Yine merhaba sevgili okuyucularımız. Hakkında yazacak yığınla konu var ve aralarından seçmek oldukça zor, hele de bu konuların neredeyse hiçbiri üzerine işe yarar türden kaynak bulunmadığını da göze alınca. Ama bugün sizlerle büyücülüğü konuşmak istiyoruz. En nihayetinde bu sitenin amacı yanlış inanışları yıkmak ve yerine sarsılmaz, yanmaz, yapışmaz, Ebedi, Mutlak Gerçekleri geri koymak.
Öncelikle özellikle Türk halkımızda belli başlı yaygın, yanlış inanışları sıralayalım:
- Büyücülük kargalar, kurbağalar, “ölüm” veya “karanlık”la ilgili değildir.
- Büyü placebo değildir.
- Büyü yapmak için büyüyü iletecek “elçi”, “araç” veya “odak” (peri, ruh, “cin“, saç, tırnak, vesaire) gerekmez, sadece bazı durumlarda başarıyı kolaylaştırabilir.
- “Üç Kat Yasası”, “Yedi Kat Yasası”, “On Kat Yasası”, “karma” gibi şeyler tamamen ve yüzde yüz saçmalıktır (ve insanların buna dair başlarına gelebilecek her şeyi Egregore olarak yorumlayabiliriz, ki bu konu hakkında da detaylıca bilgi sunacağız. Ama şimdilik bu saçma olgulara inanmayı reddetmenin bu olgulara karşı tam bir koruma sağlayacağını söylemek yeterlidir.).
- Büyü “zor”, “havalı”, veya “doğaüstü” değildir.
- Büyü “gizli bir ilim” değildir ve sadece belli, “elit”, “seçilmiş” bir kesime ait değildir. Tıpkı ruhani gelişim teknikleri gibi büyüyü de herkes kullanabilir.
Bir de büyü sembolizmi hakkında birkaç ufak bilgi vermeliyiz. Bilirsiniz belki, Hollywood’dan çıkan filmler genellikle büyücüleri korkunç, koca burunlu ve burunları benli, süpürgeye binen yaşlı, çirkin ve korkunç kadınlar olarak resmeder. Tabii bu da (((kimin))) yürüttüğü belli olan Hollywood’un son derece doğal ve düzgün ve bilgili kullanıldığında tamamen güvenli bir şey olan büyüyü karalama çalışmaları. Mesela büyücülerin kedi, kurbağa falan gibi asistanları olduğu resmedilir. Bu İngilizce’ye “familiar” diye geçmiş, Türkçe tam karşılığı bulunmayan ama “büyülü hayvan” diyebileceğimiz bir olgudur. Şöyle ki içinde ruh (veya Satanistlerin durumunda Demon, yani Tanrı) bulunan ve bu hayvan aracılığıyla iletişim kuran ve büyücüye yardım ve destekte bulunan, büyücünün de aynı şekilde çok yakın ve sevgi ve saygı dolu bir ilişki içinde olduğu bir hayvandır.
Bunun dışında kazanlar, yüzükler, taşlar gibi şeyler de kullanıldığı iddia edilir. Bu ve bu gibi araçların kendi başlarına hiçbir güçleri yoktur; genel olarak amaçları büyücüyü o ruh haline sokmaktır ve bazı durumlarda sembolik olarak belli elementleri veya ruhani olguları temsil ederler. Mesela kadehte şarap su elementini temsil eder. Bu ayin araçları elbette elementlerin veya belli frekansların enerjileriyle kutsanıp şarj edilebilir ve kendi güçleri olacak bir konuma getirilebilir, ama bundan da Ayin, yani tören büyüsü üzerine yazacağımız bir yazıda detaylıca bahsetmek daha uygun olur.
Şimdi büyünün ne olmadığını gördükten sonra nedir ve nasıl yapılır ona gelelim.
