Bu bir Spiritüel Satanizm Türev İçeriğidir. Omurga metin.
Ölüm ve sonrası, yani öldükten sonra ne olduğu hakkında neredeyse herkesin soruları vardır. Pek çok insan “Cehennem/Hell” diye tabir edilen yerin işkence, ebedi acı ve ateşli azapların bulunduğu bir yer olduğunu düşündüğü için anlaşılabilir bir şekilde korkmaktadır. Şeytan’a gelenler ve ruhunu belirli bir seviyede geliştirmiş olanlar Şeytan’ın yönettiği “Hell”in orada bulunan ruhlar için güvenli bir yer olduğunu bilir.
Cehennem ateşle, acıyla dolu, balçıklarla ve çirkinlikle kaplı bir yer değildir. Bu saçmalık İbrahimi aptallardan çıkmıştır ki gerçekle ilgisi yoktur. “Cehennem” kelime anlamı olarak “dipsiz çukur” demektir. Aynı zamanda İslam’daki “Cehennem” algısı diğer her şeyde olduğu gibi Yahudilerin İbranicesindeki “Gehinnom” kelimesinden gelir. Yahudilerden gelen herhangi bir şeyi kullanmak akıl kârı değildir. Tanrıların yönettiği güvenli, huzurlu yerlerle alakası yoktur; dolaylı olarak bu yere Hell/Du’at denilmelidir.
Ölüm ile birlikte fiziksel bedenlerini terk edip “ışığa” giden ruhların aksine Şeytan kendisinden olanlara karşı son derece sorumlu ve koruyucudur. Şeytan, Satanik ruhları Hell/Du’at’a götürmesi için Demonlar gönderir. Bunun sebebi bu ruhları düşmana ait olan, boğucu, sıkıcı “ışık”tan korumak içindir. Elbette, burada ışığın kötü olduğu gibi bir imada bulunmuyoruz, ama genel olarak düşman yaydıkları ölümcül, baskıcı ve hasta edici enerjileri maskelemek için kör edici seviyede ve dikkat edilirse yapmacık olduğu çok kolayca anlaşılacak, floresan bir “ışık” ve genelde de “sevgi” hissi yayar. Ama Şeytan’ın ve Demonlarının böyle aldatmacalara ve baskılara ihtiyacı yoktur. Şeytan’ın Hell’i de, tıpkı zaten kişinin sadece özgür iradesiyle katılabileceği Şeytan’ın dini kadar güvenli ve destekleyicidir.
İbrahimi inançları takip edip onların “Cennet” standardına uymayan kişilerin bir süre düştükleri bir “Cehennem” de vardır. Korku hikayelerinin ve tasvirlerin geldiği yer budur. İnsan, düşmanı “Melek”lerin bazı talihsiz insanları alıp gezdirdiği, içlerine korkusunu saldığı yer de burasıdır. Burası Yahweh kollektifi tarafından insanları hizada tutmak için yine bizim psişik enerjilerimizden faydalanılarak yaratılmış, düşük ve negatif titreşimlere sahip bir yerdir.
Bu azap ve işkence yeri Şeytan’a ait veya Şeytan’dan gelmez elbette, buranın oluşumundan sadece Yahweh sorumludur. Onlara boyun eğmeyen herkesin düşebileceği bir yer değildir yani korkmanızı gerektirecek bir durum yok. Kendi ruhunu güçlendiren, koruyan ve düşman programlarına dahil olmayan kimseyi zorla sokamayacakları, acı ve negatif enerji dolu ufak “cep” boyutlar denebilir buralara. Düşmanın, kendilerini koruyan bireyleri böyle kötü bir yere götürme gücü yoksa peki kimler içindir bu yerler?
