum Opus’u tamamlayıp Tanrılığa ulaşmanın en etkili, verimli ve rafine edilmiş yoludur. Satanizm, atalarımızın Paganizm gibi farklı isim ve kültürler altında pratik ettiği şeydir.
Satanizm’in amacı her açıdan mükemmelliğe ulaşmak ve bu mükemmelliği yaymaktır — bu, kişinin mükemmelleşmesi, türün mükemmelleştirilmesi, çevrenin mükemmelleştirilmesi ve en nihayetinde mükemmelliğimizi başka türlere ve Güneş Sistemlerine yaymak anlamına gelir. Şeytan‘ın da dediği gibi “Hayatın anlamı, kendini ve evreni iyileştirmektir“.
Tanrılarımız da bizi kendi mükemmelliklerini başka galaksilere ve Güneş Sistemlerine yayma uğraşları sırasında yarattılar. Bir nevi onların çocuklarıyız. Ancak ne yazık ki binlerce yıl önce, Güneş Sistemimiz başka bir uzaylı türü tarafından işgal edildi. Onların amacı büyümemize yardım etmek değil, bizleri köleleştirmektir. Hristiyanlık, İslam, Yahudilik gibi saçmalıklar aracılığıyla Tanrılarımız adaletsiz bir şekilde tiksinç canavarlarmış gibi gösterildi, onlar ile olan aramızdaki bağ koparılmaya çalışıldı. Tüm bu çabalarına rağmen başarılı olamadılar, olamayacaklar. Gerçek yaratıcılarımız olan Demonlar ile aynı amaca sahibiz — kişinin, çevrenin ve türün büyümesi, evrilmesi ve mükemmelleşmesi. İdeolojimizin ismi Satanizm çünkü bizler Şeytan tarafından yaratılmış olup O’nun genetik ve metafiziksel esansına sahibiz. Şeytan, Hayat Ağacı’ndan bize bir elma verdi, bize kendisi gibi olma potansiyelini hediye etti, bizler de bu uğurda çabalamalı, büyümeli ve mükemmelleşmeliyiz. Gerçek “İlahi Logos” budur.
Bu dediklerimiz demek değil ki, yaşamınızın tamamını buna odaklamalı ve diğer herhangi bir şeyi hayal etmekten veya amaçlamaktan kaçınmalı. Her insan, bunun beraberinde şahsî bir yaşam amacına da sahip olabilir, olmalıdır.
Güç Meditasyonu Nedir?
Günümüzde ortalama insanın aklına “meditasyon” denilince gelen şeyden farklı bir olgu olan Güç Meditasyonu, metafiziksel etkileşimin tüm temel yönlerini ele alır. Anlamını bilmediğiniz kelimeleri titreştirdiğiniz veya daha felsefi bir yaklaşım olarak oturup “zihninizi boşalttığınız” (ki buna Boşluk/Farkındalık Meditasyonu denir) pratiklerden bahsetmiyoruz. Sadece bu meditasyonun iradeyi güçlendirmek gibi faydaları olsa da, meditasyonun asıl amacı bu değildir.
Yapmamız gereken şey Tanrıların bizlere bahşettiği şekilde ruhumuzun enerji merkezleri olan çakralarımızı açmak, günlük olarak bedenimizin etrafındaki biyoelektrik alanını yani auramızı güçlü ve temiz tutmak, bedeni, zihni ve ruhu daha da gelişmiş, dönüşümsel ruhani çalışmalar ve tecrübeler için hazırlamaktır. Popüler medyada yer alan saçmalıklardan farklı bir olgu olan güç meditasyonları, bunları sağlar. Satanas’ın Sevinci haricindeki bilgi kaynakları kirletilmiş ve bozulmuştur. Gerek başka varlıklardan direkt enerji çekmeye çalışmak, gerekse de kanlı çalışmalar ile enerji yükseltmeye çalışmak; dışarıda ne kadar insan ruhuna zararlı, dejenere öğretiler olduğunun en büyük örneklerindendir. Bu sulandırılmış ve bozulmuş kaynaklardan ötürü gerçek ruhaniyete direkt ulaşılamıyor. Bu kaynaklarda sunulduğunun aksine otantik ruhani pratikler hem kolay, hem doğal, hem de zevklidir.
Güç meditasyonu yapabilmek için Satanist olmak zorunda değilsiniz. Tanrılar ve Şeytan tarafından bahşedilen bu bilgiler, tüm insanlık içindir. Deneyimleyin ve görün.
Başlangıçta odağınızı korumakta zorlanabilir, hemen sonuç alamayabilirsiniz velâkin sürekliliği sağlamalı ve elinizden geleni yapmaya devam etmelisiniz.
Büyü Nedir?
“Elit” bir kesime ait, karanlık ve ölüm ile ilgili, doğaüstü ve zor olduğu düşünülen büyü; esasında sadece enerjiyi yönlendirerek bir şeyleri artırma veya azaltmaktır. Büyüde sanıldığının aksine herhangi bir malzeme veyahut eşya kullanılmaz. Büyü yapmanın üç adımı vardır:
- Enerjiyi yükseltmek
- Enerjiyi programlamak
- Enerjiyi yönlendirmek
Öncelikli olarak, enerjiyi yönlendirebilmek için enerjiye sahip olmalısınız. Ne kadar çok enerjiye sahip olursanız, etkiniz de orantılı bir şekilde büyük olacaktır. Öz enerjileriniz ne kadar kuvvetliyse, o kadar fazla enerji açığa çıkarabilirsiniz. Bireysel gücün büyüdeki önemi hafife alınmamalıdır, bunun için de güç meditasyonlarını düzenli olarak pratik etmek gerekir. Rünler ve mantralar olarak adlandırdığımız çeşitli güç kelimelerini titreştirmek, enerjiyi yükseltmenin en hızlı ve güçlü yollarından birisidir. Hatha Yoga, Tai Chi ve/veya belirli nefes egzersizleri de enerji yükseltmede etkilidir.
Ardından bu enerjiyi programlamalısınız. Enerji, kendi başına nötr ve etkisizdir. Enerjiyi programlarken popüler medyada “manifest” olarak da bilinen olumlamalar kullanılır. Olumlamalar, enerjiyi programlamak için şimdiki zaman hâlinde tekrar edilen kısa ve öz ifadelerdir. Şimdiki zaman kipinin kullanılmasının nedeni, enerjinin “olacak” olgusunu anlayabilecek herhangi bir bilince sahip olmamasıdır. Bunu yaparken o şeyin zaten gerçekleştiğini, gerçekleşiyor olduğunu düşünmelisiniz. Örneğin “Bana _____ gelecek.” değil, “Bana şimdi _____ geliyor.” tarzında bir olumlama kullanılmalıdır.
