Bir okuyucumuzun Kitab el Celve hakkında yaptığı iki yoruma cevaben yazdıklarım son derece uzayınca, ayrı bir yazı olarak yayınlayıp herkesin faydalanmasını öngördüm. “Yazıya çevrilebilecek yorumlar” konsepti bir süredir değerlendirdiğimiz bir fikir, gereğe ve talebe göre ileride de kullanabiliriz. Siz okuyucularımızı daha fazla bekletmeden, bu okuyucumuzun iki yorumunu ve ona cevabı aşağıda görebilirsiniz, yorum zincirinin tamamını incelemek isteyenler buradan ulaşabilir:
Zero rumuzlu okuyucumuz:
“Ben veririm ve geri alırım: zenginleştiririm ve yoksul bırakırım. Mutluluğa da, sefalete de ben sebep olurum. Bunları, her dönemin niteliklerine uygun biçimde yaparım. Ve kimsenin benim işleri yönetme biçimime dahil olma gibi bir hakkı yoktur. Bana karşı çıkanlara hastalıklarla acı çektiririm; ancak benden olanlar, dışarıdan olan insanlar gibi ölmeyeceklerdir. Kimse bu dünyada, benim koyduğum süreden daha uzun yaşamaz; ve eğer istersem, bir kişiyi ikinci veya üçüncü kere, ruhların göçüyle [Reenkarnasyon] tekrar dünyaya yollarım.”
Bir yoruma attığınız çeviriden alıntı. Dinde zorlama yoktur ama bana karşı çıkanlara acı çektiririm, bendense sıkıntı yok. Yanlış anlamayın ama Pislamın yaptığının aynısı. Bu gerçekse beni çok hayal kırıklığına uğratır.”
Soyga kardeşimizin ona cevabı:
“İslamın yaptığının aynısı demek, hmm. Peki o halde sözün hangi kısmında “sizden olmayanları köşeye sıkıştırın” veya öldürün yazdığını söyler misiniz?
Hiçbir yerinde. Şeytan merhametlidir, ancak bir düşman size saldırıyorsa ve sizin eliniz armut topluyorsa bu hem kendi sonunuzu hazırlamak, hem zorbaya yer vermek, hem de kendi faaliyetsizliğinizle çöküşünüzü hazırlamak olur. Bizler aptal değiliz ve savunduğunuz fikir tam anlamıyla günümüzde İslam, Hristiyanlık ve Yahudi yandaşlarının yalanlarını gün yüzüne çıkarmak yerine onlara karşı sessiz kalmak oluyor. İddia ettiğiniz gibi İslam’a benzer olsaydı Şeytan’ın “benim varlığımı sorgulayanlara acı çektiririm” demesi gerekirdi.
Günümüzde yaşanan en büyük sorunlar ve sıkıntılar her zaman insanlığın Yahudi düşüncelerine ve istilasına karşı çıkmamasından ve onları kucaklamasından dolayı meydana gelmiştir, ancak Şeytan’ın liderliğinde galibiyetimiz sonrası bu bir daha asla yaşanmayacak ve insanlık Yahudiliğin ne derece hastalıklı bir inanç/ırk olduğunun farkına varacak.”Zero’nun son cevabı:
“Peki siz bana nerede bana saldırana acı çektiririm dediğini söyler misiniz? Ben islamla aynı mentaliteyi taşıyorsunuz demedim. Bu tutumun aynısı islamdada var dedim. Yazıda bana saldırana karşılık veririm yazmıyor ki. Bana KARŞI ÇIKANA acı çektiririm diyor. Dünya’da diktatorlerin yaptigi gibi. Bu yazilana gore ben seytanin ak dedigine kara diyemem. Yoksa hastalıklarla acı çekerim. Şeytan nasyonal sosyalist bir toplum duzeni istiyorsa hayir ben anarşistim diyemem. Yoksa ona KARŞI ÇIKMIŞ olurum ve acı çekerim. Burada yazan belli, ben buna bir cevap istiyorum. İslam, yahudilik, hristiyanlik ne yapiyor umrumda mi sizce? Ve bu durum gerçekten anladığım gibiyse, ki ne yazıyorsa onun üzerine mantık kurdum, anlamanız içinde büyük harflerle yazdım. Bu tutumun aynısından diktatorlerde, yerden yere vurdugunuz diger “dinler” ‘de de var. Şeytan kişilerin terchine karışmaz ama ona karşı bir tercihin varsa sana acı çektirir. İbrahimi dinlerde zorlama yoktur ama ona karşı gelirsen yakılırsın. Arada ki fark nerede bu durumda? Şeytan bana saldırana karşı elim armut toplamaz dememiş ki siz bana böyle bir cevap yazıyorsunuz. Umarım beni bir güzel yerin dibine sokarsınız vardığım bu sonuçtan doğru, haklıysam buna en çok ben üzülürüm.”