Matta 25:41 – “Sonra solundakilere şöyle diyecek: ‘Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis’le melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin!“
Kur’an/Araf/36 – “Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.“
Yani “inanmayanlar” şöyle dursun, biraz ruhani anlayış ve mantıksal düşünme ile “Cehennem”e götürülebilecek tek kişilerin İbrahimi inançları takip edenler değil, etmeyenler olduğunu anlamak son derece kolaydır. Pek çok ölümden dönme tecrübesi yaşayan ve ölümün eşiğindeki kişiler tarafından görülen “ışık” ile ilgili gerçekler son derece kolayca açıklanabilir. “İsa’nın Borg’u” makalemizden alıntılanmış aşağıdaki metin pek çok açıdan oldukça doğrudur. İnsan ruhları enerji elde etmek amacıyla gelişmiş uzaylılar tarafından toplanır. Bu ruhlar ne kadar uysal olduklarına göre “yargılanır”. Yapılan çalışmanın etkili olması için enerjinin [ruhun] işlemi yapan kişinin iradesine uyması gerekir. Bu yüzden bu toplanan ruhlardaki herhangi bir direnç, o ruhu sömürülmeye uygunsuz kılar. İbrahimi inanç sistemlerindeki inanılmaz katı, ahlaksız ve mantıksız kuralların bulunma sebeplerinden biri de budur. Bu doktrinleri takip ederken düşman programlarını beslemek, hem kişinin ruhunu zayıflatmak, hem de kişinin iradesini zayıflatarak ruhunu uysal ve sömürülmeye müsait kılar. Bu dogmaları yeterince takip edip ruhu yeterince “yoğrulmayan”, “günahkâr” kişilerse (eğer ki düşman programlarına bağlılarsa) demin bahsettiğimiz Jehova’nın yönettiği “Cehennem”de olacağı gibi ruhani işkence ve acıya maruz bırakılır. Bunun üstesinden gelmenin tek yolu ise kişinin güçlenmesidir.
“Cennet’ küpünü parçalarına ayırıp inceleyecek olursak kendi enerji dolaşım ve metabolizma sistemine sahip bir hücre gibi bir yapıya sahip olduğunu görebiliriz. Ne açıdan bakılırsa bakılsın bu yapı ruhlarla çalışan, Jehova’nın kolektif TEK zihninin “tapınak sütunları” içinde hapsolmuş, köleleştirilmiş ruhların hayat enerjileriyle beslenmesine ve onların enerjilerini TEK’in kolektif iradesine göre yönlendirmesine yarayan bir batarya/jeneratör olduğu anlaşılabiliyor. Bir insan öldüğünde onun ruhu astral boyutta dolaşan “Gözcüler (/”Watchers”)” (Meleklere verilen isimlerden biridir) tarafından taranır, bu varlıklar yeni ölen insanın ruhuna o kişinin tanıyabileceği bir imge gösterilir; örneğin o kişiden önce ölen bir akraba veya dost gibi kişiler. Bazen de “peygamber” veya “ermiş”ler gibi kişinin saygı duyduğu “dini” figürler kullanılır. Bu yolla bu “ruh toplayıcıları” bu ruhun gardını indirmesini sağlar. Ondan sonra bu “toplayıcılar”, yani “melek”ler yol gösterici rolüne girip kişiyi bu “anagemiye”, “Cennet” küpüne getirmeye çalışır. Bu anagemide ölmüş kişinin ruhu tekrar taranarak kişinin enerjisinin “saflığı” (yani direnç/güç/irade gösteren kişilik özelliklerinin eksikliği) ve Jehova’nın kolektif zihnine potansiyel olarak sağlayabileceği besinsel katkı belirlenir. Bu potansiyel kişinin fiziksel hayatı boyunca bu ruh üzerinde uygulanan İbrahimi kontrol programlarının ne kadar etkili olduğuna veya başka bir deyişle bu ruhun korku ve bağımlılıkla ne kadar boyunduruk altına alındığına dayanır. Bu ruhların öz irade seviyesi yok ile yok denecek kadar az arasında değişir, hayatları boyunca Yahweh/”Allah”a köle gibi hizmette bulunmaya programlanarak ruhlarının da en yüksek besinsel potansiyele sahip olmaları sağlanmıştır.“
Bu konu anlaşılabilir bir şekilde pek çok insanın kafasını karıştırmaktadır. İbrahimi “Cehennem” olgusu. Ölümden dönme tecrübesi yaşayıp korkunç şeyler gören belli kişiler oluştur. Bu insanlardan pek çoğu onlara bu korku hikayelerini bizzat yaşatmakta rol oynayan meleklerle bağlantılıdır. Bu acılı yer Jehova’dandır, “Allah”tandır ve Şeytan’la hiçbir alakası yoktur. Dante’nin “İlahi Komedya: Cehennem” hikayesinde olduğu gibi “Cehennem”e olan pek çok “tur” bir melek tarafından yürütülür.