Enerji, doğası gereği en az dirençli yolu takip eder. Bu yüzden spesifik olarak nasıl olacağını belirtmezseniz, en az dirençli yolu seçecektir. Örneğin çok para istiyorsunuz, bu doğrultuda “Bana para geliyor.” tarzı bir olumlamanın işlev göreceğini düşünebilirsiniz velâkin bu oldukça hatalı bir düşünce şeklidir. Bu para, çalıştığınız işten de, öğrenci bursunuzdan da, harçlığınızdan da gelebilir. Çünkü bu, en az dirençli yoldur. Bu olumlama geliştirilmelidir. Örneğin “Arzuladığım herhangi bir şekilde harcayabileceğim yüklü miktarlardaki para bana geliyor.“ olumlaması bu amaç doğrultusunda kullanılabilir, lâkin bu olumlamaya “pozitif ve sağlıklı bir biçimde” minvalinde bir şey eklemelisiniz çünkü bu para, çok sevdiğiniz zengin bir akrabanızın ölüp size miras bırakması aracılığıyla da gelebilir.
Olumlamaları tekrar ederken veya ettikten sonra birkaç dakika istediğiniz durumu imgeleyebilirsiniz. Genel bir kural olarak olumlamaları 3 ila 10 kez arası tekrar etmek yeterlidir. Güç kelimelerin aksine olumlamaların sayısını bu aralık dışında artırmanın bir faydası yoktur. Çünkü olumlamalar, enerji yükselten güç kelimeleri değil; yükseltilen enerjiyi yönlendiren, niyet bildiren talimatlardır. Tamamlanmaların, mükemmelliğin ve kalıcılığın sayısı olan 9’u kullanabilirsiniz. Aksi belirtilmedikçe herhangi bir güç kelimesini de 9 veya dokuzun katı kadar titreştirmenin herhangi bir zararı olmaz.
Son olarak, yükseltilen ve programlanan bu enerjinin yönlendirilmesi. Enerjiyi, imgeleme yoluyla yönlendiririz. Ak büyüde kullanılan enerjiler, Güneş ışınları gibi beyaz-altın sarısı olarak imgelenmelidir. Bu beyaz-altın sarısı enerjiler, programladığınız enerjilerin aynısıdır. Bu, çalışmanıza güç katar ve amacınızın maddesel dünyada zuhur etmesine yardımcı olur.
Bu parlak enerjiyi, imgeleme sırasında kendi etrafınızda ve/veya istediğiniz sonucun etrafında imgelemelisiniz. Neyi meydana getirmeyi arzuluyorsanız, onun şu anda olduğunu imgeleyin ve bu parlak, beyaz-altın sarısı enerjinin her şeyi daha da parlaklaştırdığını düşünün.
Örneğin kendinize para çekiyorsanız, parayı imgelemelisiniz. Cüzdanınızı dolu düşünebilir, parayı hissedip kokusunu almaya bile çalışabilirsiniz. İmgelemeleriniz ne kadar gerçekçi olursa, ne kadar duyu kullanırsanız, çalışmanız o kadar etkili olur.
Rünler Nedir?
“Başlangıçta söz vardı.” —Thoth
Rünleri anlamanın temeli, bu ilmin ne olduğunu bilmek ve derinliğini kavramakla başlar. Peki rünler nedir? Rün, yalnız eski bir Cermen alfabesindeki bir harf değildir. Bundan öte, her rünün kendi içerisinde saklı olan bir gücü vardır. Rünler, doğanın en büyük ve en küçük sırlarını barındırır ve bu sırların anahtarıdır. Elbette bir açıdan, onlar sırların bizzat kendisidir.
Kadim halkların hepsi rünlerin gücünün farkındaydı. Rün ilmi, Cermen dünyasında bildiğimiz en eski, başlatıcı bilgelik ve büyü geleneğinin önemli bir parçasıydı. Kadim Gotlar, İskandinavlar, Almanlar ve İngilizler; bilincinde oldukları bu gücü çeşitli şekillerde değerlendirdiler. Hatta rün ustaları, birbirleriyle bağlantılı olan güçlü bir lonca oluşturarak Kuzey Avrupa’nın tüm kabilelerine zanaatlarını öğrettiler. Bilgelik korundu ve nesilden nesile aktarılarak bize kadar ulaştı.
Pek çok akademisyen için rünler, taş veya metal üzerine yazı yazmak için kullanılan sembollerden ibarettir. Hatta şu zamana kadar Cermen ataların yazısına oldukça az bir ilgi gösterilmiştir. Zira yeni yazı sistemlerine göre onlar, açıkça “kusurludur.” Oysa bu doğru değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır.
Kendi arzularımız doğrultusunda onların gücünü kullanarak hayatımızda değişiklikler yapabiliriz. Bu açıdan onları sadece “titretilen” bir şeyden öte, kutsal ve ciddiyetle yaklaşılması gereken doğanın sırları olarak ele almalıyız. Rünler nedir diyecek olursak, yolculuğunda henüz yeni olan birinin bu derinliği kavraması beklenemez. Bu, rünlerle etkileşime geçtikçe kişiye görünen ve onların saklı anlamlarını keşfetme arzusunda olan Spiritüel Satanistlerin elde edebileceği, çok değerli bir birikimdir.
Her rünün, onu özel kılan 3 ana noktası vardır, bunlar şunlardır:
- Biçim: Rünün ideografik ve fonetik değeri.
- Fikir: Rünün sembolik olarak içeriği.
- Sayı: Rünün dinamizmi ve diğer rünlerle ilişkisi.
Rünler Nedir?
Rünler Nasıl Titretilir ve Telaffuz Edilir?
Türkçe Rünler, Futhark/Odin
Modern Bilim Bunlar Hakkında Ne Diyor?
Modern bilim, materyalist bir paradigmayla sınırlı olduğu için gerçekliğin tam ölçeğini hesaba katamaz. Bu durum, insanlığın yozlaşmasını arzulayan Yahudiler tarafından dayatılmaktadır. Ruhaniyet, bilim ile kanıtlanabilir velâkin Engizisyon döneminde tüm ruhani bilginin kaldırılmasının ve yok edilmesinin ardından, tekrar açığa çıkmaması için modern bilim de manipüle edilmektedir.
Tüm ruhani bilginin kaldırılmasının ve yok edilmesinin ardından bir gerileme süreci içerisinde olan insanlık, tinsel enerjileri algılamakta kullandığı astral hislerini artık kullanamamaktadır. Bu nedenle güç meditasyonları ile kendimizi toparlamadan, belirli bir seviyeye gelmeden direkt olarak tinsel enerjileri algılayamayız. Modern bilim, yalnızca fiziksel duyular ile ilgilenir ve bundan dolayı ruhaniyeti açıklayamaz.
Temelde her şey, varlığın her bir parçası, enerjidir. Bunların hepsi fiziksel parçalar değildir ve bazı enerji türleri, fiziksel şeylerin içerisinden kolaylıkla geçebilir. Fiziksel duyu organlarımızla algılayamayacağımız bu enerji türlerini astral duyularımızla algılayabiliriz. İnsanlık, ruhani bilginin sistematik olarak yok edilmesi yüzünden ruhani açıdan yozlaştı ve artık astral duyularını kullanamaz hâle geldi, daha kötüsü bunun “normal” olduğu algısına kapıldı.
