Aşağıdakiler, yalnızca en üstteki Üçüncü Reich Liderlerinin hepsinin ciddi şekilde Hristiyan karşıtı olduğunu değil, aynı zamanda Hristiyan ‘ahlakını’ da reddettiklerini ortaya koymaktadır.
Aşağıdaki alıntılar şuradan alınmıştır: The Goebbels Diaries, Edited and translated by Louis P. Lochner © 1971 by Universal-Award House, Inc.; 1948 by Doubleday & Company; Garden City NY.
“Goebbels, Hristiyan kiliselerine şiddetle karşı çıktığını da ortaya koyuyor. Açıkça söylüyor, savaştan sonra kiliselerle uğraşmayı ve onları güçten düşürmeyi planlıyor.” * Editörün eklemesi, Sayfa ix
“Reichsleiter Martin Bormann, 1941’de Hess’in İngiltere’ye yaptığı sansasyonel uçuştan sonra parti meselelerinde Hitler’in yardımcısı olarak Rudolf Hess’in halefi oldu. O, en radikal ve uzlaşmaz Nazilerden biri olduğunu kanıtladı, Kilise’ye karşı nefretle doluydu.” Sayfa 99
“Amerikan Gazeteleri, Stalin’in Hristiyanlığı kurtarmak için önceden belirlendiğini (kader) iddia ediyor.” Sayfa 108
“Roosevelt, Paskalya tatilleri için yeni bir Hristiyan propagandası tasarladı. Avrupa’nın mağlup halklarının yolunu Golgota’ya giden yolla karşılaştırır ve tüm insanlara kendisinin, Hristiyanlığı neo-paganizme karşı korumak için ilahi olarak görevlendirildiğini iddia eder -bu elbette, geçmişte kendilerini dini fanatizmleriyle öne çıkaran istisnai Hristiyan Sovyetlerin yardımıyla!” Sayfa 182
NOT: Komünizm, yaygın olarak inanıldığı gibi Hristiyanlık karşıtı değildir. Komünist Çin’de basılan 80 milyon İncil Hakkında
“Bir yandan, Parti’nin belirli önlemlerinin, özellikle de haçlarla ilgili kararnamenin, piskoposların devlete karşı atıp tutmasını tamamen kolaylaştırdığı inkar edilemez.” [Naziler okullardan ve hastanelerden haçların kaldırılmasında ısrar ettiler] *Editörün eki
“Göring de… Hristiyan kiliselerine ve Hristiyan mezheplerine karşı tüm tutumunu oldukça açık ve dürüstçe görüyorum. Onları görüyor ve onları koruması altına almaya hiç niyeti yok.” Sayfa 163, 164
“Katolik Kilisesi’nin yıkıcı faaliyetlerini mümkün olan her şartta sürdürmesi pis ve alçakça bir şey… Yahudilerin yanında bu politik-kutsallar {politico-divines} [politisierenden pfaffen] hala Reich’ta barındırdığımız neredeyse en iğrenç ayak takımı. Savaştan sonra bu sorunun genel bir çözümü için vakit gelecek.” Sayfa 168
“Berlin’deki fuhuş bugünlerde başımıza çok fazla bela oluyor. Bir baskın sırasında, tutuklanan tüm kadınların yüzde 15’inde VD olduğunu, hatta çoğunun frengi olduğunu gördük. Artık bu konuda kesinlikle bir şeyler yapmalıyız. Uzun vadede, Reich başkentinde Hamburg, Nürnburg ve diğer büyük şehirlerdekilere benzer bir “kırmızı ışık bölgesi” kurmaktan kaçınmamız mümkün değil. Dört milyonluk bir şehri burjuva ahlak anlayışına göre örgütleyip yönetemezsiniz.” Sayfa 189
“Führer, daha yüksek ve daha düşük din adamlarının kibri hakkında çok aşağılayıcı konuştu. Hristiyan kurtuluş doktrininin çılgınlığı gerçekten de zamanımıza hiç uymuyor. Führer bir dizi istisnai derecede sert ve hatta kısmen garip örnekler verdi. En öğrenim görmüş ve bilge bilim insanları, doğanın gizemli yasalarından birini öğrenmek için bir ömür boyu uğraşırken, Bavyera’da küçük bir taşra rahibi bu konuda dini bilgilerine dayanarak karar verebilecek konumdadır. Böyle iğrenç bir işe ancak küçümsemeyle bakılabilir.” Sayfa 421
“Katolik din adamları, ülkemizin düşmanlarıyla gerçekten haince işbirliği yapıyor. Şu anda bu suçlulardan hesap soramayacağımızı düşününce öfkeden patlayabilirim. İntikamımızı sonraya saklayacağız.” Sayfa 429