Şimdi, İbrahimi “Tanrı” veya Yahweh’den bahsederken bunun tek bir varlık olmadığını bilmek gerekmektedir. Yahweh, hem kendi yarattıkları İslam ve Hristiyanlık gibi inançları kullanarak insanlığı sömüren insanlık düşmanı varlıkları (buna hem uzaylılar, hem de “melek”ler gibi “ruhani” varlıklar da dahildir), hem de İbrahimi programları takip edip insanların tapındığı ve öldüklerinde ruhlarının sömürüleceği “yapı”yı tanımlamak için kullanılır. Yani hem bir kolektif, insan ruhlarının gittiği ve soğrulduğu araba aküsü enerjetik yapıdır. Fotoğrafçılığın kamunun rahatça erişebileceği açıklıkta olmasından çok önce düşman uzaylılarla ve doktrinleriyle çok haşır neşir olduğu bilinen “okültist” Aleister Crowley de bir melek portresi olduğuna inanılan bir resim çizmiştir. Resim tıpatıp klasik bir Gri uzaylı resmidir. Bu 1917 civarlarında oldu, yani şehir efsanelerinden çok önce. Griler de insanlıktan nefret eden düşman kolektifinin bir parçasıdır.
Bu konuda zaten bilgisi olan pek çok Spiritüel Satanist var, ancak Gerçekleri araştıran yeni Spiritüel Satanistler ve Satanizm’i yeni yeni araştıran kişiler için bu konudan bahsedilmesi gerekti. Gerçeklerin bilinmesi herkes için çok önemlidir. Güç Meditasyonlarıyla zihninizi açtıkça Gerçekler de size “malum olacak”tır. Düşman programlarının tuzağına düşen insanların ruhları için gerçekten çürümüş, berbat yerler vardır. Bunun Şeytan ile hiçbir ilgisi yoktur. Popüler bilgi kaynaklarında bize dair her şey ters anlatılmaktadır. Yahudiler [ki kendileri insan ruhunun düşmanı olup bizleri baltalamak için her şeyi yapmaktadır] kafa karışıklığı ve dikkat dağınıklığı yaratmak için kendi yaptıkları şeyler için Centilleri suçlayıp itham etmektedir. Bu yapanlar sadece Yahudiler değildir, kendi altlarında köle gibi yaşayan Hristiyan ve Müslümanlar da bunu yapmaktadır. Her yıl acımasızca, kalpsizce milyonlarca hayvanu katleden, keçi kesen Müslümanlar biz Satanistleri kedi kesen canavarlar olarak tanır. Hem de hiçbir sebebi yokken, zira Satanizm’de kurban olmamakla beraber Satanizm kurbana da karşıdır. Pazar Ayinleri ritüelistik yamyamlık olan (“İsa’nın Bedeni, İsa’nın Kanı”) Hristiyanlar asıl yamyamı bizler sanmaktadır. Hem de hiçbir sebebi yokken. Hristiyanlar ve Müslümanlar yaptığı her ahlaksızca, sapıkça, pislikçe şey için Şeytan’ı suçlar.
Pek çok Hristiyan ve Müslüman mütemadiyen “Şeytan’ın insanlıktan nefret ettiğini”, “katil ve yalancı olduğunu”, “sadece materyalizme yönelik olduğunu”, “insanlığın ebedi hayat yolunda engel olduğunu (içi boş “ahiret” inançlarından bahsediyoruz)” söyler. Ama bu söylediklerinin istisnasız hepsinin sadece kendi “Tanrı”ları Jehova için geçerli olduğunun farkında bile değiller. Kişinin Eski Ahit ve Kur’an’da Centil/Pagan halklar üzerine yapılan katliamlara, aldatmacalara, ithamlara ve cinayetlere bakması yeterlidir. Bununla birlikte Pagan ruhani olgularından çalıntı olan Nazıralı İsa bir katman daha dikkat dağınıklığı ve aldatmaca oluşturmak için yaratılan, kurmaca bir Yahudi karakteridir. Bu fikrin yaratılmasının amacı, insanları gerçek ruhaniyetten tamamen mahrum bırakarak çubuğa geçirilmiş bu Yahudi parçasını takip edip ona tapınmalarını sağlayarak Magnum Opus’u gerçekleştiremeyip ölümsüzlüğe ulaşamamalarını sağlamaktır. Hristiyanlar saplantılı bir şekilde “İsa’nın sizi sevdiğini” papağan gibi çığırmaktadırlar, ama asıl gerçek “İsa”nın sizden nefret ettiğidir. “İsa” insanlıktan nefret ediyor! Bunların hepsi yine aynı seviyede kurmaca, düzmecedir. Böyle olmasaydı bile sapkınlığı, sapıklığı ve insanlık dışılığı efsanevi boyutlarda olan Yahudi Muhammed de böyledir.