Öncelikle belirtilmesi gerekiyor ki “diktatör” aslen kötü bir şey değildir, en azından orijinalinde. Eski Roma’da (özellikle de acil durumlarda) “mutlak yaptırım gücüne sahip olan kişi” anlamında kullanılmıştır. Elbette ki tarih boyunca bunun (Yahudilenmiş hükümdarlar ve Yahudilerin kendisi tarafından) iğrenç şekillerde kullanıldığına şahitlik ettik, ve zaten mutlak güç kolay verilmesi veya kullanılması çok yanlış bir şey; ama bazı durumlarda işe yarayabiliyor. Bakacak olursanız Atamız da diktatördü, Hitler de öyle. Hatta Atatürk zamanında, gazetelerde ona ithafen “diktatörlüğü bitirmek için gelen diktatör” tarzından açıklamalar vardı.
Kısaca diktatör var, diktatör var. Hükümdar var, hükümdar var. İnsan var, “insan” var.
“Bana KARŞI ÇIKANA acı çektiririm diyor. Dünya’da diktatorlerin yaptigi gibi. Bu yazilana gore ben seytanin ak dedigine kara diyemem. Yoksa hastalıklarla acı çekerim. Şeytan nasyonal sosyalist bir toplum duzeni istiyorsa hayir ben anarşistim diyemem. Yoksa ona KARŞI ÇIKMIŞ olurum ve acı çekerim.”
Bu bir açıdan “doğru”, ama çok ciddi bir yanlış anlayış. Doğru olduğunu ve yanlış anladığınız açısını çözümleyelim.
Şeytan hayatımızın her alanına karışan; bizim tuvalette, yatak odasında, mutfakta ne yaptığımıza burnunu sokan, sürekli övgü, tasdik, tapınma talep eden mızmız bir bebek değildir, yani Şeytan all*h değildir. Şeytan’ın ak dediği cidden aktır. O diyor diye değil, doğru bildiği için. Tüm bilimin, tüm ruhaniyetin, özgür düşüncenin, anlayışın, mantığın, aklın Tanrısıdır. Yani sizin çizelgenizdeki Kova yerleşimleri olmadan yüzbinlerce yıl önce bu işin kitabını yazmış birisinden bahsediyoruz. Bu kadar bilge bir varlık olmasına rağmen önemli konular hariç küçük şeyleri bizim kendi zevkimize bırakacak kadar da bonkör, anlayışlı, düşünceli bir Tanrı. Kendi ırkının lideri olmasının, bütün Pagan toplumlarının Baş Tanrısı olmasının, aynı zamanda antik yazıtlarda da gerek isminin, gerek cisminin alegorik olarak “kozmik anlayışı”, “sonsuz bilgeliği” temsil etmesi zaten bunun göstergesidir.
Kısaca Şeytan’ın işi gücü olmayıp da birkaç “komünist” ilkokulluyu, vegan ahmağı cezalandıracak hali yok. Olacak olsa da inanın hastalığı geçelim, zaten göz kırpmasıyla toz olurlar. Şimdi vegan olmak dedim, ne alaka diyebilirsiniz, sonuçta vegan olmamak Satanik bir doktrin değil. Ama öyle olmasa da doğaya karşı bir hareket, ki burada da yavaş yavaş ana noktamıza geliyoruz.
