Kaynak: Meditasyon Hakkında Bahaneler ve Meditasyonun Gerekliliği, Yüksek Rahip HoodedCobra666 (Bu yazıdaki “ben” diliyle kullanılan ifadeler, Yüksek Rahip Hooded Cobra’nın ağzındandır.)
Meditasyonun önemini ihmal edip kendisine ve Tanrılara bu konuda bahaneler sunan bazı insanlar var. Bu birçok açıdan sadece naiflik olmakla kalmaz, ilerlerse aptallık haline gelir ve tehlikelidir.
Kişi 18’li yaşlara geldiği vakit (bu bazı durumlarda daha erken de başlayabilir), artık insan vücudu büyüme evresinden çıkıp, yürürlükte kalmak için günlük olarak bakım ve güçlenmeye ihtiyaç duyar (bunu besin almak ve hareket etmek olarak algılayabiliriz). Ruha gelince, bu ihtiyaç birinci günden itibaren başlar. Maddesel bedene kıyasla ruh çok daha erkenden körelmeye ve zayıflamaya başlayabilir, bu süreç 9-10 yaşlarında başlayabilir veya hatta bazı insanlar hayatlarına en başından beri zayıf/zayıflamakta olan bir ruhla başlayabilir.
Kısaca bu iş, kişinin bedenini yemekle beslediği, duş aldığı, hareket ettiği gibidir. Bir ay yemek yemezseniz veya bir hafta su içmezseniz neler olacağını düşünün. Böyle bir şey yapan resmen ölümle aşık atıyor olur. Buna benzer bir durum da kişinin ruhu (veya ruh yerine maddesel olarak görünmez, ama görünür ışık tayfının dışında var olan latif beden de denebilir). Bina yıkıntılarında, çöküntülerinde, harabelerde haftalarca veya aylarca mahsur kalan insanların bedenlerinde gözlemlediğimiz durumu, meditasyon ve ruh konusunda da farklı bir şekilde gözlemleyebiliriz. Bu şekilde kapana kısılmış insanların bedenleri nasıl kendini korumak için ve/veya kaynak yoksunluğundan komaya girip kapanıyorsa, ruh da aynı şeyi yapar.
Birçok insan neden meditasyondan anında etki almadıklarını merak eder. Bunun sebebi bu durumdaki insanların ruhlarının enerjilerinin tükenmiş olmasından ötürü, meditasyona başlamadan önce bir nevi can çekişmekte olan, mumya gibi kupkuru kalmış bir halde olmasındandır. Ruh bir nevi arafta kalmıştır, ölümle yaşam arasındadır. Anoreksi hastalarının düzgün yemek yemeye ve yardım almaya başlasalar bile birkaç hafta veya daha da uzun bir süre kilo alamamaları/yemeklerini sindirememeleri gibi, bazı insanların ruhları da meditasyona başladıkları vakit benzer bir durumda olabiliyor.
Bazı ruhlar bu durumdan daha hızlı bir şekilde kurtulur, bazıları biraz daha yavaş; ama sebat eden herkes kesinlikle bu durumdan kurtulup yükselecektir. Ruhani olarak çok gelişmiş bir arkaplana sahip olan bazı insanlar (geçmiş hayatlardan, vesaire), ruhlarının yarı-işlevsel olduğu, biraz daha hafif bir “arafta” bulunabilirler, ama kesinlikle bu durum bile meditasyonsuz ne sürdürülebilir, ne de geliştirilebilir. Kişi aç kalmaya devam ederse vücudunda ne kadar yağ rezervi olsa bile eninde sonunda bu bitecektir ve kişi zayıflıktan yığılıp çökecektir.
İyi haber ise, ruhaniyete başlanıldığı zaman ruhtan ilk sinyalleri almanın olağanüstü uzun sürmediğidir. Ruhu bu durumdan deyimi yerindeyse “titreyip kendine gelmesi” biraz daha uzun süren insanların astrolojik çizelgesine baktığımda, bu tarz bazı insanların çizelgelerinde de ruhlarını ihmal ettikleri veya uzun süre üzerinde doğru şekilde çalışmadıkları görülebiliyor. Ruhlarının kendine gelip uyanma sürecinde bazı geçmiş karmik şeyleri devreye girebilir ve bundan ötürü kişi meditasyonu yine ihmal edebilir veya ondan kaçabilir. Bunu bazı durumlarda gördüm. Bu durumu da bir anoreksi hastasının yemekle karşılaştığında midelerinin kilitlenmesine benzetebiliriz. Kısaca meditasyon yapıp ruhu uyandırdıkça, kişi ruhunu uyandırır ve ruhunda taşıdığı negatif yükler varsa, bunlar da açığa çıkabilir. Ama doğru çalışma ve sebat ile, bu negatif “karma” zaman içinde çözülecektir.
