Bu yazının başındaki görsel için topluluğumuzdan “Hypnotize” isimli kardeşimize teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Ara sıra bazı insanların Satanizm’e girmelerine veya sıcak bakmalarına rağmen, İbrahimi inançlara karşı hala içlerinde bir “çekim” olduğunu söylediklerini görüyoruz. Bunun sebeplerinden biri çok basittir. Kişi hazır olmamasına, kendi içinde bazı olayları çözmemiş olmasına rağmen acele bir şekilde Şeytan’a adanma ayinini gerçekleştiriyor. Evet, şevkli olmak güzel bir şey ancak yol bu değildir. Kişi Satanizmi keşfettiği zaman, sonuçta hepimizin orijinal dini olduğu için çok pozitif duygular ve büyük bir şevk içinde olabilir. Bunda sorun yok. Ancak kişi eğer ki bu yola girmek istiyorsa ama gerekli araştırmayı yapıp Satanizm’in gerçekten kendisi için bir yol olup olmadığını irdelememişse, veya Satanizm’e girmeden önce eski düşman inançlarından zihninde kalan şeyleri iç tahlili yapıp yok etmediyse böyle şeyler olabiliyor. O yüzden Şeytan’a adanmanızı yapmayı düşünüyorsanız bunu yapmak istediğinize ve İbrahimi inançları tamamen geride bırakmaya hazır olduğunuza emin olun. Bu çok önemlidir. Bir gün, bir hafta, hatta bir veya birkaç ay bile araştırmaya, düşünmeye, irdelemeye ve iç tahlili yapmaya devam edebilirsiniz; adanma ayini bir yere kaçmıyor. Ama hazır olmamanıza rağmen bu dine balıklama atlarsanız uykularınız kaçabilir. Bu sebepten ötürü bu konuda çok dikkat etmelisiniz.
Bunu aradan çıkarttığımıza göre, bugün asıl işleyeceğimiz ve daha büyük, bazen de daha derin olan sebebe gelelim. Düşmanın üzerimize saldığı lanetlerin yanında, bu işin bir de sosyal yanı var. Bugün de bundan bahsedeceğiz. İbrahimi inançlar, özellikle de güzel ülkemizin durumunda İslam, insanlara “kültürümüz”müş gibi lanse ediliyor. Bunu daha da körüklemek için aile, eş, dost gibi sevilen ve aramızda ciddi duygusal bağ olan insanlarla paylaşılmış “geleneksel” aktiviteler var. Aileyle “oruç açmalar”, “bayram namazları” gibi şeyler. Hele de çocukluktan beri bu sahte inançlar ve değerler bize empoze edildiği için, insan kendi içinde bu sorunu aktif bir şekilde çözene kadar bu tarz duygusal bağlar aynı zamanda (düşmanın da istismar edip kişiyi manipüle etmekte kullanabileceği) enerjetik bağlar da oluyor. Burada insanın gerçekten farkındalığını ve mantığını kullanması gerekiyor. Bunu yaparken de duygularını işin içinden çıkarmasına hiç gerek yok, aksine duygusal insanların İbrahimi inançların vahşetini daha da iyi hissedebilmesi gerekiyor.
Düşünün, siz küçükken ailenizle “oruç açın” diye bu topraklara virüs gibi yayılan inançtan ötürü kaç insan açlıktan öldü? Açların halini anlama mı? Hadi ama, bu masalları her birimiz onlarca yıl önce duyuyorduk, bunlara kanmadığımız için buradayız. Ülkemizde İslam arttıkça fakirliğin, ahlaksızlığın, şerefsizliğin, hayasızlığın arttığını görmüyor musunuz? Gerçek anlamda açlıktan ölenlerin, açlık sınırında yaşayanların da arttığını.
Peki ya “bayram” dedikleri vebalı günlerde, küçükken babanızın sizi güzel uykunuzdan kaldırıp bu Yahudi putu önünde eğilmeye götürdüğü lanetli binalarda kaç küçük çocuğa tecavüz ediliyor, bunu düşünmüyor musunuz? Onların acılarını hissetmiyor musunuz? Kim bilir, belki bir tanıdığınız bile benzer bir durumdan geçmiştir!