Bu iddialarımız doğrultusunda bir bilimsel araştırmadan bahsedelim. Yakın zamanda insan bedeninin, imgeleri ve olayları meydana gelmeden önce sezip sezemediği ile ilgili bir deney yapıldı. Katılımcılara herhangi bir bilgi verilmedi velâkin bir seri imge gösterilmeden kısa bir süre önce, bedenleri gösterilecek olan imge türlerine tepki verdi. Cinsel imgelerden, doğal bir tepki yaratmayan sıradan imgelere kadar bir sürü imge vardı ve her bir imgede de benzer şeyler gözlemlendi.
Bahsi geçen araştırmaya buradan ulaşabilirsiniz:
Bu ve bunun gibi araştırmalar, tinsel duyuların test edilip gözlemlenebildiğini kanıtlar niteliktedir. Ancak bu, materyalist fiziksel paradigma tarafından açıklanabilir mi? Hayır, çünkü fiziksel paradigma doğanın ve gerçekliğin tinsel yani fiziksel olmayan kısmını hesaba katmıyor.
Bu araştırma dışında, sadece Şeytan‘ın ismini söylemek bile bizi daha mutlu, zeki, hatta “genç” yapar:
Sa Ta Na Ma Meditation Research for Memory – Kirtan Kriya
X-ray ile aynı hizada çalışan özel bir fotoğrafçılık olan Kirlian fotoğrafçılığı, auramızın olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Şüpheciler, Kirlian fotoğrafçılığının geçerliliğine karşı çıkmaya çalışsa da enerjiyi fazlaca yükselten bir Hatha yoga seansının öncesinden ve sonrasından fotoğraflar vardır ve seanstan sonra insanların auralarının çok daha güçlü ve büyük olduğu gözlemlenmiştir. Bu kişiler, seanstan sonra bir tür “enerji titreşmesinin” tüm vücutlarını sardıklarını söylediler. Ruhları parlıyor, enerjileri yükseliyor. Sadece bir ay sürekli olarak hatha yoga [fiziksel yoga] yapın ve ruhunuzu hissedin:
Sadece zihnimizin gücünü kullanarak “ışık” yaratabildiğimiz gibi yadsımaz bir bulgudan bahsetmemek de olmazdı. Bir araştırmada, denekler sadece zihinlerinin ve ruhlarının gücüyle bir bölgedeki fotonların (ışığı oluşturan temel parçacık) sayısını iki katına çıkarıyorlar. Bu “bölge” de öyle aynı odada veya binada değil, 7.330 kilometre uzakta:
Can our Mind Emit Light? Mental Entanglement at Distance with a Photomultiplier
Ateş böceği gibi ışıldadığımız gerçeğini hazmedebildiyseniz, işin asıl kısmına gelelim. Bilimin materyalist paradigmayı temel aldığı günümüzde bunlar, materyalizm gibi dar bir görüşü zorla genişletecek türden araştırmalar olsa bile bizler bunların yetersiz olduğu kanaatindeyiz. Zihnimizle/Ruhumuzla ışık yayabildiğimiz gerçeğini unutmayın. DNA’mızın ışığa duyarlı olduğunu ve ışıktan etkilendiğini biliyor muydunuz? Bu bilimsel bir gerçektir:
DNA is a fractal antenna in electromagnetic fields
DNA as UV light-harvesting antenna
Bildiklerimizi gözden geçirelim. DNA’mız ışıktan etkileniyor, zihnimizin ve ruhumuzun gücüyle de ışık yayabiliyoruz. Demek ki zihnimizin gücüyle DNA’mızı değiştirebiliriz. Bunun ötesinde zihnimizin ışık yayabildiği olgusu, gerçekliğe de etki edebildiğimize işaret eder.
Spiritüel Satanizm’de yaptığımız yoga, meditasyon ve büyü gibi şeyler de zaten bundan başka bir şey değildir — zihnimizi ve ruhumuzu eğitip güçlendirerek türümüzün yaratılışından beridir hakkı olduğu mükemmelliğe doğru, pozitif ve doğa ile uyumlu bir şekilde evrilmek.
Sunduğumuz bu gerçekleri kabul etmek istemeyenler olabilir, sonuç olarak ömür boyu böylesine endoktrine edildikten sonra gerçekler bu şahıslara fazla gelebilir. Meditasyonun bize moleküler düzeyde etki etmesi sadece bizim vardığımız, akılcı olmayan sıçramalarla elde ettiğimiz bir sonuç değildir. Direkt bu konuyu işleyen, sizi böyle mantık işlemlerinden “kurtaracak” bir araştırmayı da size sunarak bu konudaki tezimizi sizlerin emrine amade ediyoruz. Meditasyon ve yoga bize genetik (ve dolayısıyla moleküler) düzeyde etki eder ve DNA’mızı “onarır”:
Meditation and yoga can ‘reverse’ DNA reactions which cause stress, new study suggests
Ekstra Bilgi ve Bağlantılar:
- Fiziksel Dünya’yı Zihnin Güçleri ile Kontrol Etmekten Bahseden CIA Dokümanı
- Bilinç Ağı ve Astral Projeksiyon Hakkında Pek Çok İlginç Şey Yazan CIA Dokümanı
- CIA’nın Zamanında Altıncı Hisse Zaman ve Kaynak Harcadığının Kanıtı
- Zihnin Güçleri Hakkında Başka Bir CIA Belgesi
Karma Nedir?
Karma, bir vektör gibi düşünülebilir; bir yönü ve hızı var. Yaptığımız her şey belirli bir hızla, belirli bir yöne doğru gider. Yaptığınız bir şeyde, o yönde ilerlersiniz. Her zaman aynı yöne giderseniz, ters yönden çok uzaklaşırsınız ki gittiğiniz yön daha kalıcı bir hâle gelir. Sonraki yaşamınızda da aynı yöne gitmeye eğilimli olacaksınızdır.
Bu, temelde her şey için geçerlidir: iyi şeyler, kötü şeyler ve nötr şeyler. Örneğin alkol alırsanız, alkol yönüne doğru gitmeye başlarsınız. Alkolü az tüketmek daha iyi olsa da, alkolün yönünden gitmeye devam edersiniz ki bu da sonraki yaşamlarınızda alkolik olma olasılığınızı artırır. Bu, belirli yetenekler ve kişilik özellikleri için de geçerlidir.
Meditasyon aracılığı ile negatif karmayı temizleyebiliriz, böylelikle sonraki yaşamlarımızı iyileştirmiş oluruz.
Astroloji Nedir?
Astroloji, gezegenlerin ve yıldızların hareketlerini baz alan ruhani bir ilimdir.
Astrolojide 12 gezegen ve 12 burç vardır, bu gezegenler ve burçlar birbirleri ile ilişkilidir ki hepsinin yönettiği ve etkilediği şeyler vardır. Bu gezegenler ve burçlar, astrolojinin temelini oluşturmaktadır.
Zodyağın birinci burcu olan Koç, imaj ile ilgiliyken; son burcu olan Balık, ruhaniyet ile ilgilidir. Koç, başlangıcı simgelerken; Balık sonu simgeler. Burada insanın öz varlığına bir atıf vardır. Başlangıcı simgeleyen Koç, dış görünüştür yani varlığımızın ilk katmanıdır; ruhumuzu simgeleyen Balık ise özümüzdür yani varlığımızın son katmanıdır.