“İsa” Yahudi, “mesih”inin gelişini mümkün kılmak [zira eğer yeterince insan İsa’nın “ikinci gelişi”ne inanıp psişik enerjilerini bu olguya aktarırlarsa, dünyadaki Yahudileri birleştirecek olan “Yahudi kralı” ortaya çıkacaktır ve bütün Centilleri en alçakça ve vahşice şartlar altında köleleştirecektir. Yukarıda nasılsa aşağıda da öyledir. “As above, so below.”] ve aldanan insanları ruhani bilgiden, ruhlarını geliştirmekten ve ebedi hayat/ölümsüzlükten uzak tutmak için kullanılan sübliminal bir araçtan başka bir şey değildir. “İsa” ve “Muhammed” gibi fikirler aynı zamanda dikkat dağıtıcı görevi de görür, zira ona inananlar asla meditasyon yapıp kendi ruhlarını geliştirme gereği görmezler. Aldananlar “peygamber”lerinin “her şeyin icabına bakacağına” inanırlar. Özellikle Hristiyanlar “İsa kurtarır/Jesus saves” gibi bir yalana inanırlar ama gerçekte hepimiz, eğer ki yapmak için gereken bilgiye sahipsek ve uygularsak kendi ruhumuzu kurtarırız. Bu bilgiden mahrum olup meditasyonla ruhunu geliştirmeyenler sürekli olarak ölüp reenkarne ola ola hep aynı hataları yapıp “kader”lerinin merhametine kalacaklardır. Lanetledikleri bile söylenebilir. Bunu Hristiyanlara veya Müslümanlara anlatmaya çalışınca eğer ki kendileri yeterince dogma batağına battılarsa bir kulaklarından girip öbüründen çıkar, ve kendileri de sürekli olarak “Şeytan’ın aldattığını” söylerler, ama aslında aldatan kendi tapındıkları parazittir. Bu sözde “Tanrı”ları insanlığın bilgi ve ruhani güç elde etmesinden korkuyor. İslam’da da, Hristiyanlık’ta da “cadı”lık, “büyü”cülük ölümle cezalandırılır. Bu sözde “Tanrı” sizi o kadar “seviyor” ki ebediyete kadar sizi ateşlerde yakmakla tehdit ediyor, öyle mi? Komedi. İbrahimilerin “İblis”e itham ettikleri her suç aslında kendi tapındıkları “Tanrı”larındadır.
Ölümden dönme tecrübesi yaşayan insanlara dönecek olursak, Lilith Anne’miz Yüksek Rahibe Maxine Dietrich’e çok aydınlatıcı bir bilgi vermiştir. Ona geçmiş hayatlarında İbrahimi inançlara güçlü bağları olanların düşmana çok açık olduklarını söylemiştir. Kişi bu hayatında “dindar” değilse bile, Ateist veya Agnostik olsa bile eğer ki kişinin ruhunda geçmiş hayatlardan kalma İbrahimi inançlardan güçlü bir “esans” varsa, bu düşmanın o kişiyi bu hayatı boyunca da yönlendirebilmesi ve manipüle edebilmesi için bir açıklıktır. Korku dolu tecrübeler geçirenlerin direkt olarak düşmanın eteğinin altına geri kaçmaları da bu konuda önemli bir noktadır. Düşman bu bireyleri diğerlerini korkutup hizada tutmak ve başka pek çok şey için ibret olarak kullanacaktır.
Geçmiş hayatlarında bilerek veya bilmeyerek düşman tarafında olanlar olduğu gibi, geçmiş hayatları boyunca Şeytan’la birlikte olanlar da vardır. Ruhani bilgilerin sistematik olarak yok edilmesinden çok azımız kendi ruhumuzda ve başkalarının ruhunda neler olduğu konusunda farkındalık sahibidir. Ama en nihayetinde geçmiş hayatlarda kişinin ruhu nerede olursa olsun, kişi Şeytan’a Adanmasını gerçekleştirdiği zaman bu son derece gerçek ve kalıcıdır. Şehadet, vaftiz gibi İbrahimi adetleri sahtedir ve hiçbir bağlayıcılıkları yoktur. Ancak Satanik ayin ve yeminleri gerçektir.