Ya “kurban bayramı” adına en vahşi, en barbar, en ilkel yöntemlerle acı çektirile çektirile katledilen hayvanlar? Bütün bu acılar babannenizin “kurban eti kavurmasını yemeye” değiyor mu?
Bu inanca hala çekilenler varsa bunları bilmeli, farkında olmalı. Hepimiz bu badirelerden gerek kısa, gerek uzun sürede geçtik ve bunları atlattığımız için buradayız. Kişisel düşüncelerimiz ve hislerimiz dünyanın geniş ve genel seyrinde hiçbir şey ifade etmiyor, üzgünüz ama bunun söylenmesi gerekiyor. Sizce bir Müslümanın “iftar pidesi”yle karnını tıka basa doldurup sonra da ertesi akşama kadar aç kalmayı marifet sanmanız mı önemli, yoksa İslam yüzünden sefil bir şekilde yaşayan abartısız yüzmilyonlar mı? Duygusal insanın kalbi geniş olmalıdır, o halde kalbinize bu insanları da alın ve bu sayede bu inançların çekilecek bir tarafı değil, itilecek, yakılacak ve yok edilecek her tarafı olduğunu görün.
“Gelenek” mi istiyorsunuz? Geçmiş nesilleri gelecek nesillere bağlayacak ortak değerler mi istiyorsunuz? O zaman Yahudilerin düşman ve uzaylı tarikatında eğilip kalkarak düşmana güç vermek, gelecek nesillerle bağ kurmayı bırakıp onların direkt yok oluşuna zemin hazırlamak yerine has be has kendi değerlerimizi tekrar benimseyin. Aileyle gidilen bir “bayram namazı”nda gerek “rahatladığınızı” düşünün, gerekse sadece “görev” olduğunu hissettiğiniz için gitmiş/gidiyor olun, sonuç aynı. Sonuç sizin ve oradaki diğer herkesin enerjilerinin sömürülerek düşmanın güzel dünyamızı, yüce ırkımızı, bir tanecik ulusumuzu yok etmek için sizi kullanması olacak. Değdi mi? Elbette hayır. Peki buna herhangi bir şey değebilir mi? Elbette hayır. Bu balçığa, bu kriminal derecedeki deli ve hasta inanca “saygı duymak” bile yersiz, ahmakça ve hatta hainlikken bir daha mı bataklığa batacaksınız?
Şu an önünüzde bu kokuşmuş, sahte “gelenek”lere karşı hiçbir alternatif olmadığını düşünebilirsiniz; zira ne tarafa bakarsanız bakın neredeyse herkes düşmanın eksenine kapılıp gitmiş gibi görünüyor. Ancak bu durum böyle değil. Özgür düşünen, İbrahimi inançlar ve Yahudi Sorunu hakkındaki iğrenç gerçeklere uyanan ve nispeten daha doğru yollara giriyorlar. Müslüman veya Hristiyan olmaktansa Ateist olmak daha iyidir örneğin, veya Ateist olmaktansa Pagan olmak daha iyidir. Kişi Gerçeğe ne kadar yakınsa hem düşmana o kadar zararlıdır, hem de bizim bu gibi insanlara ulaşıp Gerçeği tamamen görmelerine yardım etmemiz daha kolaydır. Bununla birlikte direkt biz Spiritüel Satanistlerin sayısı da artmakta. Yani aslında durumumuz umutsuz değil, aksine tarihte daha önce hiç olmadığı kadar umut ve güç doluyuz, ve ivmemizi durdurmaya düşmanın gücü yetmiyor. Bunu görmek için doğru yere bakmanız yeterlidir.
Durum buyken yapmanız gereken şey, düşmanın köhne, yosun kaplı ve batmakta olan gemisine, sizi ne kadar veba ettiğini bildiğinize rağmen inatla tutunmak değildir. Hayır, “topluluk”, “uyum”, “bağlılık”, “aile”, “birlik” gibi şeyler isteyenler ve Gerçeği bilenler, bunu doğru yerde aramalıdır. Israrla işe yaramayan ve zararlı bir yalana tutunmak zayıflığın göstergesidir, ve Satanizm gücün ve güçlülüğün dinidir. Bundan daha iyisine layıksınız ve bu aşamayacağınız bir şey değil.