Zaten dediğimiz gibi, Şeytan cidden nitelikli ve tesirli hainlik eylemleri olmadığı sürece milletin kişisel hayatında ne tarz sanrılar içinde olduğunu bizzat takmayacaktır. Tabii üst düzey bir hahamsanız ve üzerimize lanet yağdırıyorsanız Tanrıların bizzat gazabı sırf sizin değil, tüm lanetli ırkınızın içinden geçecektir, ama ne siz, ne de biz Yahudiyiz. Yine de farkı anlıyorsunuz. Tanrılar meşgul ve önemli kişiler, kişisel fikirleri için insanları lanetleyecek halleri yok. Meşgul olmasalardı bile anlayışlı ve etik canlılar, dolayısıyla zaten doğru yol bu değil. Yanlış fikirleri olan biri varsa (atıyorum siz Anarşikseniz – ki bu çok şeyi açıklar) oturup bu kişiye gerçekleri anlatmak (eğer anlayacak biriyse, ve kendi güvenliğimize tehlike oluşturmadan) zaten hepimizin görevi. Bunu “sınırlı”, “kusurlu”, henüz mükemmellikten uzak insan aklımızla bile biz anlayabiliyorken bize aklı, mantığı, bilimi, etiği zaten en başta öğretmiş kişiler olan Tanrılar doğal olarak anlıyorlar. Yani bir şeyi anlamayanı “sallandıracak” değiliz. Anlamıyorsa da kendi bilir, gelecek yeni Satanik Dünyada tutunamayacak olması kendi yaptıklarının sorumluluğu. Ama “kafa kesmek” gibi maymunca bir şey anlayacak varsa en yakın camiye gidebilir. Sadece düşünce ve davranışlarımızın sorumluluğunu almaktan bahsediyoruz. Satanizm, sorumluluk ve iradedir. Kurmaca İbrahimi gökyüzü babacığının zavallı sonsuz af veya sonsuz lanet iddialarının aksine yaptığımız iyi veya kötü her şeyin sorumluluğunu ve çürük veya leziz meyvesini tamamen bize atfeden bir din. Aslında sırf bu din böyle değil, Gerçek’ten ve Doğa’dan bahsediyoruz. Şeytan uslu çocukların Tanrısı değildir, bizim boğazımızdan aşağı toz pembe, yalanlarla dolu bir dünya görüşü sunmaz ve bizi Gerçeklerden “””korumaz”””. Evrende de hayat böyledir, etki-tepki. Nedensellik. Satanizm de evrenin, Doğa’nın mükemmel Gerçeğinin filtresiz bir şekilde insanlığın anlayabileceği, kullanıp kendini yüceltebileceği bir formudur ya zaten. İnsanlık, varlığın geri kalanı gibi iyisiyle kötüsüyle nedenselliğe bağlıdır, dinimiz sadece bunu gözler önüne seriyor.
Uyuşturucu kullanırsanız hayatınızı, zihninizi, ruhunuzu mahvedersiniz. Bundan alâ hastalık mı var? Irk karıştırırsanız hem sizin için bunun ruhani sonuçları olur, hem gelecek tüm nesiller size sonsuz lanet eder, hem de ideal bir toplumda bu yasadışı olacağı için cezalandırılırsınız. Aynı zamanda ırk karıştırmanın hem doğrudan sonucu, hem de sebebi zihin/ruh seviyesinde “hastalık” olarak nitelendirebileceğimiz sapkınlıklardır. Ruhani olarak ilerlerseniz varlığın Gerçeğini görürsünüz, güçlenirsiniz, iradenize göre hayallerinizi gerçekleştirecek gücü kazanırsınız, Tanrıları gururlandırırsınız. İbrahimi inançları takip edip Yahudi kıçı öperseniz ebediyen lanetlenirsiniz. Paranızı akıllıca kullanmazsanız büyük ihtimalle fakir kalırsınız. Çok basit, değil mi? Nedensellik. Kafanızın takıldığı nokta sadece bu. Ağır ve nitelikli durumlar hariç Şeytan’ın veya Onun altındaki Tanrıların parmaklarını bile kaldırmalarına gerek yok, Doğa zaten gerektiği şekilde haddinizden gelecektir. “Ebedi Doğa, Krallığına yapılan her tür gaspın intikamını acımasızca alacaktır.” – Adolf Hitler.
Ve tabii, Tanrıların düzeni olan Nasyonal Sosyalizm’e karşın siz, bir de Şeytan’a adandığınızı söylemenize rağmen “ANARŞÜÜÜÜÜ :-DDDDDDDDDD” yapacak olursanız “””acı””” çekersiniz, evet. Ama bu acı tamamen bu fikrin Gerçek’ten bir sapma olmasıyla, dolayısıyla da hayat kalitenizin -tükettiğiniz literatür, ihtiva ettiğiniz ve size ihtiva edilen fikirler, haşır neşir olduğunuz kişilerin kalitesi, büyük ihtimalle hayattaki başarınız, vesaire- düşecek olmasıyla alakalıdır. Bu Tanrıların değil, sizin yaptıklarınızın doğrudan bir sonucudur ve bunda Tanrıların bir eli yoktur, olsa olsa sizi doğru yola geri sokmaya çalışırlar. Ama İbrahimi inançlarda olduğu gibi ruhunuza kancalar saplayıp sizi kuklaymışcasına yönetmeye çalışmazlar, böyle bir şeye ihtiyaçları yoktur. Akılsız başın cezasını ayaklar çeker. Tanrılar “bile”, hatta özellikle de Tanrılar sizin kendi ellerinizle, kasıtlı bir şekilde hayatınızı mahvetmenizi engellemez. Onlar sadece onlarca kapı arasından doğru kapıyı gösterir, ama bu kapıdan geçmek tamamen bizim sorumluluğumuz. Eskiden aramızda olan bir kimse vardı, Yahudinin tekine “””aşık oldu”””. Bu sebepten ötürü Satanizm’e, dolayısıyla da Doğa’ya ve Gerçeğe karşı fikirler yürütmeye başladı. “O Yahudi olsa da ben onu “kurtarırım”/düzeltirim/aramıza alırım”dan başladı, “Yahudilerin ne kötülüğü var ki”ye, “Satanizm çok kötü ve nefret dolu!!!!111″ya kadar kaydı. Sonrasını hayal edebilirsiniz.