Bazı insanlar Şeytan’ı bulmak veya katılmakta diğerlerinden daha çok zorluk çekebilir. Hayatlarımızın pek çoğunda veya hepsinde Şeytan’la olmuş olan insanlar içinse Şeytan’a bu hayatta da gelmek suyu bulmuş ördek veya özgürce uçan bir kuş gibidir, mükemmel bir histir. Ters giden veya olan hiçbir şey olmadığını biliriz. Kendimizi Şeytan’a açtığımızda ve Satanizm’i ciddi anlamda etüd etmeye başladığımızda son derece güzel, rahatlatıcı bir enerjinin bizi sarıp sarmaladığını, evimize gelmiş gibi olduğumuzu, içimizin heyecan ve mutlulukla dolduğunu ve benzeri güzel şeyler hissedebiliyoruz. Aksine nedeni olmaksızın endişeli veya korku dolu hissedenlerinse kuvvetle muhtemel olarak geçmiş hayatlarda veya bu hayatlarda İbrahimi inançlara dayalı bir sorunu vardır. Bu gibi hisler aşılmalıdır. Zaten kişi kendini ve hislerini ciddi bir şekilde tarttığında bu tür negatif hislerin mantıklı veya gerekli bir kökeni olmadığının farkına varacaktır. Bu gibi düşman manipülasyonuna dayalı hisler mağlup edip adanmayı gerçekleştirmek ilk adımdır. Zira kişi ruhunu Şeytan’a adadığı zaman bu kalıcıdır.
Geçmiş hayatlarda düşmanla yakın ilişki içinde olmak, örneğin çok “dindar” bir Müslüman veya Hristiyan olmak [ve kişinin geçmiş hayatları çok sayıdaysa bu daha da kötü olabilir] kişinin ruhunu düşman etkisine son derece açık bırakır, bir nevi güvenlik açığı bile denebilir. Sonrasında düşman belli bireyleri kendi melun amaçları için kullanır. Özellikle de bu insanlar diğerlerine kıyasla Şeytan’a gelmekte zorluk çekebilir; ama Gerçeği bulanlar ve samimi olanlar her türlü zorluğun üstesinden geleceklerdir. Geçmiş hayatlarda Şeytan’la birlikte olabileceğinize dair güçlü belirtiler de bu hayatta da tekrar Onunla olma isteği, okült konulara, “cadılığa”, zihnin ve ruhun güçlerine ortalamadan yüksek bir ilgi, Gerçek Satanizm’i etüd ederken ve Şeytan’ı tanımaya uğraşırken gelen güçlü ve olumlu bir his gibi şeylerdir. Aynı zamanda pek çoğumuz geçmiş hayatlardan gelen bilgi ve güçlere de sahiptir.
Yüksek Rahibe Maxine Dietrich’in konu ile ilgili direkt sözleri:
“Ruh hakkında çokça şey öğrendim, zira Şeytan için yüksek öneme sahip bazı insan ruhlarıyla direkt çalışma şerefine nail oldum. Bu insanlar “ölü” diye tanımlanmaktan hoşlanmıyorlar. Gayet “hayatta”lar ve farkındalar. Aynı kişiliklerine, karakteristik özelliklerine, sevdikleri ve sevmedikleri şeylere, duygulara ve fiziksel hayatlarında sahip oldukları diğer her şeye sahipler. Tek fark henüz fiziksel bedenlerinin olmamasıdır. Reenkarnasyon kişinin fiziksel bir beden elde edebilmesinin tek yolu değildir. Çoğu insan reenkarne olur, zira Şeytan’dan olmayıp Tanrıların korumasına ve rehberliğine sahip olmayan ruhlar yemek yiyemezler, uyuyamazlar ve kısacası gerilerler. Aynı zamanda da bu durum onlar için çok sıkıcıdır. Ruh hayatta olan birinin bedenine girebilir [benim çalıştığım ruh da bunu yapar örneğin] ve bu sayede yemek yemek, farklı şeylere dokunmak ve diğer fiziksel zevklerin tadını çıkarabilir. Ruh kendi başına cinsel orgazm olabilme yeteneğine sahiptir. Orgazm sadece fiziksel bir şey değildir, ruhani de bir şeydir ve orgazm meydana geldiği zaman çakralar açılır. İbrahimi inançların cinsel zevke sürekli karşı olmasının sebeplerinden biri de budur. Karşı oldukları şey fiziksel değil, ruhani tarafıdır, zira tüm ruhaniyeti yok etmeye çalışıyorlar.