Astroloji zaman, mekân ve konu fark etmeksizin hayatımızın HER ŞEYİ ile bağlantılıdır. Oldukça kapsamlı ve geniş bir ilim olan astroloji ile neredeyse her şey öğrenilebilir. Örneğin kişinin kendisini, ailesini, insanları tanımasına; bir olayın ne zaman, nerede ve nasıl olacağının öğrenilmesine vesile olabilir.
Antik medeniyetlerde gökyüzüne sıklıkla bakılmasının, açıların hesaplanmasının başlıca nedenlerinden birisi de budur. Yıldızların hareketlerini baz alarak ne zaman verimli mahsul yetiştirebileceklerini, ne zaman kuraklığın geleceğini astroloji aracılığıyla öğrenebilmişlerdir.
Mitolojide “Apollo” olarak da bilinen Yüce Tanrı Azazel‘in uzmanlık alanı astrolojidir. Azazel ile ilişkilendirilen “Kendini Tanı.” ifadesi de astroloji ile bağlantılıdır. Astrolojide en temel prensip kendini tanımaktır. Astrolojide okumak, öğrenmek ve öğrenilen şeyleri birbirleri ile bağdaştırmak her ne kadar önemli olsa da temel nokta test etmektir. Astroloji sadece okuyarak değil, “tecrübe” ederek öğrenilir.
Ruhani bir ilim olan astroloji, ruhaniyetin diğer alanları ile son derece yakından ilişkilidir. Büyü çalışmaları ve meditasyon seanslarında en uygun ve verimli zamanlar astroloji aracılığıyla tespit edilebilir. Ruhaniyet ilminde ustalaşmak isteyen birisinin astroloji öğrenmesi zaruridir. Bu ilmi öğrenmenin faydası olduğu kadar, öğrenmemenin de zararı vardır.
Popüler medyada bulunan pek çok kaynak sulandırılmıştır ve insanların ilgileneceği şekilde değiştirilmiştir. Bu nedenle astrolojide her türlü kaynağa itibar edilmemelidir. Astroloji konusunda en güvenli kaynak Satanas’ın Sevinci’dir.
Satanizm Ölüm ve Sonrası Hakkında Ne Diyor?
Ölümden sonra ne olur?
- Eğer kişi Satanist değilse bir süre astral düzlemde korumasızca dolanır, enerji ve ilerleme kaybeder ve sonunda reenkarne olur (İbrahimi inançlara dahil olsun, olmasın çoğu insan reenkarne olur; zira ruhları Yahweh’i takip ettiği takdirde eninde sonunda yenilecek insanlar bile tamamen uysallaştırılana kadar “terbiye edilir” diyebiliriz).
- Kişi ağır materyalistse, ömür(ler) boyunca ruhunu besleyecek ruhani pratikleri (Güç Meditasyonu, yoga, vesaire) ihmal ettiyse veya Budizm gibi en nihai amacın ruhani intihar olduğu bir ideolojiyi takip ediyorsa (zira “Nirvana” kelime anlamı olarak “sönmek” demektir ve günümüz Budizm’indeki “en nihai amaç” yok olmaktır.) ölüm gerçekleştikten sonra kişinin ruhunu bir araya getiren enerji ve elementlerin etere dağılması suretiyle kişinin her şekilde ve anlamda yok olmasıdır. Materyalistler düşüncelerinde yanlış değillerdir, yok olacaklardır.
- Eğer kişi İbrahimi inançlara kendini tamamen kaptırmış, tamamen pasif ve uysallaştırılmış bir “kul” ise, en sonunda “Cennet“e alınır; yani ruh tamamen soğrulup bir enerji kaynağı olarak kullanılır. Kişi açısından bir yukarıdaki olasılıktan pek bir farkı yoktur; zira “Cennet”te kişisel duygular, dolayısıyla da kişilik ve farkındalık yoktur. Kişi yok olur. Yiyip sindirdiğiniz yemeği düşünün, o olur.
- Eğer kişi [Spiritüel] Satanistse Du’at’a eskort edilir ve burada ruhların korunacağı, “solmalarının” ve zayıflamalarının engelleneceği bir yerde tutulur. Sonra gerek gezegensel yerleşimler, gerekse de dünya şartlarının uygun olduğu vakit insanlığın özgürlüğü adına savaşmamız için ve Tanrılığa ulaşma yolunda ilerlememiz için en uygun şartlara sahip şekilde stratejik olarak reenkarne edilir. Aynı zamanda Satanistler, ruhları koruma altında olduğu için dışarıdakilere kıyasla o kadar bilgi ve güç kaybına uğramazlar. Benzetme yapacaksak gelişirken belli (ve dışarıdakilere kıyasla daha “sık”) “checkpoint”lerimiz var da denebilir, bu sayede reenkarne olduktan sonra daha az şey kaybediyoruz.
Magnum Opus
- Şeytan’ın yolunda emin adımlarla ilerler, ruhani pratiklerini aksatmaz, her geçen gün güçlenir ve en sonunda Tanrıların içimize işlediği şekilde nihai amacımıza ulaşıp Magnum Opus’u (Latince “Büyük Uğraş/Yapıt”, “The Great Work”) tamamlayarak fiziksel ölümsüzlüğe ulaşırız ve bu surette Samsara’dan, rötar’dan ebediyen kurtulup Tanrılarımızın arasına katılırız.
Ölüm ve Sonrası
Spiritüel Satanizm’de Ölüm & Cenaze Törenleri
Zion (Siyon) / YHWH / Jehova / Yehova Nedir?
Yahudiler tarafından kendi amaçları için kullanılan tinsel enerji vorteksinin ismi Zion’dur. Buna bazı zamanlar Yahweh, YHWH, YHVH, Jehova, Yehova ve Allah da denir. İncil’de “Tanrının Şehri” ve “Cennet” diye geçen şey de bu oluyor. Bu yapının ana amaçları şunlar oluyor:
- Burası, Yahudilik, İslam, Hristiyanlık gibi ölüm programlarına mensup inançlı insanların öldüklerinde asimile olacağı yerdir.
- Buraya gelen insanlar, saf enerjiye dönüşürler yani bilinçleri yok olur ve depolanırlar.
- Bahsedilen ölüm programlarındaki dua etmek, namaz kılmak, kurban vermek gibi çeşitli ibadetler ile birlikte sürekli bir şekilde insanların enerjisi sömürülür ve depolanır.
- Ana enerji kaynağı olan Zion, Yahudiler tarafından çeşitli amaçlar için kullanılır.
Konuyla ilgili olarak daha fazla detay için bu yazımızı da okuyabilirsiniz.
Seksin Ruhani Etkileri Nedir?
Seks, iki ruhun ve bu ruhların biyoelektrik alanlarının ve devrelerinin birbirine karıştığı, yüksek dereceli metafiziksel bir olaydır. Bu, çoğu bağdan daha derin enerjetik bağlar yaratır. Tinsel enerjileri görebildiğiniz seviyeye çıktığınızda, bu bağları kendiniz de görebilirsiniz. Sadece öpüşmenin bile böyle enerjetik implikasyonları vardır.
