Bu yazı, Joy of Satan’daki orijinal sayfasından çevrilmiştir.
Çoğumuz psikiyatri, rehberlik, psikoloji ve diğer ruh sağlığı servislerine aşinayızdır. Kullanılan metodlar standarttır. En profesyonel olanlar, hastanın bastırılmış duygularını teşvik eder- öfke, nefret, kıskançlık, küskünlük ve diğer bağıntılı duygular; bunlara bastırılmış cinsellik ve cinsel duygular da dahildir. Bu bastırılmış duyguları kabullenmek, ciddi psikolojik sorunların, nevrozların, kompülsiyonların/takıntıların ve diğer ruh sağlığı bozukluklarının kökenlerinin açığa kavuşmasını sağlar. Çoğu fiziksel rahatsızlık, bastırılmış duygular yüzünden ortaya çıkar. Bunlardan bazıları ölümle sonuçlanabilir. Bunların, kişinin ruhu ve tinsel bedeni üzerinde de oldukça zararlı etkileri vardır.
Yeni Çağ hareketi, Vika, çoğu Doğulu din [Yahudi/Hristiyanlaştırılmış modern Budizm gibi] ve diğerleri “alt/bayağı” duygularının bastırılmasının savunuculuğunu yapıyor. Bu da zayıf zihinsel sağlığa veya daha kötüsüne sebebiyet veriyor. Katolik papazlar, cinsel duyguları bastırmanın sonuçlarının en göz önündeki örneklerinden birisi. Cinselliği bastırma en kötüsüdür, çünkü cinsel güdü, doğrudan yaşam gücüne bağlıdır ve onun kadar güçlüdür, bu yüzden de öylece ortadan kaybolmaz. Bastırılan her şey çarpık, bozuk ve sağlıksız biçimlerde ortaya çıkar. Eğer insanlar duygularını bastırmayı bırakıp onları açığa vursaydı, çoğu sorun daha başlamadan çözülürdü. Burada kastedilen zıvanadan çıkmak değil; sadece duyguları kabullenip dışarı salmak. Kişi her zaman kendisine karşı dürüst olmalıdır.
Kişi; öfke, nefret, kıskançlık ve diğer sözüm ona “negatif” duyguları reddederek, ileride patlak verebilecek ciddi sorunlara evrilecek yolu döşemiş olur. Sevgi, sevgi, ve sevgiyi dillerinden düşürmeyip öfke ve nefretlerini reddedenler, Hristiyanlığın aşmış derecedelerindeki Hristiyanlarda da bol bulunduğu üzere; yapmacık, soğuk ve duygusuz o gülümsemeyi takınırlar. İçlerindeyse, bu insanlar inanılmaz derecede dengesiz ve pimi çekilmiş bomba gibidirler, sadece patlamayı beklerler, bastırılmış öfkeleri ya başkalarına patlar ya da kendi içlerinde. Bu son derece sağlıksızdır. Yine de sürekli olarak taptıkları sahte “Tanrının” nefretine ve hiddetli tavırlarına bahane bulmaktan geri kalmazlar. Bu da ciddi ruh hastalıklarına zemin hazırlar.
Başka yaygın bir öğreti de maddiyatçılığı yadsımadır. Bunun nedeni de zenginliği ve gücü sadece ufak azınlığın elinde tutmak içindir- ruhani bilgiyi kaldırmak için uğraşan ve bunu Hristiyanlık, İslâm ve diğer yalanlarla değiştirmeye çalışan aynı azınlık kişiler. Maddiyat sahibi olmak, hayatı daha hoş kılar ve bu da kendimizin bir uzantısıdır. Ruhaniyet ve maddiyatçılık arasında sağlıklı bir denge kurulmalıdır. Maddi olanı ruhani olanla birleştirmek, ruhun tanrılığa ulaşmasındaki kilit noktadır.
Hiç kimsenin bir başkasına birisi veya bir şey hakkında nasıl hissedeceğini dikte etme hakkı yok. Ritüeller de çoğu zaman duyguları dışa vurmanın harika birer araçlarıdırlar. Bilinçli ve kastî olarak bastırılan her şey, sonrasında büyük bir sıkıntıya neden olacaktır.