Bu bir Spiritüel Satanizm Çeviri İçeriğidir. Asıl metin.
- Satanizm, Hristiyanlığın icadı değildir.
- Satanizm, Hristiyanlıktan ve diğer dinlerden önce de var olmuştur.
- Satanizm; hayaletlerle, goblinlerle, vampirlerle, Cadılar Bayramı canavarlarıyla ve diğer ilişkili varlıklarla ilgili değildir.
- Satanizm, “kötülük” ile ilgili değildir.
- Satanizm, Hristiyanlığın bir icadı ya da ona karşı bir “tepki” değildir.
- Satanizmi, Anton LaVey oluşturmamıştır.
- Satanizm, ölümle alakalı değildir.
- Gerçek Satanizm, Gerçek Yaratıcımızın (Şeytan‘ın) amacı olduğu üzere insanlığı Tanrılarla eşitliğe ulaşabilmesi için yükseltmek ve güçlendirmek ile alakalıdır.
“BENİM BİLGİMİN GİZEMİNDE, BENDEN BAŞKA TANRI YOK.” —Şeytan, Esenlik Onun Üzerine Olsun‘dan
Yüzyıllardır süren yanlış bilgilendirme, yalanlar ve bilginin sistematik olarak ortadan kaldırılması nedeniyle, bugünlerde çok az insan “Satanizm”in gerçekte neye ilişkin olduğunu anlıyor ya da biliyor.
Hristiyanlık, herhangi bir muhalefet olmaksızın Satanizm’e dair İDDİA ettikleri tanımı dikte etme özgürlüğüne sahip olmuştu. Bunu başarabilmek için gerçeğin yok edilmesi gerekiyordu. Katolik Kilisesi (tüm Hristiyan mezheplerinin kendisinden evrildiği orijinal Hristiyan Kilisesi), “Engizisyon” olarak bilinen dönemde milyonlarca masum erkek, kadın ve çocuğu iğrenç işkencelerle öldürmüş ve toplu katliamlar yapmıştır. “Cadı evleri” olarak bilinen yerlerde yakılarak öldürülen bazı çocuklar iki yaşlarında olacak kadar küçüklerdi.¹
Hristiyanlar, tüm kimliklerin, kültürlerin, kişisel özel yaşamın ve özgürlüklerin kaybolacağı ve insanlığın sistematik olarak barkodlandıktan sonra tek dünyalı bir köle devletinde toplanacağı “tek dünya düzenini” durmadan avazları çıktığı kadar öfkeyle haykırıyorlar. Göremedikleri şey, o kendi sözde “dinlerinin” ve incillerinin her zaman bu rejimin kökleri ve temel taslağı olageldiği. Yahudi/Hristiyan İncil’indeki her şey; Yahudiliğin, Hristiyanlığın ve İslam’ın yüzlerce ila binlerce yıl öncesinde de var olmuş dinlerden çalınmış ve bozulmuştur. Yahudilik ve onun aracı olan Hristiyanlık yoluyla, dünyanın dört bir yanından gelen tüm orijinal ruhani öğretiler (ki bunlar KONSEPTLERDEN ibaretlerdir) çalınmış, “bir” olarak bir araya getirilmiş ve Yahudi arketipleri, karakterleri ve hayali mekanlar olacak şekilde bozulmuşlardır. Bu durum Yahudi halkına bir bütün olarak sahte bir tarih, siyasi güç ve hak etmedikleri “ruhani” bir otorite vermiştir.
İncil, kitleleri kontrol etmek için çok güçlü bir subliminal araçtır. Sonsuz çelişki barındırdığından dolayı kişi, bunun insan yapımı bir eser olduğunu görebilir. İncil çok erken yaşlardan itibaren sistematik olarak zorla insanların beynine işlenmiştir. Kendi başına ayakta durabilen gerçeğin aksine bir yalan her zaman dayatılmalıdır. Ruhani bilgi ve okült güç ortadan kaldırıldığı ve “seçilmiş” bir azınlığın elinde tutulduğu için, bilgisiz halk buna karşı çaresiz kalmıştır. Buradaki ajanda, en tepede “seçilmiş” azınlığın hüküm sürdüğü köle bir tek dünya devleti yaratmaktır. Suçlular, amaçlarına ulaşmak için okült gücü kullanırken, gerekli dikkat dağınıklığını yaratmak için elbette Şeytan‘ı suçlamaktadırlar. Düşmanlarından çalıp onları aslında kendi oldukları ve yaptıkları şeyler için suçlarken, kendilerini her zaman en yüksek saygınlık ve masumiyet içinde tutan bir geçmişleri var.