Kaygan zemin genellikle mantıksal bir hatadır, ama bizim gibi insanların durumunda çok geçerli ve çok, çok tehlikeli. “Sadece ufak bir şey” olarak düşünmeyin, özellikle de düşmanın hedef tahtasında olan bizler için bu çok daha ciddi bir durumdur. “Sadece ara sıra ot içiyorum, ne olur ki?” demeyin, o içtiğiniz otla auranız, enerji bedeniniz İsvriçre peynirine döner ve düşman size o az önce bahsettiğimiz kancaları kolaylıkla takar, sizi zevkle kukla gibi oynatır. Genellikle otkafaların, madde bağımlılarının genellikle “solcu”, “hippi”vari ideolojilere dahil olması bunun harika bir göstergesidir. Buna halüsinojenler de dahildir – ki bunun arasında “sihirli mantar” veya “ayahuasca” gibi “””doğal””” pislikler de var. Bilen bilir, morfin de “doğal”dır ve eroin de sadece morfinin daha rafine bir halidir.
Şeytan’ın ona “karşı çıkanları hastalıkla cezalandırmasına” gelince; sadece bir şeye katılmamaktan bahsetmiyoruz. Böyle bir şey yapacak olursanız, bunun zararı -zararı olur, ve neden ve nasıl olacağını zaten daha yukarılarda açıklıyoruz- kendinizedir. Kendi bileceğiniz veya bilmeyeceğiniz bir iş. Ama insanları Şeytan’ın Gerçeğine, yani insanlığı yüceltecek, sonunda zincirlerimizi kırıp doğuştan hakkımız olan aydınlanmayı, yükselmeyi kavramamıza engel olacak şekilde aldatacak, galeyana getirecek, organize edip Gerçeğe karşı savaştıracak şeyler yapanlar doğrudan Tanrıların, dolayısıyla da Doğanın düşmanı niteliğindedir ve işte böyle kişiler alenen, doğrudan cezalandırılmayı hak eder. Savaşımız böyle kişilerin oluşumuna karşı. Zaten düşman yenildikten, hastalıklı fikirlerin kaynağı yok edildikten sonra insanlığın kalanının da yanlış yoldan yürümek için herhangi bir sebebi, endoktrinasyonu, empozesi olmayacak.
Bu kimselerden kastımızın kimler olduğunu kestiremediniz mi? Açıkça söyleyeyim o zaman: Örneğin çocuklara tecavüz etmekten, insanları nitelikli-niteliksiz pasif vatan hainliğine teşvik eden, bizi birbirimize karşı kışkırtan, bölen, böldüren, öldüren, öldürten; yani kısaca ülkemizin ve daha sayısız ülkenin ense köküne kana susamış, iğrenç bir kene gibi yapışıp kanımızı, canımızı emen papazlar, imamlar, hahamlar gibi sözde “””din adamları”””, veya daha da önemlisi bunları yöneten insanlık dışı uzaylılara ne dersiniz? Bunlar cezalandırılmayı hak etmiyor mu? İnsanlığa binlerce yıldır kan kusturan, aç, susuz, sefil bırakan düşman kolektifinin ve bunlara kasıtlı şekilde yardım ve yataklık yapanların adaletin en üst ve acımasız mercilerine teslim edilmeleri; bizim gerek atalarımıza, gerekse de bizden sonraki gelecek, bu dünyayı devralacak çocuklarımıza boyun borcumuz, sorumluluğumuzdur. Şeytan’ın bahsettiği de bu aciz, tek bildiği insanları sömürmek olan alçaklar. Yani evinizde Komünist Manifestosunu okudunuz diye çarmıha gerilmezsiniz, ama inanacak kadar gerzek birileri varsa elbette oturup gerçeği anlamalarını sağlamak da iyi bir şeydir.