“Bazı Katolik ve Protestan papazlar ölüm cezasına çarptırıldı. Alman silahlı kuvvetlerini en korkakça şekilde gücendirdiler. Führer’e mahkemenin görüşüyle birlikte kararların yayınlanmasını teklif ettim.” Sayfa 544
Aşağıdaki alıntılar, bu kitaba aittir: Sex and Society in Nazi Germany by Hans Peter Bleuel © 1972, 1973 Translated from the German by J. Maxwell Brownjohn ‘Das saubere Reich’ Published in England under the title ‘Strength through Joy’ November 1973
“Goebbels bir keresinde gericilerin ahlaki kavramlarıyla ve onların ukala yatak arkadaşlarının tractarian ruhuyla dalga geçmişti. Hitler işareti aldı ve kendisini en öfkeli nutuklarından birine attı: “Ahlaklılık taslanmasından ve ahlaki meraklılıktan nefret ediyorum… Bunun davamızla ne ilgisi var? Bunlar, ulusal canlandırmayı yalnızca ahlaklı gelenekler ve kemer sıkma açısından görebilen Hugenberg gibi gerici yaşlı kadınların eskimiş fikirleridir. “Erdem Birliği (League of Virtue)” ve “Hristiyan-Alman Sofra Arkadaşları (Christian-German Table-Companions)”, “ulusun maddi kayıplarını manevi kazançlarla değiştirmek” ve geri kalan tüm o bayağı vatansever saçma sapan şeyler. Yükselişimizin burjuva erdemleriyle hiçbir ilgisi yok. Biz ulusumuzun gücünden doğmuş bir ayaklanmayız, isterseniz nesillerin gücünden de. Hiçbir insanım için keyif kaçıran olmayacağım. Eğer onlardan en üst düzeyde ellerinden geleni talep edersem, pek çok yaşlı kilise tavuğuna uyacağı gibi, istedikleri gibi stres atmalarına da izin vermeliyim. Benim arkadaşlarım melek değil.”” Sayfa 5 – 6
“Goebbels, bu eleştiriyi kendi Berlin Gau’sunda {Gau Berlin, 1933’ten 1945’e kadar Almanya’nın başkenti Berlin’de Nazi Almanyasının idari bir bölümüydü} basın organı olan Der Angriff’te yayınlayarak, kendisini ilerici cinsel ahlakın ve ahlaki kavramlarının bir parmak çıplatmada “bir manastırdaki topluluğun yaşamını” yönetebileceği, ancak “modern ve uygar bir devlette” tamamen uygunsuz olan “doğal olmayan insanların” belası yaptı. Aydınlanmış devrimciliğinin her santiminde, kasabada ve kırda “ahlak komiteleri” kurmaktan ve yeni Almanya’yı hırçınlık ve ikiyüzlülükten oluşan bir vahşi doğaya dönüştürmekten başka birşey yapamayacak olan ahlak meraklılarını küçümsedi. Bu davranışı Bettschnuffelei [yatak koklama] olarak nitelendirerek, ahlak üzerinde hak iddia edenleri (kendi arazisiymiş gibi, [those who claimed a lien on morality]) -amacı Müller ve Schulze’nin [sıradan insan isimleri, ali ve ayşe gibi] cinsel yaşamını ve ayrıca dansçıların ve sahne yıldızlarının ahlaki açıdan zararlı faaliyetlerini denetlemek olan ‘yetersizleri’ alçakça ikiyüzlülük ve aldatıcı erdemlilik taslama ile suçlamaya devam etti. Kendine saygısı olan hiçbir Alman kadın, refakatsiz dışarı çıkmamalı, sigara içmemeli, içki içmemeli, giyinmemeli veya saçını dalgalı yapmamalıdır: bunlar, yobazlar ve kibirli ahlak hakemleri tarafından savunulan görgü kurallarıydı.”
“Nasyonal Sosyalizm hayatın yanında değil miydi ve ulusa iyimserlik ve yaşama sevinci bulaştırmayı amaçlamadı mı?”
“İşçiye de bayramlarda neşeli bir şekilde giyinme şansı vermemizin nedeni budur. Bu yüzden gücü sevinçle elde ederiz. İşte bu yüzden, ahlaklı ikiyüzlülüğün ajanlarını bir kenara atıyor ve yaşamın sürekli yenilenen, zorlu hayatta kalma mücadelesine güç almak için her türlü gerekçesi olan iyi bir ulus için dünyevi varoluşun sıkıntı, kaygı ve yoksunluklarının karşılığı olarak çok önemli olan zevkleri, ebedi ve kinci bilgiçlikleriyle mahvetmelerine izin vermeyi reddediyoruz.” Sayfa 101-103