Şu anda “Satanizm” olarak bilinen orijinal dinlerin (bu arada “Şeytan” İbranicede “düşman” anlamına gelmektedir) hepsi “Magnum Opus” veya Büyük İş olarak bilinen şeye dayanıyorlardı. “Şeytan” olarak bildiğimizse bizim Gerçek Yaratıcı Tanrımızdır. Diğer Tanrılar tarafından insanlık üzerindeki çalışmasını, yani tanrılık çalışmasını tamamlaması engellenmiştir [NOT: BU ESKİ BİR BİLGİDİR. HİÇBİR TANRIMIZ HAİN DEĞİLDİR]. Tanrılık, fiziksel ve ruhsal mükemmelliktir. Şimdi, okumaya devam ederseniz, bunu kanıtlayacağım.
Yılan, antik kalıntıların ve yapıların her bölümünde görülür. Yılan antik dünyanın tüm bölgelerinde kutsal sayılırdı. Şeytan, bu gezegene ilk gelen ve ilk uygarlığı kuran Nefilimlerden biri olan Tanrı EA, diğer adıyla ENKİ’dir. Sümer mitolojisinde Enki’nin sembolü her zaman yılan olmuştur.
Yılan, DNA’yı, yaşam gücünü ve kundalini’yi temsil eder ve yaşamın ve şifanın sembolü olarak, Amerikan Tıp Derneği ve Veterinerlik hekimliğinin amblemi şeklinde varlığını sürdürmüştür. Sadece Yahudi/Hristiyanlığın gelişiyle birlikte bu kutsal sembol saygısızlığa ve küfre uğramıştır.
Hemen hemen hepimiz “düşmüş” terimine aşinayızdır. Bu sözcük, Hristiyan rahipliği tarafından Şeytan ve O’nun Demonlarına atıfta bulunmak için çokça kez kullanılmıştır. Gerçekte, “düşmüşlük”, bütün insanlıkta düşmüş ve şimdi omurganın dibinde uyku hâlinde yatmakta olan Kundalini Yılanıyla (ki bu da her zaman Yaratıcı Tanrımız Şeytan ile ilişkili olagelmiştir) ilgilidir.
Kadim Pagan dinlerinden çalınmış ve kendisini İncil’in Yaratılış kitabında bulmuş “Yaşam Ağacı”, antik dünyanın çoğu köşesinde, antik tapınak duvarlarının frizlerinde ve birkaç lahitte gözükmektedir. “Yaşam Ağacı” aslen ruhun haritasıdır. Ağacın gövde kısmı, omurgayı sembolize etmektedir ve dallar da chi’nin (biyoelektriğin) patikalarıdır.
Yılan, ruhu güçlendiren şeydir, ve üst bilincin “samadhi” olarak bilinen âlim-i mutlak evresini getirir. “Güneş Tanrısı”, aslen ruhu temizlemek ve güçlendirmek için her bir çakrada (Tanrıda) imgelenen ve sirküle edilen, spesifik meditasyonlarda kullanılan yoğunlaştırılmış chi (biyoelektrik) topudur. Bu, Magnum Opus’un ilk aşamasıdır.
Yahudi-Hristiyan İncili’nin, insanların yüzlerce yıl veya daha fazla yaşamış olduklarına dair çalıntı anlatıları, Magnum Opus ereğinden alınmıştır. İşte bu, bütün bu malum “büyünün” ruhun simyasına götürdüğü yerdir. Bu, insan zihninin en yüksek ve engin işleyişidir, ki bu da Yaratıcımız Şeytan‘ın bize verdiği doğuştan gelen hakkımızı, tanrısallığı başarıyla tamamlamaktır.
Pek çok çizimde görülen hale, yükselmiş Kundalinin cadıgücüdür. Hristiyanlar, bu konsepti orijinal dinlerden, hem doğu hem de batıdan çalmışlardır. Birçok Hindu Tanrısı gibi haleyle görülen Buda da buna ilişkin bir örnektir.
Orijinal dinlerin hüküm sürdüğü devir, “Altın Çağ” olarak bilinmektedir. Yaklaşık 10,000 yıl önce, Tanrılar bizi terk etti. Bu makalede, nedeninin ve nasılının detaylarına girilmeyecektir. Bu, başka bir makalede açıklanacaktır. Tanrılar, dünya dışından gelen bir canlı ırkıdırlar. Aslına bakarsak, burada, Dünya gezegeni üzerinde yaşamış; insanlara dostça, düşmanca ya da nötr şekilde ilgi duymuş çeşit çeşit farklı uzaylı ırklar olmuştur.