Kişi fiziksel ölüm sonucunda veya sonrasında güç kazanmaz. Kişiliğimizi, yeteneklerimizi ve ruhani gücümüzü de kendimizle götürürüz. Ama fiziksel beden olmadan ruhani gelişim olamaz. Hell/Du’at da loş bir şekilde ışıklandırılmıştır. Lilith bana bunun iki sebebi olduğunu söyledi; birincisi orada bulunan ruhları korumak ve ikincisi sebep olarak da ışık güçtür. Şeytan’ın tarafı yüzyıllar boyunca güçten mahrum bırakıldı. Ama Tanrılar savaşı değil, sadece bir çatışmayı kaybettiler.“
Ölüm sonrasında güç veya gelişme kazanılmayacağı konusuna biraz daha açıklık getirmek uygun olacaktır. Beden ruha, ruh da bedene muhtaçtır. Ruh tek başına ebedi değildir, güç meditasyonu olmadan zaman içinde zayıflar. Reenkarne olana kadar geçen sürede bile enerji kaybederiz. Zaten bu yüzden sadece Satanizm değil, diğer pek çok ruhaniyet ekolünde kişinin özel çalışmalarla ilerlemezse fiziksel ölüm sonrasında “gerileyip” daha kötü şartlara reenkarne olacağından bahsedilir. Satanistlerin amacı ruhani gelişimimizi mükemmelleştirerek fiziksel ölümün de ötesine ulaşıp tıpkı Tanrılarımız gibi fiziksel ölümsüzlük elde etmektir. Satanizm’in özü de budur. Tanrılar bizleri kendileri gibi mükemmelliğe ulaşabilelim diye yarattılar, ölüp ölüp dirilelim diye değil.
Bu olguya çok “uçuk” diyenler de var, ama kaçıncı yüzyılda yaşadıkları gerçekten muammadır. Safi materyalistik bilimle bile edinilebilecek fiziksel ölümsüzlük kapıda denebilir. Bununla birlikte ruhaniyet destekli bilim sadece materyalistik bilimden katlarca üstün olacaktır. Geçmişteki kadim uygarlıklarda da bunun örneğini gördük, çok yakın geçmişte de. Şu an takvimlerini bile kullandığımız, matematik (ve diğer pek çok şey) konusunda usta olan Sümerlerin krallarının hüküm sürdüğü sürelere bakacak olanlar onların da her birinin binyıllarca hüküm sürdüğünü görebilir. Hesap konusunda en az bizim kadar iyi olan bu kadim medeniyetin istikrarlı bir şekilde sıfırları kaydırdığını falan düşünen varsa da… Kendileri bilir.
Daha yakın bir zamandan örnek verelim. Şu an kullandığımız teknolojinin %80’ini o ya da bu şekilde borçlu olduğumuz, pek çok insan tarafından dünyadaki en zeki zihinlerinden biri, hatta bazıları için gelmiş geçmiş en büyük deha ve mucit olarak adlandırılan Nikola Tesla’nın ruhaniyet, sezgi, enerji gibi konulardaki sözleri son derece boldur. Bu büyük dehanın olağanüstü başarımlarını günümüz bilim insanları hâlâ ancak taklit etmeye çalışıyorlar. Kendisinin şu sözü söylediği de bilinir: “Bilimin fiziksel olmayan fenomenleri etüd etmeye başladığı gün, on yıl içinde var olduğu diğer bütün yüzyılların toplamından daha fazla ilerleme katedecektir.” Biz Satanistler günümüz materyalistik biliminin sadece birkaç on yıl ötesindeyiz. İçinde bulunduğumuz ruhani savaşı kazanmamıza yakın zamanlarda bu bilgilerin hepsi araştıran herkes tarafından rahatlıkla bilinebilecek. İsteyenler şimdi bunları elinin tersiyle kenara itip gülebilir, ama bilimsel veriler ve tarihsel emsal bizlerin tarafındadır. Günü geldiğinde bu gülenlerin pek çoğu da bize katılmak isteyecek ama o gün onlar için çok geç olabilir, zira ruhani ilerleme ve gelişim bir günde gelmiyor.