Yoksa bu yollarında ısrar eden, ama zararları kendileriyle sınırlı olan kayıp ruhlara nasıl davrandığımızı, muhtevalarımızdan görebilirsiniz. Gerek kendi sitemizde, gerek yorumlarda, gerek maillerde, gerek Joy of Satan sitesinde ve forumlarında bu insanları asalımlı keselimli bir dil kullanılmadığını, böyle bir şey deneyenlerin de bizden olmadıklarını zaten bakan görür.
Hem ruhsallığı, güzelliğin ve zerafetin en üst oktavını, ilhamı, idealleri, ruhaniyeti, “aşkın” sanatı; hem de aldanmayı, sanrıları, kafa karışıklığını, kişinin kendi kendini yok etmesini, deliliği, akıl hastalıklarını, uyuşturucuları ve uyuşturucu bağımlılıklarını yönetir Neptün. İnsanlara “ruhaniyet” niyetine uyuşturucu maddeleri empoze eden bir düzen var karşımızda. Bakacak olursanız hemen her tür New Age oluşumu madde kullanımını ya alenen önerir ve/veya “ruhani aydınlanma”/”olgunlaşma”/”denge”/”şefkat”/”şifalanma” için “gerekli” görür, ya da en azından onaylar. Ama sitemizi biraz olsun okuyan biri bile bilir ki ruhaniyet için ne böyle şeylere ihtiyaç vardır, ne de böyle şeylerin ruhaniyette, gelişimde, evrimleşmede, “yükselmede” yeri vardır. Tamamen yanılgı. Uranüs de teknolojiyi, metafiziği, okültü, dehayı, bağımsızlığı, orijinalliği, radikalliği; aynı zamanda anarşiyi, düzensizliği, kaosu, felaketleri yönetir.
Tanrıların bize bahşettiği bilgelikle ya ilham alıp aydınlanmanın, mantığın, bilgeliğin, dehanın en tepe noktasına varıp çağlarca güzelliği lekelenmeyecek kusursuz sanat eserleri yaratırız (buna kendi varlığımız da dahil, Şeytan’ın bizden istediği gibi), ya da yanılgının, aldanmanın, bağımlılığın, düşkünlüğün, kısaca hastalığın en dip seviyesine düşeriz. Düşmanın bizden istediği ikincisi, ve bu konuda bizi zorlamak için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. Şeytan ve Tanrılarsa bizden ve bizim için ilkini başarmamızı istiyorlar, ama o kadar bonkör ve anlayışlılar ki bizim için mutlak iyilik olarak nitelendirilebilecek konularda bile elimizi zorlamıyorlar. Sadece bilinmesi, anlaşılması gereken bu noktayı, iyiyle kötünün varacağı nihai sonucu bize belirtmek için Şeytan bize söylüyor: “Herkesin kendi doğasının ilkelerini takip etmesine izin veririm, fakat bana karşı çıkan buna çok pişman olur.”
Bu sözlerin ilk kısmı da, ikinci kısmı da objektif olarak doğrudur, ve görebileceğiniz gibi bunun Şeytan’ın elinden bizzat çıkması gerekmiyor. Kendi davranışlarımızla kendi geleceğimizi iyisiyle, kötüsüyle inşa ediyoruz. Şeytan’ın bizim için yaptığı tek şey, bu geleceğin olabildiğince iyi, güzel, faydalı, aydın, güçlü olması için elimize ihtiyaç duyduğumuz araçları vermek. Şeytan bize bu seçeneği sunuyor, sadece sonunda bu seçimin ve seçimin sonuçlarının tamamının bize ait olduğunu belirtiyor; ve Kendi yüce imparatorluğuna dahil olan, doğrudan Kendi çocukları olan insanlığın tamamını da kendileriyle birlikte çürütmeye çalışan çürük elmalarıysa bu denemelerinin başarısızlıkla ve adalete teslim edilmeyle sonuçlanacağını bildiriyor.
O zaman sevgili, soylu Centil kardeşlerimiz, Şeytan’ın “Benden olan ve kendileri için iyi olan her konuda bana itaat eden halkımı yoksun bırakmam” sözünü de kuyruk rüzgarımız olarak alalım, yelkenlerimizi ağzına kadar şişirelim ve bütün Centiller için bolluk, bereket, mutluluk dolu yarınlara yelken açalım. Son durak olan Yeni Satanik Dünya yakındır, her birimiz emeklerimizle meydana getireceğimiz o yarınlar gelsin artık diyen herkes son gücüyle kürek çekmeye devam etsin!