İnsanlarla etkileşime girmiş ana Tanrılar ve bizim (genetik mühendislik yoluyla) yaratıcılarımız, Nordikler olarak bilinen Tanrıların ırkındandırlar. Galaksi boyunca birçok farklı Güneş Sisteminde yaşamaktadırlar. Bilgi, zekâ ve ruhaniyet konusunda oldukça gelişmişlerdir. “Demonlar” olarak etiketlenmiş Şeytan ve Kadim Tanrılar gibi bazıları, insanlara karşı yardımseverdirler. Bazıları tarafsızdırlar ve diğerleri de yok oluşumuz için çalışmış ve çalışmaktadırlar. Yaratılışın arkaplan öyküsü, daha detaylı bir şekilde bu web sitesindeki diğer makalelerde bulunabilir. İnsanlık üzerinde, bize kendimizi ruhani ve fiziksel mükemmelliğe yükseltebilmemiz için bilgi vermek isteyen Şeytan ve onun Demonlarıyla, yaşam gücümüzü (ruhlarımızı) ücretsiz bir enerji kaynağı olarak kullanabilmek için bizi ruhani olarak bilgisiz bırakmak isteyen düşman arasında bir savaş olmuştur.
Ruhani ya da okült doğalı pek çok metinde, “Tanrı” ya da “Tanrılar” kavramları aynı zamanda yedi çakrayı tanımlamak için de kullanılmıştır. Ruhani bilgiye sahip olanların yüzyıllar boyunca zulme uğramasından dolayı, doktrinler pek çok alegori ve şifreli sözcük içermektedir. “Yedi” sayısı Yahudi/Hristiyan incilinde sayısız defa geçirilmiştir. Bu, ruhun yedi çakrasının bir bozulmasıdır.
Demon mühürlerinin çoğunda da görüldüğü üzere, haç aslen noktaların (çakraların simgelerinin) dışarı doğru yayıldığı şekliyle eşit kolluydu. Diğer iyi bilinen örnekler de, Nazi Demir Haçı ve Motosikletçi haçıdır. Gerçekte, bu insan ruhunun biçimidir ve insan ruhunun oluştuğu 4 elementi (ateş, toprak, hava ve su) temsil eder.
Yahudi/Hristiyan İncilinde 4 sayısı, 7 sayısıyla birlikte çalınmış ve bozulmuştur, bunun en bariz örneği dört incildir.
Mısır’da ortaya çıkan (Mısır, Ruhani Simyanın merkeziydi) ve yıldız kümelerine dayanan Tarot, koz kartının içinden çıkarıldığı modern oyun kartlarının kökeni olan kart destelerine evrildi. Tarot, Magnum Opus’u gerçekleştirmek için talimatlara ve gizli bir mesaja sahiptir. Yahudiler, Tarot’tan çalıntılarla, orijinal öğretileri alabildiğine bozarak “Tevrat”ı oluşturdular. Yahudi “Tevrat”ı aynı zamanda “Musa’nın Beş Kitabı” (Sargon ve Tuthmosis’e dayanan yine başka bir kurgusal Yahudi karakteri) ya da “Pentatök” olarak bilinir. Beş kitap, Tarot’un beş takımından çalıntıdır: Asa/Değnek (ateş elementi), Tılsım/Sikke (toprak elementi), Kupa (su elementi) ve Kılıç (hava elementi), ve koz ise eter ya da töz şeklindedir. Tüm bu beş element, insan ruhunun özünü şekillendirir (beşinci element olan töz, diğer dördünü bir arada tutar) ve Magnum Opus çalışması sırasında bunlardan istifade edilir.
İncil’deki bütün Yahudi karakterleri ve arketipleri, Pagan Tanrılarından çalınan düzmecelerdir. “İsa” gerçek bir varlık DEĞİLDİR, bir KONSEPTTİR. Gerçekten “İsa’yı” deneyimlediklerine inanan kandırılmış Hristiyanlarsa, menfur dünya dışı varlıklarla iletişim kurmaktadırlar. Aleister Crowley trans hâlindeyken, “Yehova” (YHVH’nin bozulmuş hali, dört çeyreğin ve elementlerin bir başka kopyası, ‘ismi’ telaffuz edilebilir hâle getiriyor) olarak bilinen şeyin bir resmini çizdi ve bu bir gri şeklindeydi. O zamanlar ET’ler [ÇN: ExtraTerrestrials, Dünya dışı varlıklar] hakkındaki bilgiler yaygın değildi ve fotoğrafları da mevcut değildi. Aynı varlıkların Vatikan ile bir anlaşma yaptıkları söylenir: ruhlar karşılığında zenginlik ve güç birkaç kişinin elinde toplanacaktı. Bu amaca ulaşmak için tüm ruhani bilginin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Kurban bilgiye sahipse hiçbir aldatmaca başarılı olamaz. Etkili bir şekilde kurban olabilmek için kişinin bilgisiz olması gerekir. Şeytan bilgi ve aydınlanma getirendir. O’nun saklayacak hiçbir şeyi yoktur.