Gerçekten “kültür”, “gelenek”, “atalarımızdan miras” gibi şeyler isteyenler arasından gözlerini balçığın dibinden azıcık yukarı kaldırıp bakanlar, birkaç yüz yıldan daha eskiye giden tüm tarihimiz boyunca soylu ve kutsal Pagan’lar olduğumuzu görecekler. Gerçekten atalarını onurlandırmak isteyenler için yol, Gerçeği bile bile sadece birkaç duygusu öyle söylüyor diye camiye gidip zavallı bir köle gibi düşmanı beslemek ve kafasını kuma gömmek değil, atalarının dinini yaşayıp bundan aldığı güçle hem kendini, hem de dünyayı kurtarmaktır. Kültürel miras istiyorsanız Yahudi icadı İslam’ın lanetli kitabını okumanıza gerek yok, meditasyon ve yoga yapın. Şamanlığın günümüzde lanse edildiği gibi halüsinojen otlar içip ruhu çürütüp beyni kızartmaktan başka hiçbir işe yaramamak olduğunu mu sanıyorsunuz? Kadimler de bilirdi ki bu tarz maddelerin ruhaniyette yeri yoktur. Aksine kadimler, bizzat Tanrıların bahşettiği gerçek bilgileri kullanırlardı. Günümüzde biz Spiritüel Satanistlerin de büyü yapmada kullandığı rünler bile İskandinavlardan önce bizde vardı, atalarımızın Gerçek ve Ebedi mirası bu!
Kelimenin tam anlamıyla göklerden gelen Tanrıların bize bahşettiği ruhani bilgilerimiz, büyümüz, hatta alfabemiz varken İbrahimi inançlara “Semavi Din” demek bile onları gereksiz yere yüceltmek oluyor. Bırakın bu inançlara çekilmeyi veya içimizde şüphe olmasını, bunları artık oldukları şey gibi çağırmak gerekiyor – yani birer ölüm tarikatı. Gerçek anlamda Semavi, yani Göksel Din arıyorsanız Spiritüel Satanizm’den öteye bakmanıza hiç gerek yok, ve bu tabire de kelimenin tam anlamıyla en iyi Spiritüel Satanizm uyar. Yahudilerin pisliğinde inci aramamıza hiç gerek yok; yerin dibinde, tüm vücuduyla balçığa batmış bir mahluğu alıp sadece ağzınızla bile olsa göklere çıkarmaya da. Unutmayın, kullandığınız dil zihninizi ve bilinçaltınızı şekillendirir. Bu bile uzun vadede düşmana açık kapı bırakabilir. Daha dünyevi ve sıradan bir açıdan bakacak olursak da; bir Satanist’in ağzına bu İbrahimi inançları “alışkanlık”tan da olsa övmek yakışır mı? Bunlara “yasak”, “günah”, “haram” düşüncesiyle bakmayın, biz kafa kesen taraf değiliz. Ancak içinize siniyor mu? Bir Satanist’in “inşallah” demesi ne kadar uygunsa bizce İbrahimi inançlara da “semavi din” denmesi o kadar uygundur. İki kelimesi de ayrı ayrı yanlış. Ne din, ne de semavi. Her şeyimizi çaldıkları gibi bunu da çaldırmayacağız, aksine kendi kültürümüze ve sadece kendi kültürümüze daha da sıkı bir şekilde bağlanmamız lazım. Aslında ruhumuzun, kalbimizin aradığı da bu Yahudi kontrolündeki dünyada bulamadığı her şey kendi kültürel mirasımızda var. Gerek bireysel, gerek toplumsal.