Seks, bireylerin ruhlarını derinden etkilemektedir ki kiminle seks yapıldığına dikkat edilmelidir. Seks ile ilişkili olan Sakral Çakra, burada önemli bir rol oynuyor. Sakral Çakranın temizlenmesi ve güçlendirilmesi, sağlıklı ve zevkli bir seks için önemlidir. Kiminle seks yaptığına dikkat etmeyen, ruhani açıdan kirli birisiyle birlikte olursanız, bunun sizin üzerinizde de etkileri olacaktır.
Öyle ki herkesle ve herhangi bir kimseyle seks yapmak, Yahudiler tarafından özellikle de Batı kültürlerinde empoze edilen bir şeydir, çünkü onlar bunu biliyor. Bu, bizim ülkemizde de etkilidir. Dilerseniz radyoyu açıp Goldberg Plak Şirketinin (lütfen Google’da böyle bir şirketi aramayın, Goldberg popüler bir Yahudi soyismidir ve medyanın her alanında üst düzey koltukları tutmuş olan Yahudilere gönderme yapıyoruz) çıkardığı en yeni siyahi “sanatçının” seks ve madde kullanımı hakkındaki sanatsal son rap şarkısını dinleyebilirsiniz. Böyle şarkılardaki sözler, zihne afirmasyon (olumlama) şeklinde etki eder. Bu yüzden savunma mekanizması zayıflamış “dışarıdakiler” de şarkı sözlerini birebir taklit eder; yani kulüplere gidip ruha, zihne ve bedene zararlı maddelere gömülüp ondan sonra da yakaladıkları ilk insanla seks yapmak şeklinde.
Satanizm LGBTQ Hakkında Ne Diyor?
Homoseksüel ve biseksüel bireyler, insan toplumunda hep vardı. Bu, doğada da gözlemlenebilir ki insanlar için de doğaldır. Üçüncü Cinsiyet (gerçekten üçüncü bir cinsiyet olmadığının farkındayız, bu kalıplaşmış bir tabirdir) olarak da bilinen bu bireyler, antik medeniyetlerin hepsinde her zaman için yüksek, onursal pozisyonlardaydı. Bunun sebebi, ruhlarından eril ve dişil enerjilerin dengede olmasıydı.
Heteroseksüellerin üreme gibi işlerle meşgul olduğu vakit Üçüncü Cinsiyet bireyler yaratıcılıklarını sanat, bilim veya felsefe gibi çok önemli alanlarda, yüce uğraşlara akıtırlardı. Aynı zamanda azılı, kudretli ve cesur savaşçılar oldukları bilinirdi. Heteroseksüel bireyler de, Üçüncü Cinsiyet bireyler de çok önemlidir. Cinsiyetler arası denge, mükemmelleştirilmiş bir toplum için çok önemlidir ki bu, Üçüncü Cinsiyeti de içerir.
Üçüncü Cinsiyet bireylerin genel olarak “çocuk yapamadığı” için “türümüzün devamına katkıda bulunamadıklarını” iddia edecek olanlar, insan nüfusuna bakabilirler. 8 milyar insan var. Soyumuzun tükenmesi gibi bir durum söz konusu bile değil, gezegenimizi kurtardığımız sürece de asla olmayacak. İnsan, acımasızca pragmatizm uygulayabilecek verim odaklı bir makine değildir, zarafet ve yaratıcılık da çok önemlidir.
Bu bir yana, Üçüncü Cinsiyet çiftlerin evlat edinmesi pek doğru bir şey değildir. [Demon] Dae ve Mon — eril ve dişil, gündüz ve gece, Güneş ve Ay. Denge sanılandan çok daha önemli bir şeydir ki Tanrı olmanın temelinde de denge yatıyor. Çocuklar hem eril, hem de dişil enerji ile birlikte büyümelidir ancak Üçüncü Cinsiyet çiftler bunu sağlayamazlar.
Düşman, her yere bir virüs gibi bulaşıyor ki burayı da es geçmiyor. Düşman programları, Üçüncü Cinsiyet bireylerini ve kadınları aşağılayıp baltalamaya yönelmiştir ki sözde “kutsal” kitaplarında da bunu görebiliyorsunuz. Günümüzde de LGBT ve Feminizm gibi yine tamamen kendi tekellerinde ve kontrollerinde olan topluluklarla da kadınlara ve Üçüncü Cinsiyet bireylerine özgürlük ve eşitlik sağlayacaklarını vaat edip onları kendi amaçlarına alet etmişlerdir.
Bir yanda “ibnelerin” sapık canavarlar, kadınlarınsa kontrol edilmezlerse yaramaz çocuklar veya egoist pislikler olduğunu söyleyen İslam ve benzeri ideolojiler var, diğer yanda da bu saçma ve sahte ideolojilerin çizdiği nefret portresine çok benzer şekillere sokulan ve onlarla kapıştırılan Feminizm veya Kültürel Marksizm takipçileri var. Onların amaçları, programlanmış bu iki tarafı birbirlerine kışkırtmaktır. Yahudilerin tipik böl ve yönet stratejisi diyebiliriz.
Bu utanmazlar, kontrol ettikleri bu topluluklar aracılığı ile çeşitli saçmalıkları insanlara empoze etmektedir. Bunlardan birisi de “Ben yanlış bedende doğdum!” saçmalığıdır. İnsan ruhu, çeşitli özellikleri içerisinde barındırır. Yönelim ve cinsiyet de, insan ruhunun içerisinde yer alır. Ruh, uyum sağlayamadığı bedene giremez. Birisi biyolojik olarak erkek ise, ruhu da erkektir ki önceki yaşamlarında da hep erkek olmuştur. Geri döndürülemez cinsiyet değiştirme ameliyatları ile insan vücuduna yapay hormonlar aracılığıyla çok ağır zararlar veriliyor, bunun sonucunda insanlara çok ağır bir psikolojik yük bindiriliyor. Bu psikolojik zarar bunalıma, depresyona neden olur ki bu da trans insanları ölüme kadar götürebilir. Bu zararın fiziksel olduğu kadar da ruhani olduğu da unutulmalıdır. Fiziksel beden ve ruh ilişkilidir, yapay hormonlar insan ruhunun eril-dişil dengesini de bozacaktır.
Son zamanlarda bu saçmalığı çocuklara empoze etmeye çalışıyorlar, henüz etrafının bilincinde olmayan çocukların cinsiyet değiştirme hakkı olduğunu savunuyorlar. Her ne kadar “özgürlükçülük” adı altında bunun propagandasını yapsalar da bu yalnızca çocuk istismarıdır.
Satanizm’deki “Kutsal Kitaplar” Nedir?