Bu yüzden meditasyonun gerekliliği su ve yemek kadar derin ve kesindir, ve bunlarla eşit derecede temel bir ihtiyaçtır. Aksi takdirde bunun kişiye zararı, günümüzde çoğu insanın da bunun direkt bir sonucu olarak tecrübe etmekte olduğu gibi, kişinin “içi ölmüş” gibi hissetmesidir, ve bununla birlikte birçok başka sorundur. Ruh olmadan kişi, rüzgarda amaçsızca ve güçsüzce sürüklenen bir yaprakmışçasına etten kemikten, maddesel, “hayat ateşi” sönmüş bir robottur.
İnsanların şu an sahip olduğu zaman oldukça sınırlıdır ve herhangi bir çeşit ölüm kalım meselesi geçirmiş insanlar da bilir ki, günümüzde çoğu insanın kafasındaki “80-90’larıma kadar yaşarım” fikri sadece bir efsanedir. Çoğu insan 80’ini göremeden ölüyor, dünya çapında insanların ortalama ölüm yaşı 70 civarında. Ve bu yaşlara ve hatta daha da öncelerine kadar birçok insan alkol, kötü bir diyet, stres dolu bir hayat ve benzeri şeylerle zaten ruhlarına ve hatta akıl sağlıklarına bile fazlasıyla zarar vermişlerdir. Bu zamana kadar meditasyon yapmayan ve/veya zihinsel ve maddesel olarak aktif kalmayan bir insan, çok ciddi anlamda elden ayaktan düşmüştür denebilir. Kişi fiziksel, zihinsel veya ruhsal olarak yozlaşmaya ve çürümeye yönelik bir hayat yaşarsa, hayatı bundan çok daha erken de bitebilir, zira şu an insanlar zayıf ve dayanıksızdır.
Ancak gerçek olan başka bir şey var ki o da hiçbir zaman çok geç olmadığıdır. Pekala, neredeyse hiçbir zaman. Yaklaşık 65+ yaşlarında meditasyon yapmaya başlayan ve bir yıl içinde gerçekten kayda değer ilerleme kaydeden bir insanla kişisel bir tecrübem var, öyle ki maddesel ölümüne kadar gerçekten güzel bir seviyeye erişip kendisi için birçok pozitif şey sağladı. Bu kişi bana, meditasyona başladığı yılın “Hayatının en güzel yılı” olduğunu söyledi. Ve bu kişi, maddesel “zevk”ler ve rahatlık konuları düşünüldüğünde deyimi yerindeyse “fişek gibi” yaşamış birisi.
O yüzden evet, doğru, bir açıdan gerçekten de asla çok geç değil; ama bir noktadan sonra artık insanın çalışmak için elinden sadece bir sonraki yaşamını beklemek geliyor. Zira belli bir noktadan sonra insanın tüm fonksiyonları ve yetenekleri çok ciddi oranda köreliyor ve ruhani anlamda çalışmak bile imkansızlaşıyor. Bu hayatlar boyunca tekrar edilirse, kişinin kalıcı olarak yok olmasına sebebiyet verebilir, buna da “ölüm” denir. Maddesel olarak ölürüz ve sonra astral olarak yaşamaya devam ederiz, ama kişi bu haldeyken (reenkarne olmadan) tekrar ölebilir. Eski Mısırlılar ve Antik Yunanlılar buna “ikinci ölüm” derler, ve bu nihai ve kalıcıdır.