Öncelikle doğanın işleyiş biçiminden bahsetmek istiyorum. Şu an bu yazıyı okuduğunuz bilgisayarı düşünün. Veya o bilgisayarın üzerinde durduğu masayı. Veyahut o masadaki diğer başka şeyleri. Şu an icad olunmuş, “yaratılmış” her şey daha önce başka birisinin fikriydi. Nitekim doğa da böyle işler. Önce tinsel düzlemlerden enerji zihinsel “evrene”, yani fikirler dünyasına akar; burada zuhur eden düşüncelerse sonrasında fiziksel plana insanların davranışları ve enerjileri yoluyla aksolur. Büyü de böyle işler. Dünya veya kişiler üzerinde yaratmak istediğiniz bir değişim olur ve bunu enerjiyi kullanarak meydana getirmeye çalışırsınız.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi büyüde “Üç Kat Yasası” diye bir şey yok. Konuyu çok saptırmayacağım ama bunun sayısız kanıtlarından sadece (ve kabul ettiğim üzere zayıf) bir tanesini ortaya koyayım: Eden bulmuyor. Bırakın üç katı, bir katı kadar bile bulmuyor. Bugün kokuşmuş politikacıların herhangi birine bakın. Hem kendi ülkemizde, hem de dünyada. İktidardan çekildikten sonra bile insanların sırtından edindikleri muazzam servetlerle birer kral gibi yaşıyorlar. Elbette öldürülenleri veya itibarları mahvolanlar oluyor ama bu kesinlikle “edenin bulması” değildir; hele de belli bir orana göre kesinlikle değildir. Öyle ki milyonları sömüren bir insan tek kişiyse onun hayatı ne kadar mahvolursa mahvolsun o kadar kişinin ahı kesinlikle çıkmış sayılamaz. En nihayetinde bırakın bir milyonu, yüz insan bile toplamda bir insanın çekebileceğinden çok daha fazla toplam acı çekme potansiyeline sahiptir. Yani nedir; evrende “mükemmel bir karmik denge” yok. Hele hele de yaptıklarınızın size üç kat iadesi kesinlikle yok, ve fiziksel olarak imkansızdır. Buna dair tek bir örnek daha verip geçiyorum.
Cengiz Han’ı bilirsiniz. Zamanında o kadar çok kadınla beraber olmuştur ki en nihayetinde günümüzde her 200 insandan birisi onun soyundan gelmedir. Ve de o zamanlar dünyadaki nüfusun %10’unu yok etmiştir. Ama adam huzur içinde yaşlandı ve öldü. Ve biz burada “Olsun, Cöhönnömdö coyır coyır yonocok” diyecek tipler değiliz, gerçekçi olalım. Evrende sadece insanların davranışlarını ödüllendiren veya cezalandıran bir astral polis yok. Bu ödül verici veya cezalandırıcı gökyüzü babacığı düşünceleri -başka yolların yanında- özellikle modern Wiccanizme çok geç girmiştir. Öyle ki ilk referansları 1970 yılında Raymond Buckland tarafından yazılan “Witchcraft Ancient and Modern” isimli kitaptan çıkmadır. Buckland da Gerald Gardner tarafından inisiye edilmiş bir adamdır. Gardner ise Gül Haçlılar Birliği’ne üyeydi. Bu ve bunun gibi Yahudi-Hristiyan Sağ El Yolu saçmalığı yollardan ödül-ceza tabanlı bozulmuş “karma” tanımını ortaya ilk Gardner attı ve çoğu Wiccan da günümüzde bu adamdan devşirme ideolojileri takip eder. Yani bırakın Wiccan’lığın antik ve kadim bir yol olmasını, bildiğiniz Yeni Çağ Akımıdır. Çok önemli başka bir nokta da, Gardner’ın boğazına kadar Yahudi öğretilerine batmış Altın Şafak Cemiyeti’nin bir üyesi olduğudur.
Her neyse. Konuyu dağıtmayalım demiştik, o yüzden hemen konuya geri dalalım. Hatta zaten o Üç Kat Yasası yalanı da konunun bir parçası çünkü Üç Kat Yasası diye bir şey yoktur ama büyü yapmanın da üç temel “adım”ı vardır. Bu adımlar böyle karmaşık veya zor değildir. Hatta oldukça basit ve doğal. Bu adımlar;
- Enerjiyi yükseltme,
- Enerjiyi programlama, ve son olarak da
- Enerjiyi yönlendirmedir.