Ölüm tecrübeleri kişiden kişiye göre çokça değişiklik göstermektedir. Düşmana karşı savunmasız olan bireyler, yukarıda da bahsettiğimiz gibi düşmanın olmayan merhametine kalmıştır. Bunların hepsi şimdiki ve geçmiş hayatlarla ilgilidir. Bazen ilerlemeyi genellikle de önemli sebeplerden ötürü reddedip hayalet olarak dünyada kalan kişiler de vardır. Bu konudan daha geniş bir şekilde bahsedilebilir ama kısaca kişinin cinayete kurban gitmesi ve kimsenin haberi olmaması, kişinin cesedinin (eğer bu kişi için önemliyse) düzgün bir şekilde gömülmemesi gibi önemli durumlar olabiliyor. Kalan kişiler ise genel olarak astral düzleme gider. Bu noktada kişinin varsa ruhani inançları önemlidir, zira bu inançlar bu inançlarla alakalı enerjilere bağlıdır. Şeytan adanan kişileri korur ve onların ruhlarının ölümden sonra başıboş sürüklenip tükenmelerini, solmalarını, çürümelerini önler. Satanizm’in nihai amacı da fiziksel ve ruhani mükemmellik ve ölümsüzlüktür; bu sayede de ölüp reenkarne olmak, bu hayatta öğrendiğimiz her şeyi unutup ondan sonra tekrar sil baştan başlamak zorunda kalmamaktır.
Yine bu noktada da kişisel tecrübelerden çokça bahsedildiği ve kafa karışıklığına müsaade etmemek için Yüksek Rahibe Maxine Dietrich’in tecrübelerini birinci ağızdan alıntılıyoruz:
“Şeytan kendinden olanlara bakar. Birlikte çalıştığım “VIP” bir insan ruhuna [siyanür kapsülü yutması sonucunda yere düşüp] öldüğünde neler olduğunu sordum. Bana Tanrılarımızdan dördünün geldiğini, astral elinden tuttuklarını, onu bedeninden yukarı kaldırdıklarını ve onu, vefat ettiğini bildiği diğer insanların ruhlarının da orada ve güvende, rahat ve son derece iyi korudukları Hell/Du’at’a götürdüklerini anlattı. Siyanür hapı yutan başka bir “VIP” ruh da aynı şekilde eskort edildi. Bu VIP ruhları diğerlerinden ayrılmıştı, zira onlara fazladan koruma tahsis ediliyordu.
Aile üyelerimden birinin birlikte çalıştığı bir kadın bana yıllar önce kocasının ölüm döşeğinde Demonlar gördüğüne dair korkularını aktardı. Bunlar elçi Demonlardı, “çörten” tipinde olanlardı, ve kocası da bunların görünüşlerinden korkmuştu. Yine bu adam da geçmiş hayatlarından birinde Şeytan’a adanmıştı ve Şeytan da bu adam için bu hayatta bile sorumlu olmuştu. Bu Demonlar Satanik ruhların korunması ve düşman tarafından kaçırılıp “ışığa” götürülmemesi için orada bulunuyor.“
Enerji “öz” veya “izleri” şiddet dolu cinayetler gibi olağanüstü ölüm durumları ardında bırakılan enerji izleridir. “Perili ev”ler genelde bunları içerir. Bu enerji izleri sadece enerjidir. Bir enerji “özü”nün kişiliği, duyguları veya farkındalığı yoktur.
Etrafta tüm vefat edenlerin ruhlarının “boş kabuklar” olduğunu söyleyen yalancı, pislik Yahudi öğretileri de var. Gerçek bundan daha uzak olamazdı. Bu ve bunun gibi öğretilerin İbrahimi inançlara da katılması ve ruhani bilgilerin yok edilmesi sebebiyle ölen pek çok kişi yakınları tarafından unutulmaktadır. Bu kişilerin ardında kalan kişiler mezarlıklardaki içi boş cesetleri ziyaret ediyorlar, henüz reenkarne olmamış sevdikleriyle nasıl iletişim kurabileceklerini bilmiyorlar. Bu kişilerin fiziksel bedenleri ölü olabilir ama ruhları gayet hayatta oluyor.
Konu intihar gibi şeylere gelirse de konu basit. İntihar kesinlikle sadece en son çare olarak düşünülmelidir, zira çoğu problem meditasyon ve kişinin enerjilerini amaçlarına göre yönlendirmesiyle çözülebilir. İntiharın tek çözüm olabileceği bazı ekstrem durumlar vardır; örneğin hiçbir kaçış yolunun olmadığı işkence veya daha kötü şeylerle yüzleşebilme ihtimali. Ama artık Engizisyon zamanları bitti, böyle durumlar gerçekten nadirdir. Rastlantı eseri ailesinin Satanist olduğu öğrendiği birinin kendini öldürmesinin mantıklı olacağını kesinlikle söylemiyoruz; ama örneğin İran gibi bir İslami ülkede Satanist olduğu öğrenilen ve işkenceyle öldürülmesine karar verilen biri için belki berbat bir karar olmaz demeye çalışıyoruz. Yasak değil, ama neredeyse her durumda mantıksız. Du’at’ın Güçleri yaşamamızı istiyor. İnsanları intihara sürükleyen ve intihar etmelerini sağlamaya çalışan düşmandır.