İslam’dan muzdarip halkımızın herhangi bir dinden bahsedildiğinde aklına ilk gelen şey bir kutsal kitabın var olup olmadığıdır. Satanizm, bilgiye ve bu bilginin uygulanmasına dayalıdır. Gerçeğin hiçbir şekilde açıklanmasına veya yalanların aksine pekiştirilmesine gerek yoktur. Bu doğrultuda Satanizm üzerinde mutlak bir otoriteye sahip herhangi bir kitap yoktur. Kitab-ı Celve gibi bazı kitaplar vardır velâkin bu kitaplar, ideolojimizde merkezi bir yer tutmuyor. Bu kitaplar yalnızca temel yönergeler ve dikteler sunmaktadır, Satanizm direkt olarak Şeytan ve Tanrılardan gelmektedir. Anton LaVey tarafından yazılan Satanik İncil, LaVeyan Satanizm ile ilişkilidir ve onların kitabıdır. Spiritüel Satanizm ile LaVeyan Satanizm birbirlerini fazla ilgilendirmedikleri için burada bahsetme gereği duymuyoruz.
Bu söylemlerimizin ardından aldığımız ilk soru şu oluyor: “Gerçekler Kitabı, Ayetler Kitabı ve İsa Kitabı üçlemesi nedir?”
Spiritüel Satanizm adı altında propagandası yapılan, Şeytan tarafından gönderildiğine inanılan bu kitaplar, esasında çalıntıdır ve Satanizm’den bağımsız saçmalıklarla doludur. Örneğin Ayetler Kitabı’nın ilk ayeti, esasında 15. yüzyılda yazılmış olan Kitab-ı Celve’deki bir ayetten çalıntıdır:
ÇALINTI:
“Ben varım. Vardım. Ve varolmaya devam edeceğim. Sonsuza kadar ve sonsuzdan öte var olacağım!” —Ayetler Kitabı(?) / 1. Bölüm, 1. Ayet
GERÇEK:
“Ben vardım, şimdi de varım ve hiçbir zaman sonum gelmeyecek. Tüm canlıların ve korumam altındakilerin meseleleri üzerinde hakimiyet sahibiyim. İhtiyaç anında bana güvenenlere ve beni çağıranlara yardım etmek için her zaman varım. Evrende varlığımın bilinmediği yer yoktur. Bütün işlerde yer alırım, lâkin bu işlerin doğasını tasdiklemedikleri için dışarıdan olanlar bunlara kötülük derler. Her çağın, işleri benim buyruklarıma göre yöneten kendi yöneticisi vardır. Bu makam nesilden nesile değişebilir, öyle ki bu dünyanın hükümdarı ve onun başkanları sıraları geldiği zaman kendi makamlarının görevlerini yerine getirdikten sonra ayrılırlar. Herkesin kendi doğasının prensiplerini takip etmesine izin veririm, fakat bana karşı çıkan buna çok pişman olur.” —Şeytan, Kitab-ı Celve, Birinci Bölüm
İlk ayeti bile çalıntı olan bu “kutsal” kitabın neleri çaldığından bahsetmeye kalkarsak sonu gelmez. Biraz da bu kitaptaki bilgi yanlışlarına ve saçmalıklara bakalım:
“Başlangıçta insan yoktu. İnsan yokken, Tanrılar da yoktu. Neye göre tanrıdır bir tanrı? İnsan yoksa ve kul yoksa ve onu tanrı olarak bilen bir varlık yoksa tanrı olamaz hiç bir varlık. Bu yüzden, Tanrılar yaratmışlarken insanı, insanda yaratmıştır kendi tanrılarını.” —”Gerçekler” Kitabı / 1. Bölüm, 1. Ayet
Tamamen Sağ Elci bir düşüncedir. Bu düşüncenin doğru olsaydı, Allah’ın Şeytan‘dan çok daha “yüce” bir Tanrı olduğuna işaret ederdi ki bu da düpedüz hakarettir. Bu dayanıksız dünya görüşünün aksine Sol Elcilik, temelinde kişiyi kendisinin Tanrısı yapmayı ve Tanrılığın hiçbir şeye muhtaç olmamak olduğunu savunur.
“Sonra, isim verildi ona. İnsan oldu türü ve Adem’di adı ki, siz Adem dersiniz ona, gerçek adı tanrıların dilindeydi ve siz bilemezsiniz … bunu. Ve o zaman gerekti dünyadaki herşeye bir insani isim. Benim ismim İblis oldu sizin bildiğiniz, Arabın dinindeki. Ve değişik isimler aldı tanrılar her biri bildiğinizce. Ama allah değildi ismi kötü tanrının o zaman.” —”Gerçekler” Kitabı / 1. Bölüm, 50. Ayet
Yahudilerin ruhani konseptleri veya mitolojik olguları çalıp yozlaştırarak gerçekmiş gibi pazarlamasına alışığız. İncil ve Kur’an’da bulunan Adem, Havva ve Cennet yaratılış hikâyesi, Sümerlerdeki “Adimu” hikâyesindeki Cadmos’tan çalıntıdır. “Adam” ismi, yalnızca “insan” anlamına gelir. Bunun “Gerçekler” Kitabında da gerçek bir olgu olarak sunulması komiktir.
“Teşvik ettim onları Yılan suretinde çünkü bahçenin bekçileri beni, bahçenin hayvanı gibi görmeliydiler. Çıkamazdım ortaya her iş bitmeden. Seks yaptılar bana Adem ve Havva. Bilmeden bana sunu olduğunu ve bana ibadet ettiklerini. Örttüm onları kendi gecemin pelerini ile ve çıkamadı dışarı hiç bir enerji ve haraket uyarılmasın diye iş bitmeden Kötü tanrı.” —”Gerçekler” Kitabı / 1. Bölüm, 83. Ayet
Kitabın neredeyse tamamında cinsellikten söz ediliyor. Aydınlanmanın ve gelişimin Yüce Tanrısı Şeytan, bu kadar basit bir konuda uzun uzun konuşma gereği duymaz. Burada ne yapılmaya çalıştığı aşikârdır. Bu tarz söylemler ile Satanizm’i yalnız, umutsuz insanlara “pazarlanabilecek” bir hâle sokmaya çalışıyorlar. Ucuzluğu ve onursuzluğu bariz olan bu tarz yaklaşımlar, ne yazık ki daha genç yaşta gerçeği aramaya başlayan velâkin bir yandan da kişisel hayatlarıyla boğuşan ergen kardeşlerimiz üzerinde etkili olabiliyor.
Satanist olmayıp bu kitapları bilen insanlar, bu kitapları “seks kitapları” olarak adlandırıyorlar. Bu kitaplardan ötürü tüm Satanistleri de “sapık” veya “ahlaksız” zannediyorlar. Sözde “kutsal” bu kitaplarda durmaksızın yapılan cinsellik empozesinin ne kadar itici, yanlış ve manipülatif olduğu aşikârdır ve bizlerle, Spiritüel Satanistler ile ilişkilendirilmemelidir.