Birinci adımdan başlayalım. İlk önce çalışma yapacak bir enerjiniz olmalı. Ve bu enerji ne kadar güçlüyse o kadar iyi olur. Aynı şekilde kendi öz enerjileriniz ne kadar kuvvetliyse o kadar fazla enerjiyi doğal olarak yükseltip kontrol edebilirsiniz. Tecrübe kazandıkça bu daha kolaylaşır. Bu tıpkı bir kas gibidir, ne kadar çalıştırırsanız o kadar güçlüdür. Büyü çalışmalarında öz enerjilerinizi de kullanabilirsiniz, dışarıdaki bir kaynağın enerjilerini de (durumun gerektirdiklerine göre) invoke veya evoke ederek kullanabilirsiniz. Özellikle ak büyü çalışmalarında (ki tecrübesiz bireyler özellikle ak büyü üzerine çalışmalıdır, çünkü kara büyü daha fazla tecrübe ve yetenek gerektirir) öz enerjilerinizi kullanmak ve de çalışmanıza bağlanmak isteyebilirsiniz. Çalışmaya bağlanmaktan kasıt yani enerjilerin sizi de etkilemesine izin vermek için o kullandığınız enerjilerle bağlantı kurmaktır. Mesela birisine aşk büyüsü yapıyorsanız ve o kişiyi tek taraflı aşkla lanetlemek gibi bir niyetiniz yoksa çalışmaya bağlanarak kendiniz de bu duygu silsilesine kapılabilirsiniz.
Rünler ve titreşimleri kullanmak (bunlar üzerine gelecekte yazı yazacağız) enerji yükseltmenin en hızlı ve güçlü yollarından biridir. Başka yollar içerisinde enerjiyi direkt olarak vücuda “solumak” veya sadece imgeleme kullanmak da vardır. Enerjiyi yükseltip tüm vücudunuzda kuvvetli bir şekilde hissedene kadar devam etmelisiniz. Hatha Yoga, Tai Chi ve/veya belli nefes egzersizleri de enerji yükseltmede etkilidir.
İkinci adımsa enerjiyi programlamaktır. Programlamadan kasıt enerjiye ne yapmasını istediğinizi söylemektir, çünkü enerji kendi başına nötr ve etkisizdir. Enerjiyi programlamada “olumlama” dediğimiz şeyleri kullanırız. Olumlamalar enerjiyi programlamak için şimdiki zaman halinde tekrar edilen kısa ve öz ifadelerdir. Şimdiki zaman kipi kullanılmalıdır çünkü enerjinin “olacak” olgusunu anlayacak aklı yoktur. Bir şeyi meydana getirmek için kafanızda imgelerken sanki o durum zaten gelmiş ve oluyor gibi düşünmelisiniz.
Örneğin “Bana ____ gelecek.” değil “Bana şimdi ____ geliyor.” demeliyiz.
Aynı zamanda enerji en az dirençli yolu takip eder ve bu yüzden de sizin istediğiniz şeyin size nasıl geldiğini siz belirtmedikçe bilmesinin bir sebebi yoktur. Yine örnek verelim, çok para istiyorsunuz. Herkes ister elbette, doğaldır. Sadece “Bana para geliyor.” diye bir olumlama kurmayın; çünkü bu normal olarak para kazandığınız yerden de gelebilir. İşiniz, öğrenci bursunuz, harçlığınız, genelde her nasılsa oradan da gelebilir. Çünkü bu en az dirençli yoldur. Bu olumlamayı geliştirmek lazım. Mesela “Büyük miktarlarda kolay ve bedava para bana geliyor ve bu para elimde tutmak veya harcamak üzere bana ait.”. Ama aynı zamanda da “pozitif ve sağlıklı bir biçimde” gibi bir şey eklemelisiniz. Çünkü belki de en kolay ama o an o kadar da pozitif olmayan bir yol çok zengin ve sevdiğiniz bir akrabanızın ölüp size miras bırakması olabilir. Böyle kazaları (ki milletin “Hebe hübe bir şey kazanmak için bir şey feda etmelisin, karmanın yolu budur!!!1111birbirbir” diye salyalar saçmasının sebeplerinden biri budur. Enerjiyi nasıl programlayacaklarını bilmediklerinden istenmedik durumlar meydana getirmeleri ve bunu dışarıdan bir kuvvetin onlardan “bedel” aldıkları şeklinde yormaları. Ama bu denklemdeki tek “bedel” büyü çalışmasına harcadığınız enerji ve zamandır.) önlemek için böyle bir olumlama ve olumlamaları tekrar ederken kafanızda kurduğunuz imgelemeyi de mutlu durumlarda düşünmeniz son derece yeterlidir. Yani en nihayetinde “Benim için pozitif ve sağlıklı bir şekilde büyük miktarlarda kolay ve bedava para bana geliyor ve bu para elimde tutmak veya harcamak üzere bana ait.” gibi bir olumlamamız oluyor. Elbette kendi olumlamalarınızı da yaratabilirsiniz, ama burada bahsettiğimiz önlem ve tavsiyeleri dinlemek sizin için çok faydalı olur.