Dokuzuncu yüzyıldan öncesine kadar hiçbir ibadethanede görülmeyen ve dört çeyreğin başka bir taklidi olduğunu ekleyebileceğim istavroz olan nasıralıya geri dönersek, Yahudi arketipi “İsa/Yeşua” bir KONSEPTTİR. Yaşadığı söylenen 33 yıl, kundalininin yükseldiği insan omurgasının 33 omurunu temsil eder. Çarmıha gerilme Magnum Opus’u sembolize eder: işkence, ölüm ve diriliş. Bu çalışmayı sembolize eden kökenler arasında (küllerinden yeniden doğan) Mısır anka kuşu ve bir furka (çatallı dirgen) üzerinde çarmıha gerilen Mısır Tanrısı Set, Osiris’in dokuz parçaya bölündüğü ve İsis tarafından yeniden diriltildiği İsis ve Osiris hikâyesi yer alır.
Yahudi “Bakire Meryem” Astaroth’un bozulmuş bir taklididir. Başmelek Mikail de aynı şekilde Marduk’tan çalıntıdır. Başmelek “Cebrail”, Mısır Tanrısı Thoth’tan, Rafael ise Azazel’den ve Uriel de Beelzebub’dan çalınmıştır. Yine, dört çeyreğin başka bir taklidi.
Daha fazla bilgi için, bağlantılar makalenin altında verilmiştir.
İnsan cinselliği Hristiyan Kilisesi tarafından her zaman sert bir şekilde regüle edilmiş ve hoş karşılanmamıştır. Bunun nedeni cinselliğin ve yaşam gücü olarak orgazmın, ruhani gelişim ve kundalini yılanının yükselebilmesi için başlıca bir gereklilik olmasıdır. Kilise, cinsel aktiviteyi denetleyemeyeceği için, aşırı terör doktrinini uygulamaya sokmuştur. Tüm bilgi ve ruhani güçten yoksun bırakılan halk (cehalet= korku) yalanların kurbanı olmuştur. “Cehennem”, sahnedeki yerini aldı. “Hell” [cehennem] sözcüğü, İskandinav yeraltı dünyasını temsil eden “Hel” kelimesinden çalınmıştır. Gerçekte, “Cennet” ve “Cehennem” Kök ve Taç Çakraları için şifreli sözcüklerdir. Yaşam gücünü kanalize eden insan bedenindeki nadilerin sayısı olan 144.000 gibi insan ruhuyla ilgili tüm önemli sayıları ve bunların ruhani çağrışımlarını değiştirmek için Kilise tarafından her türlü girişimde bulunulmuştur. İki sayısı Şeytan ile eş anlamlı hâle geldi. İkinci çakra doğası gereği cinseldir ve insan cinselliğini yönetir, bu nedenle elbette ki 2 ile alaklı herhangi bir ilişkilendirme kötüydü. İkinci çakradaki tıkanıklıklar; yaşam gücü, birinci çakrada tamamen uyku durumunda kaldığı için bireyi ruhsal olarak tümüyle köleleştirir.
Korku sayesinde insanların inançları ve düşünceleri kontrol edilebilir. İnsanlık, her yerde var olan ve “her şeye gücü yeten” bu “Tanrı”nın her küçük düşünce ve eylemlerini bilebileceğine inandırıldı. Korku sayesinde insanlar kendi düşüncelerini ve eylemlerini denetlemeye başladılar. Katolik Kilisesi’nin yedi kutsal ayini (yedi çakranın bir başka kopyası) bireyin hayatının her aşaması üzerinde sıkı bir kontrol uyguladı. En büyük kontrol, sözde “günah çıkarma ayini” aracılığıyla yapılıyordu. Günah çıkarma sayesinde kilise, korkutulmuş halkın en derin sırlarını bilme konusunda daha da fazla kontrole sahip oldu. Bu, yönetimdeki din adamlarının; krallar, kraliçeler ve başka seküler monarşiler üzerinde güç sahibi olmasını sağladı.