“Zevktir, benim tapmımım ve cinselliktir hizmetim. Dolu yaşamaktır bir hayatı özgürce. Benden gelir her bilgi ve her bilim. Benim insanimdir her gerçek bilge ve benim yolumdur her akılcılık ve gerçekten yaşamak. Hakettiğini dilenmek değil, uzanıp almaktır benim dinim.” —Ayetler Kitabı(?) / 4. bölüm, 24. ayet
“Şeytan‘a ibadeti” seks yapmak, zevk almayı sanmak da ne demek?! Dilediğinizi yapabilirsiniz lâkin bu, ibadet olarak servis edilmemelidir. Gerçek Satanizm’de Tanrılara tapılmaz, Tanrıların bizlerden istediği şey bu değildir. Tanrılar, bizlerin gelişmesini ve öğrenmesini ister. Bunu yaptıkça hayatımız da bu eylemlerimiz çerçevesinde şekillenir, çok daha mutlu bir hayata sahip oluruz.
“Yine de kızmam veya kınamam, bana yakın olmak için yapılanları. Bazı takipçilerim uzak ülkelerdeki, öldürürler dışarıdakileri. Bazıları da sadisttir açıkça; ama bu benim öğretimin değerini düşürmez. Arabın dininde din adına öldürülmez mi insanlar. Arabm dininde veya Kilisenin ya da Yahudinin dininde hiç mi sapık veya sadist veya katil yoktur. O zaman genelleme yapılmaz da, neden benim bir takipçim bunu yaptı mı, kötülük sembolü olarak bütün takipçilerim karalanıyor. Ama yine de kızmam ben kanlı ayinler yapanlara; çünkü bu da yapılır bana yakın olmak için. Ama şimdi söylüyorum işte. Çok özel durum olmadıkça yapmasın böyle şeyler seçkinlerim ve sevenlerim.” —Ayetler Kitabı(?) / 5. bölüm, 56. ayet
İsteyenin sadist davranışlara kişisel olduğu sürece devam edebileceği vurgulanıyor, bunun ne kadar yanlış ve saçma olduğundan bahsetmeye gerek bile yok. Tanrılar, herkesin kendi doğasının prensiplerini takip etmesine izin verir velâkin kötülüğe ve yanlışa da karşıdırlar. “Doğanızın” böyle olmasından ötürü bu insanlık dışı davranışlarınıza tolerans gösterileceğini sanmayın.
Ayrıca burada, bazı durumlarda “Şeytan‘a yakın olmak için” kanlı ayinler yapılabileceği de vurgulanıyor. “Şeytan” bunu istemediğini söylese de kesin bir dil ile yasaklamak yerine “Yapan yapsın, bu da yapılır.” diyor. Şeytan’ın kan isteyen veya bunu kabul eden bir Tanrı olduğu tamamen İbrahimi inançların çarpıtmasıdır ve kanlı, kurbanlı ayinler sadece Jehova’nın takipçilerine mahsustur. Şeytan ve Tanrılar, böyle şeyleri kesinlikle istemezler ve kabul etmezler. Tek başına bu cümle bütünü bile bu kitapların bize ait olmayacağını, olamayacağını göstermektedir.
“Dışardakilere gelince. Onlar sizindir. Eşit değillerdir benim gözümde. Onlara istediğinizi yapabilirsiniz. Bir dışardaki ile evlenen veya birlikte olan insanım, onu istediği gibi aldatabilir; hatta bunu yapmak zorundadır bana hizmet olarak.”—Ayetler Kitabı(?) / 3. bölüm, 80. ayet
İlişkiye girdiğiniz kişinin Satanist olmaması durumunda dilediğiniz gibi aldatabileceğinizi ve hatta bunu yapmak zorunda olduğunuz belirtiliyor. Üstüne üstlük cümle bütününde dışarıdakilere “istenilenin yapılabileceği” belirtiliyor. Bunu okuyan yeterince sadist birisi (bu kitapların “Sadistlere” yeşil ışık yaktığını bundan bir önceki örnekte görebilirsiniz, o yüzden kesinlikle olmayacak iş demeyin. İmkânsız değil, kaçınılmaz.), yanına kalacağı düşüncesi ile dışarıda birini öldürme kararı alabilir. Çok daha yapıcı, mantıklı çözüm yolları varken insanın “Nasıl olsa kutsal kitabım böyle diyor.” düşüncesi ile cinayete sürüklenmesi işten bile değildir.
Biz Satanistler elbette zulme uğradığında öbür yanağını dönen pasif varlıklar değiliz. Bizlerle uğraşanlar, kesinlikle cezalandırılacaklardır velâkin kutsal nitelikte olduğu söylenen bir metnin böyle kışkırtıcı bir ifade kullanması kesinlikle kabul edilemezdir.
“Cinsel arzunun sınırı ve kuralı yoktur. Herkes istediğini isteyebilir; en yakın akrabadan veya en uzak yabancıdan – ama asla zorla olamaz bu; ne de kandırarak, ve çok küçük yaşlardakini, ne olduğunu anlamamasından istifade ederek.” —Ayetler Kitabı(?) / 3. bölüm, 58. ayet
“Size her imkan tanınmıştır. Yasak yoktur. Günah yoktur. Korkulan cehennem ve sahte dinlerin ahlak kavramları yoktur. Ama her şey, sizin isteğinize bağlıdır. Kim, nasıl kabul ederse ve anlaşırsa. Yeter ki, kendiniz olun ve tanıyın kendinizi. Ne istediğinizi bilin. İsterseniz, olabildiğince tek eşli olun; ama bilinki, sonunda bıkacaksınız. Ve nefret edeceksiniz bu yüzden; bugün sevdiğinizden.” —Ayetler Kitabı(?) / 3. bölüm, 63. ayet
Ensest gibi iğrenç ve her açıdan zararlı hiçbir yanı savunulamayacak bir cinsel pratikte sorun görülmüyor. Ayetler Kitabı’nın içerisinde ısrarla, sürekli olarak “herhangi bir kuralın olmadığını” ve “her şeyin serbest olduğunu” söylendiğini ve böylece her tür dejenere, onursuzca, insan doğasına aykırı harekete de kapının açık bırakıldığını görüyoruz.
“Sahte dinin, sahte rahipleri ve imamları ve sahte öğretmenleri, insanlara nutuk atacaklar, öğretimin değersizliği ve sahteliği hakkında; ama bu, yayılmaya başlayınca durdurulmayacak olan bir ateştir. Onda yalan yoktur; çünkü Arabın Tanrısı’nı kitabı, Kilisenin Tanrısı’nı öğretisi ve Yahudinin Tanrısı’nı kabile tanrısı olması gibi ki, lanet olsun hepsine!” —Ayetler Kitabı(?) / 3. bölüm, 41. ayet
Bu kitaplara itaat etmeyenlerin “hepsine” lanet ediliyor. Sadece cümle bütününden İbrahimi inançlara yönelik bir lanetleme olduğu düşünülse de, önceki ayetlerin çoğunda bu kitapları kabul etmeyen herkese irili ufaklı hakaretler ve küçümsemeler giydirildiğini açıkça görebilirsiniz.