Olumlamaları tekrar ederken ve isterseniz de tekrar ettikten sonra birkaç dakika istediğiniz durumu kafanızda imgeleyerek düşünebilirsiniz. Genel bir kural olarak olumlamaları 3 ila 10 kez arası tekrar etmek yeterlidir. Mantraların aksine olumlamaların sayısını bu kadardan çok daha fazla arttırmanın bir faydası yoktur. Olumlamalar enerji yükselten güç kelimeleri değil, onları yönlendiren, niyet bildiren talimatlardır. Kişisel olarak tamamlanmaların, mükemmelliğin ve kalıcılığın sayısı olarak 9’u öneririm. Bir mantrayı da aksi belirtilmedikçe 9 veya dokuzun katı kadar tekrar etmenin herhangi bir zararı olmaz.
Artık son olarak üçüncü adıma geldik. Burada enerjiyi yönlendiriyoruz. Bunu da imgeleme yoluyla yaparız. Ak büyüde kullanılan enerjiler Güneş gibi pırıl pırıl parıldayan beyaz-altın sarısı şeklinde hayal edilmelidir. Bu beyaz-altın sarısı enerji imgelemelerinizin niyetini aşıladığınız astral enerjidir. Bu çalışmanıza güç katar ve amacızın maddesel dünyada meydana gelmesine yardımcı olur.
Bu parlak enerjiyi imgeleme sırasında kendi etrafınızda ve/veya istediğiniz sonucun etrafında hayal etmelisiniz. Kafanızda ne meydana getirmek arzuluyorsanız onun şu anda olduğunu hayal edin ve bu parlak, beyaz-altın sarısı enerjinin her şeyi daha da parlaklaştırdığını düşünün.
Örneğin kendinize para çekecekken parayı imgeleyip hayalini kurmalısınız (mesela cüzdanınızı dolu düşünerek) ve hatta parayı hissedip kokusunu bile almak isteyebilirsiniz. İmgelemeleriniz ne kadar gerçekçi ve ne kadar duyu kullanırsanız çalışmanız o kadar etkili olur ve bu çalışmaya da olabildiğince enerji aşılamak işinize yarar.
İyileşmek için de yine aynı enerjiyi iyileştirmek istediğiniz organa yönlendirip kendinizi sağlıklı ve mutlu olarak hayal edin. Burada bu hisler önemlidir. Sanki istediğiniz sonuçlar zaten gelmişçesine mutlu hissetmek çalışmanın gücünü arttırır.
En son olarak da bu çalışmayı düşünmeyin. Unutun gitsin. Başka şeylere odaklanın. Umutsuz durumlarda bu zor olabilir ama elinizden geleni yapın. Bir büyü çalışmasının üzerine takıntı yapıp evhamlanmak bu çalışmanın sonuçlarını eksiltebilir. Sadece rahatlayın ve büyünün çalıştığını bilin. İşe yarıyor mu diye evhamlanmak yerine büyüyü yaptığınızı ve artık ne yaparsanız yapın iradenizin meydana geleceğini kabullenmek ve bilmek daha faydalı bir mantalite olur.
Son olarak da kara büyü için yaptığınız çalışmalarda yükselttiğiniz hiçbir enerjiye bağlanmamalısınız, yani temas etmemelisiniz. Zaten bunu bilmeyen büyücüler bunu sık sık yapar ve bu yüzden de çokça acı çekerler. Her şeyin cevabı bilgidir, “karma” veya “üstün akıl” diyerek geçmek değil.