Ölümden sonra ne olur?
- Eğer kişi Satanist değilse bir süre astral düzlemde korumasızca dolanır, enerji ve ilerleme kaybeder ve sonunda reenkarne olur (İbrahimi inançlara dahil olsun, olmasın çoğu insan reenkarne olur; zira ruhları Yahweh’i takip ettiği takdirde eninde sonunda yenilecek insanlar bile tamamen uysallaştırılana kadar “terbiye edilir” diyebiliriz.).
- Kişi ağır materyalistse, ömür(ler) boyunca ruhunu besleyecek ruhani pratikleri (Güç Meditasyonu, yoga, vesaire) ihmal ettiyse veya Budizm gibi en nihai amacın ruhani intihar olduğu bir ideolojiyi takip ediyorsa (zira “Nirvana” kelime anlamı olarak “sönmek” demektir ve günümüz Budizm’indeki “en nihai amaç” yok olmaktır.) ölüm gerçekleştikten sonra kişinin ruhunu bir araya getiren enerji ve elementlerin etere dağılması suretiyle kişinin her şekilde ve anlamda yok olmasıdır. Materyalistler düşüncelerinde yanlış değillerdir, yok olacaklardır.
- Eğer kişi İbrahimi inançlara kendini tamamen kaptırmış, tamamen pasif ve uysallaştırılmış bir “kul” ise, en sonunda “Cennet“e alınır; yani ruh tamamen soğrulup bir enerji kaynağı olarak kullanılır. Kişi açısından bir yukarıdaki olasılıktan pek bir farkı yoktur; zira “Cennet”te kişisel duygular, dolayısıyla da kişilik ve farkındalık yoktur. Kişi yok olur. Yiyip sindirdiğiniz yemeği düşünün, o olur.
- Eğer kişi [Spiritüel] Satanistse Du’at’a eskort edilir ve burada ruhların korunacağı, “solmalarının” ve zayıflamalarının engelleneceği bir yerde tutulur. Sonra gerek gezegensel yerleşimler, gerekse de dünya şartlarının uygun olduğu vakit insanlığın özgürlüğü adına savaşmamız için ve Tanrılığa ulaşma yolunda ilerlememiz için en uygun şartlara sahip şekilde stratejik olarak reenkarne edilir. Aynı zamanda Satanistler, ruhları koruma altında olduğu için dışarıdakilere kıyasla o kadar bilgi ve güç kaybına uğramazlar. Benzetme yapacaksak gelişirken belli (ve dışarıdakilere kıyasla daha “sık”) “checkpoint”lerimiz var da denebilir, bu sayede reenkarne olduktan sonra daha az şey kaybediyoruz.
Magnum Opus
- Şeytan’ın yolunda emin adımlarla ilerler, ruhani pratiklerini aksatmaz, her geçen gün güçlenir ve en sonunda Tanrıların içimize işlediği şekilde nihai amacımıza ulaşıp Magnum Opus’u (Latince “Büyük Uğraş/Yapıt”, “The Great Work”) tamamlayarak fiziksel ölümsüzlüğe ulaşırız ve bu surette Samsara’dan, rötar’dan ebediyen kurtulup Tanrılarımızın arasına katılırız.
Belki Satanistler olarak biraz taraflı olabiliriz lâkin son seçenek en iyisi gibi geliyor. Yan gelip yatmak kadar “kolay” veya kısa dönemli bir şey değil elbette, bu derece bir ruhani gelişim uzun yıllar ve hatta ömürler alabilir; ama ömürler bile sürse bu ömürler arası ne boş geçiyor, ne de her şeyi kaybediyoruz. Satanizm sadece amacı ve hedefimizi gördüğümüz bir maraton değil, aynı zamanda her adımda karşılaştığımız güzelliklerin (ve hatta bazen yaşadığımız zorlukların da) de tadını çıkarabileceğimiz hafif bir koşudur. Vaktiniz bol, dostunuz bol, bu yolda yeterince ilerlerseniz düşmanınız da bol. O yüzden hem her şeyin farkında olarak ilerleyin, hem umutsuzluğa kapılmanız için herhangi bir sebep olmadığını bilin, hem de ilerlemenizin her adımının tadını çıkarın.
Kapak: John Martin, Lost Paradise.