İsa Kitabı konusunda, burada detaylı bir şekilde değinmeyeceğiz. Kısa bir kitap olmasından mütevellit isteyen okuyup kendi değerlendirebilir. Zaten bu PDF’lerin öyle derin araştırmalara konu olacak nitelikleri yok. Bu söylediklerimiz, yine en başta bilgi amaçlıdır:
Son olarak, “Satanus”un Latince “Şeytan” olduğunu düşünülür lâkin bu konuda kaynak son derece sınırlıdır. Bunun aksine Satanas, tamamen kabul gören gerçek isimdir. Bunun beraberinde Satanus, Şeytan‘a ithafen kullanılan bir isim olsa bile, Latincedir. Latince, Satanizm’de çok özel bir dil değildir. Örneğin titreştirdiğimiz güç kelimeleri (mantralar) genel olarak Latinceden çok daha eski bir dil olan Sanskritçe kökenlidir. SATANAS diye bir mantra kullanırken, SATANUS diye bir mantramızın olmaması da dediklerimizi destekler niteliktedir. Hristiyan kilisesinin de kullandığı “Amen”, “Satanik” gibi gelse de kutsal AUM mantrasının yozlaşmış bir hâlidir. Bu ahmakların bunları kullanması gülünçtür.
Baphomet Nedir veya Kimdir?
Evet, ünlü Baphomet. Bu da aslında yanlış yorulmaya çalışılan sembollerden biri. Şeytan’ın sembolü (veya yerine göre Şeytan’ın kendisi) olduğu, direkt bir Tanrı olduğu gibi şeyler anlatılır. Aslında çok basit. Baphomet bir “varlık” değil, bir semboldür. Ruhani mükemmelliğin sembolü.
Dikkatli bakarsanız Baphomet tasvirinde hem eril (geniş omuzlar, kaslı kollar), hem de dişil özellikler (göğüsler, ince bel) vardır. Bu ruhun hem eril, hem de dişil enerjilerinin mükemmel dengeye ve rafine bir seviyeye ulaşmışlığını simgeler. Tanrı olmak için gereksinimlerden birisi bu enerjiler üzerinde tam hakimiyet ve denge kurmaktır. Beyaz ve siyah Aylar da (bazen Güneş ve Ay şeklinde de olabiliyor) yine zihnin ve ruhun eril ve dişil yarılarını temsil eder. “Birlik” anlamına gelen Yoga bile, hem kelime, hem de olgu olarak bununla alakalıdır. Ruhun “kutuplarını” “birlik” haline getirmek.
Boynuzlara geçelim. Üç boynuz var; ikisi iki tarafa giden, biri de tam ortadan yükselen ve ucunda alevler olan. Bu da çok bariz bir şekilde hepimizin vücudunda bulunan dişil ve eril (sırasıyla), Ida ve Pingala enerji kanallarını simgeler. Ortadaki alevli boynuzsa Sushumna enerji kanalını simgeler. Bu da “ateşli” Kundalini enerjisinin yükseldiği enerji kanalıdır. Aynı zamanda da Baphomet’in bacaklarının arasındaki aynı semboloji de yine buna işaret eder. Ida, Pingala ve Sushumna kanalları böyle iç içe geçmiş yılan şeklindedir. Bu aynı zamanda Tanrı Hermes’ın asasının (bizim Tanrılarımızdan biridir yine) da sembolü Kadüseye çok benzer.
Yani boynuzlar ve yılan sembolojisi ruhun mükemmelliğe ulaşmasındaki son adım olan Magnum Opus’un (Latince’den “Büyük Uğraş”/”Büyük Yapıt” [“The Great Work”] diye çevrilebilir) bir sembolüdür. Kanatlarsa biraz düz mantık aslında. Her ruhun kanatları vardır ve güç meditasyonlarında ilerledikçe ruhunuzun bir anda kanat çıkardığını görebilirsiniz. Kanatlar, ruhani gücün ve özgürleşmenin de sembolüdür.
Keçiyse sadece Şeytan’ın hayvanlarından biri. Kötülükle, kurbanlarla, kesmeyle biçmeyle alakası yoktur. Keçi, aynı zamanda iradesi, zekâsı ve (yabani olmayanlarının) insanlara dost olabilmesi itibariyle, Hristiyanların ve Müslümanların sevdiği ve kendilerini özdeşleştirdikleri koyunun aksine Centillerin hayvanıdır. Aynı zamanda boynuzlarındaki sembolizmi zaten açıkladık.
Son olarak da eller. Biri yukarı, diğeri de aşağıyı gösterir. Bu da okültte ve ruhaniyette çok ünlü bir prensip olan “Yukarıda nasılsa aşağıda da öyledir”i simgeler. Yani tinsel düzlemlerde nasılsa tensel düzlemlerde da öyle zuhur eder.
“As above, so below.”
Satanizm’deki Karanlığın Anlamı Nedir?
“Karanlığın” Satanizm ile ilişkisi, çoğu zaman çarpıtılmıştır. Bu; hayaletler, gûller, ve diğer saçmalıklarla ilgili değildir. Satanik “karanlık”; “yang” içindeki “yin” ile ilişkilidir. Bu, ruhtaki dişil tarafı; meditasyon yoluyla eriştiğimiz bilinçaltı zihni sembolize eder. Şeytan’ın Yılanı, ruhun dişil tarafındadır.
Ruhun eril tarafıysa mantıksal taraftır- sol beyin de erildir. Sağ beyin ise beynin dişil kısmıdır. Ruhun hem pozitif, hem de negatif kutupları vardır. Hem eril, hem de dişil kısımlar birlikte çalışmak zorundadır. Mantıksal eril kısım, yani sol beyin, dişil tarafı düşünce ve irade yoluyla yönlendirir. Ruhun dişil tarafıysa ruhun dinamosudur.
Mantıksal eril taraftan gelen düşünceleri zuhur ettirir. Dişil taraf, ayrıca ruhun yaratıcı yönüdür; rüyalar, müzik, duygular ve sezgiler buradan gelir. Kişinin kendi kaderini yönetme gücü ve ruhani özgürlük ruhun dişil tarafıyla mümkün olduğu için, Hristiyanlık ve onunla aynı türden olan İslâm gibi programlar, kadınları aşağılık gibi göstermek için uğraşır.
İslâm bunun için kadınlara karşı gaddarca bir tutum takındı ve öbür taraftan Yahudi/Hristiyan İncilinde de sürekli bir şekilde kadınların hiçe sayıldığı görülebilir. Tüm bunlar ayrıca bilinçaltına da, sübliminal düzeyde, ruhun dişil tarafının gücünü bastırmak ve inkâr etmek olarak yansımaktadır.
Ruhaniyeti kaldırma programları olmaktan başka bir şey olmayan yüzyıllar boyu dayatılmış bu saçmalıklarla birlikte, ruhun dişil tarafı ve onun güçleri köreldi. Bu yüzden insanlık ve bu dünya, böylesine çirkin bir karmaşa içinde. Bu artık oldukça önemli nesilsel bir dengesizlik yarattı. Satanizm, güç meditasyonları üzerinden tekrar dengeyi kurabilmek adına ruhun dişil tarafını güçlendirir; ruhani sağlığı iyileştirir. Tabii ki kişiyi de güçlendirir.
Kadim medeniyetlerde ve Satanik simyada siyah, boşluk meditasyonu ve dönüşüm adımını temsil eder.
“Karanlık sadece ışığın tersyüz olmuş halidir.” —Beelzebub
“Işık Güçtür.” —Lilith