Pek çok büyü kitabı kara büyü için siyah enerjiler kullanmayı tavsiye eder ve evet, siyah yıkım için etkili bir renk olsa da kullanım amaçları sadece kötücül değildir. Bir şeyleri saklamak, rahatlayıp dinlenmek ve bir şeyleri daha “emici” (duygulara, düşüncelera, enerjilere karşı) yapmaya yarayabilir. Eğer ki amacınız birisini manipüle etmekten ziyade öldürmek veya hasta etmekse griyi kullanın. Gri ölümün rengidir ve gri enerjiler hastalıklar ve envai çeşit olumsuz durum yaratır. Mesela ölüm büyülerinde de tıpkı ak büyülerde yaptığımız gibi bu gri ölüm enerjisini önce bir yerden çekiyoruz. Mesela mezarlık gibi çok ölüm olan yerlere gidip yerden çektiğinizi (ama enerjiye dokunmadan ve temas etmeden) hayal edin, sonra da ikinci adım olarak programlayın. Mesela “Gri ölüm enerjisi negatif ve acılı bir şekilde ____ kişisini yok ediyor.”. Bunu yaparken bu enerjiyi hedefinizi düşünüp o kişinin içine akıtın. Genel olarak bu düzenli olarak pek çok kez yapılmalıdır. Ve de pek çok popüler kitap kara büyü yaparken olabildiğince çok öfke, nefret gibi duygular hissetmenizi söyler. Bunda sorun yok ama gerekli de değil. Duygular güçlü bir enerji kaynağıdır ama en güçlü enerji kaynağı değildir. En güçlü enerji biyoelektriktir ve güç meditasyonlarıyla zaten kişisel enerjiniz çok daha yüksek seviyelere çıkacak. Yani en nihayetinde en önemli şey kendi ruhunuzun gücüdür, iradenizin kuvvetidir ve enerji yönlendirmedeki yeteneğinizdir.
Tabii kara büyüden de bahsettik ama sokakta birisi omzunuza çarptı diye öldürmeye çalışmak saçmalık olur. Şeytan gerektiği zamanlarda adaletin sağlanması gerektiğini kabul eder ve Yahweh’in takipçilerine empoze ettiği gibi “öbür yanağı dönmek” gibi saçmalıklar yoktur; ama gereksiz yıkım ve vahşete katiyyen de karşıdır. Kara büyü çocukça arzular için değil, adaleti sağlamak içindir. Ve gerçek günah “gücünü sadece “iyilik” için kullanmama” değil, zihnimizin ve ruhumuzun doğal ve gerçek güçlerine ulaşmamak, kullanmamak ve kendimizi yüceltip muasır medeniyetler seviyesine Tanrılarımızın düzeyine çıkartmamaktır. Gerçek Satanizm bireyin zihnini, ruhunu ve kişisel güçlerini geliştirmeye çalışmasıdır ve de büyücülük denilen olgu da “majisyen”lerin anlattığı kadar zor bir şey olmaktan ziyade sadece zihnin ve ruhun bu güçlerini kullanmasıdır. Ve zaten kudretle birlikte bilgi ve vicdan, yani iyilik gelir. Ruhani açıdan evrilmiş insan iyi insandır ve gereksiz ve aptalca ego tuzaklarına düşmek veya önüne gelene saldırmak gibi düşünceler bu duruma geldiğimizde bize daha da itici gelir.
Evet sevgili okuyucular. Bir yazımızın daha sonuna geldik. Umarım bu uzun yazımızdan sıkılmamışsınızdır ama yıkılması gereken çok yanlış algı ve tabu, anlatılması gereken de çokça bilgi var. Ama en nihayetinde görüyorsunuz ki büyü aslında hiç de o kadar karmaşık bir olgu değil. İleride spesifik teknikler üzerine yazılarımız da olacak. Bir sonraki yazımıza kadar sağlıcakla kalın.
Referanslar ve özel teşekkürler:
https://www.satanisgod.org/www.angelfire.com/empire/serpentis666/ThreeFoldLie.html
https://www.satanisgod.org/www.angelfire.com/empire/serpentis666/PowersofMind.html
https://www.satanisgod.org/www.angelfire.com/empire/serpentis666/ThreeSteps.html