Toplu bir aktivite mi istiyorsunuz? Topluca meditasyona, yogaya, hatta ayine veya RTR’a (ki bunlar düzenli yapıldıkça -tek başına veya grupla olması hiç fark etmez- kişinin düşmanla olan enerjetik bağlarını da kırar) ne dersiniz? Düşmana ruhunuzu yok pahasına tükettirmekten ziyade kolektif olarak özgürlüğünüz ve gücünüz için en mükemmel fayda. Bu şekilde yükselteceğiniz enerjiniz ve varlık seviyenizle ailevi, dostane ve başka tür bağlar çok daha sağlam kurulmaz mı sizce de? Elbette bu ailenize Satanist olduğunuzu söylemeniz için bir teşvik değil, herkes kendi durumu nasılsa ve nasıl davranmak güvenliğine hiçbir şekilde zarar vermeyecekse o şekilde davranmalıdır; ancak bu yolda ilerledikçe çoğu insan dışarıdan da olsa Satanist veya Satanizme ilgili tanıdıklar ve dostlar edinir. İlle de topluca bir faaliyette bulunmak, kültürünüzü yaşamak, hayatınızı geleneklerimizin zenginliğine boğmak istiyorsanız yol Yaratıcı Tanrımız Şeytan’ın bize bahşettiği gelişim ve türsel evrim yolu olan Spiritüel Satanizm’dir, çürümek ve çürütmek değil!
Doğayla iç içe olmak isteyenler için de yol masum hayvanları katletmek değildir. Doğanın dini Satanizm’de, doğanın yolunu takip eden biz insanlarda böyle bir iğrençlik düşünülemez bile. Neden hayvan kesmek yerine hayvan sevmiyorsunuz? Ki biz Satanistler, hayvanlarımızla dışarıdaki insanların yapabileceğinden de çok daha özel ve yakın bir bağ kurabilecekken sorun nedir? Hangisi daha çekici? Hangisi daha doğru?
Kültür demiştik değil mi? Kültür nesilden nesile aktarılan değerlerden oluşur. O zaman gelecek nesil olan çocuklarınızın hangisini öğrenmesini istersiniz? Unutmayın, sadece birini seçebilirsiniz. Satanizm ile başka inançlar karışmaz.
Bunların hepsi elbette sadece İslam değil, tüm İbrahimi inançlar için de geçerlidir. Hristiyanlık da tıpatıp aynıdır. Meditasyon, yoga, RTR yapma, büyücülük, hayvanlarla büyülü bir dostluk içinde olma ve çok daha fazlası elbette ceset tarikatçılığı, düşman düşünce formuna övgüler dizerek güç verme, yine hayvan, kadın ve çocuklara acımasızlık ve yine ruhunu, ırkını ve vatanını satmadan çok daha iyidir. Bu iğrenç şeyler, tüm İbrahimi inançlar tarafından paylaşılan temalardır, ancak bizim ülkemizin bekâ sorunu İslam olduğu için ona odaklanmamız gerekiyor, hepsi bu. Ama sonuç değişmiyor. Sonuçta İsa da bir Yahudidir, Muhammed de (her ikisi de kurmaca karakterler olsa da böyle tasvir edilmişlerdir) Bir tarafta bildiğiniz ve sevdiğiniz her şeyin yıkımı, tecavüzü ve yok edilmesi; öbür taraftaysa bütün bu şeylerin korunması ve her geçen gün daha da üst bir seviyeye taşınması, hep birlikte omuz omuza yükselme, evrimleşme, gelişme ve dünyayı kurtarma.
Evet o zaman, ne istiyorsunuz? Dünyanız, vatanınız, ırkınız ve ruhunuz pahasına birkaç kokuşmuş “adeti yerine getirmeye” devam etmek, bu köhne tarikatlardan bağlarınızı koparamamak ve bunları yaparken ülkenizin, ailenizin ve kendinizin, gözünüzün önünde eriyip gittiğini görüp hiçbir şey yapmamayı mı? Yoksa biraz daha “zor” bir yol gibi görünse de -ki aslına bakarsanız hiç değil, Satanizm İslam’dan çok daha “kolay”dır- soylu, Gerçek ve Ebedi olanı mı tercih etmek? İkisine birden sahip olamazsınız – hem pastam dursun, hem karnım doysun gibi bir şey söz konusu değil. Savaşacak mısınız, yoksa köpek gibi ölecek misiniz? Swastika’yı mı seçiyorsunuz, yoksa “Davut’un” Yıldızı’nı mı?