Şeytan bize Kara Kitap’ta (Kitab-ı Celve’de) birçok yazının ve metnin değiştirildiğini söyler. Çeşitli mitlerin ve dinlerin kökenlerini araştırdığımda, hem dindar hem de seküler pek çok yazarın fikir ayrılığı içinde olduğunu görüyorum. Bunun nedeni, Hristiyan Kilisesi’nin antik bilgiyi sistematik olarak yok etmesi ve ortadan kaldırmasıdır. Bu da yetmezmiş gibi, yok edilmekten kurtulan orijinal belgelerin birçoğu da tahrife uğratıldı.
Tanrılar bize gerçeği taşa kazınmış olarak bıraktılar. Piramitler (piramitler çakralar şeklindedir) zamana karşı durmuştur. Bu kadim monolitlerin gelecekteki insanlık için inşa edildiği ve kaderimizi bilen Tanrılar tarafından bize bırakıldığı açıktır. Bu abideler, haklarında açıklamayı yersiz bırakacak kadar gün gibi ortadadırlar. Yıldızların hareketlerini yansıtmak ve büyük ölçüde önem arz eden Magnum Opus çalışmasına başlamak için bir takvim görevi görmek üzere inşa edilmişlerdir. Magnum Opus’a normalde ilkbaharda, Güneş Koç burcuna girdiğinde, yani “İlkbahar Ekinoksu” olarak bilinen tarihte başlanılır. Bu çalışmaya başlamak için kesin zaman, Şeytan‘ın saati olan sabah 3’tür. Bu gerçek saattir. Uydurma Nasıralı’nın öğleden sonra 3’te öldüğü söylenir. Öğleden sonra 3, aslında üç değil, 15:00’dır, ve bu nedenle yanlış zamandır.
“Boynuzlu Tanrı” Sümer kökenlidir. Sümer Tanrıları boynuzlu başlıklar takarlardı. Bu, Yahudi/Hristiyanlığın binlerce yıl öncesine uzanır. Pagan dinleri Boynuzlu Tanrı’ya tapınmalarıyla bilinirlerdi. Ancak Hristiyanlığın gelişiyle birlikte defalarca kez baskıya maruz kalmışlar, ancak yeniden ortaya çıkmaya ve hayatta kalmaya devam etmişlerdir. Aynı şekilde, Boynuzlu Tanrıya çamur atılmış ve “kötü” olarak yaftalanmıştır.
Boynuzlu Tanrı, biyoelektriksel yaşam gücü olan chi’nin sembolüdür. Bu, Magnum Opus aracılığıyla sabitlenene kadar kısa süreli var olduğu için Merkür tarafından temsil edilir. Merkür gezegeninin glifinde boynuzlar vardır.
Tapınak duvarlarındaki ve piramitlerdeki oymalar ve hiyeroglifler, bunları yorumlayacak kadar ruhani bilgiye sahip olanlar için gerçeğin kanıtı olarak bugün hâlâ bizimle birliktedirler. Tanrıların bunları taşa kazımasının nedeni budur. Satanizm, Magnum Opus’a dayanır. Tüm Satanik semboller, büyücülüğe ve bilgiye yapılan vurgu; tüm bunlar tanrılığı edinimi temsil eder. Satanizm’in asli gayesi Magnum Opus’tur: ki bu da insanlığın fiziksel ve ruhsal mükemmelliğe ulaşmasıdır.
Satanizm’in kökenleri hakkında daha fazla bilgi için aşağıdaki bağlantılara tıklayın:
- Satanizm’in Uzak Doğudaki Kökenleri
- Süleyman’ın Tapınağı
- Ruhsal Yozlaşmayı İfşa Etmek: Ruhani Simya ve İncil
- Antik Centil Dini Metinler: Anlamsız Haham Saçmalıkları ve Yahudi Pisliği ile Değiştirildi
- Baphomet’in Tarihçesi
- Antik Mısır
- Yılan
- Mendes’in Keçisi
Referanslar:
- ¹ David Pickering’den Cassel Dictionary of Witchcraft, “Germany” makalesinde, sayfa 108
- Zecharia Sitchin’den The Lost Book of Enki; Memiores of an Extra-Terrestrial God
- Arthur Lyons’dan Satan Wants You, sayfa 24-26
- Kersey Graves’den The Biography of Satan, sayfa 146- 147
- Trude and Moshe Dothan’dan The People of the Sea- The Search for the Philistines, sayfa 185- 186
<- İkinci Bölüm: Satanizm’in Uzak Doğudaki Kökenleri
<- Üçüncü Bölüm: Satanizm’in Uzak Doğudaki Kökenleri 2