Özellikle de Batı’da, birçok insan meditasyona bir çeşit şakaymış gibi yaklaşıyor. Haftada bir kez meditasyon yaptığı veya haftada iki kez (veya iki haftada bir) maymunlar gibi etrafta zıplamadan ibaret “Yoga Pilates” benzeri şeyler yaptığı için için çok ciddi bir iş başardığını veya durumunun çok iyi olduğunu sanan insanlar var. Bu her Pazar kiliseye veya Cumaları camiye gidip bir yahudiye tapınan, bunu yapınca da bir çeşit ruhani tecrübe veya kurtuluş kazanmış gibi yapan insanlar kadar riyakar ve samimiyetsizce bir tavırdır.
Bu insanlar bunun doğru olmadığını içten içe biliyor, ama tıpkı hayatlarında da kendilerini içkiye, antidepresanlara vurup sorumluluklarından kaçarak kısayol aradıkları gibi, ruhaniyette de “kısayol”ları olmasını diliyorlar. Hayata karşı bu tarz bir anlayış ve yol, riskli ve hatta ölümcül bir hayat yaşamaya gider. Dünyadaki herkes, neredeyse sıfır olan küçük miktardaki sorumluluklarından kaçmaya çalışıyor. Bu birikiyor ve nihai sonuç, içinde yaşadığımız kargaşa dolu gezegendir. Günümüzde kendi ülkelerini yüceltmeyen, özgelişimden anlamayan halklar ve ırkların ve dünyanın her yerindeki toplumlara kanser niteliğindeki bireylerin durumu budur. Bunların hepsi birikiyor ve en sonunda elinizde asalak güvelerle dolu karmakarışık bir gezegen ve gerçek ışığa (yarım yamalak veya düzgünce) gitmeye çalışan sadece azıcık insan kalıyor.
Bu konuda son olarak da insanların sık sık kullandığı büyük bir bahane de günde meditasyon yapacak “zamanları” olmadığı, veya “meditasyon yapmaya oturamamaları”dır. Bu resmen komik olmayan bir şakadan ibarettir. Oturup meditasyon yapmaya zamanları yok; ama beyinlerini uyuşturmaya (ha maddelerle, ha başka şekilde), YouTube’da veya sosyal medyada akıl almaz derecede zaman öldürmeye veya sadece yatıp odalarının tavanlarına bakmaya zamanları var. Koca bir hiç uğruna harcanan uzunca saatler.
Kişisel olarak, haftada 50 ve hatta 60 civarı saat çalışmanın nasıl bir şey olduğunu ilk elden ben biliyorum. Bu noktada, ne kadar yavaş da olsa günde 4-5 saat astroloji çalışmaları (oldukça yavaş olarak, ama yine de) yapabiliyordum, günlük meditasyonlarımı (tam ve nizami şekilde) yapabiliyordum ve hala ruhani savaş ve uyku için yeterli vaktim kalıyordu.
Zaman bulmak istiyorsanız zaman bulursunuz. Ama bunu başarmak için başka bir şeyden feragat etmeniz gerekebilir. Ve “feragat etmek” derken, her gün varlığınız için değerli bir şey yapacak fazladan bir saat için, hayatınızı ve varlığınızı anlamsız ve işlevsiz şekilde harcamaktan “feragat etmek”ten bahsediyoruz. Çok büyük bir fedakârlık, değil mi?(!)
Günde 30 dakika fazla uyumak, size aynı süre boyunca meditasyon yapmaya kıyasla fazla büyük bir enerji sağlamayacaktır. Oturup veya yatağınıza yatıp tavana 30 dakika bakmak da size herhangi bir şey sağlamayacaktır. Meditasyon yapmak için yatağa 30 dakika erken gitmek de sizi fazladan bir Netflix bölümü izlemenin zevkinden alıkoymayacaktır.
Ama yukarıdaki toplam bir-bir buçuk saat, hayatınızı değiştirecek durumlara yol açacaktır. Sadece yarım saat bile iş görür.
Yeni olanlar için de, meditasyon sizler için su içmek veya duş almak gibi bir noktadan sonra normalleşecektir. Günlük rutininize sağlam bir şekilde oturtulması için her yeni gelen şeyin biraz zamana ihtiyacı vardır, hepsi bu.
Son olarak da insanlar kendilerini yere göre sığdıramayıp başkalarının kendilerine meditasyon yapmaları için yalvarmaları gerektiğini düşünmemeliler. Meditasyon kendiniz içindir. Enerji seviyenizi, sağlığınızı ve ruh halinizi yükseltir, zihninizi ve bilincinizi açar ve bunlardan ilk ve en çok fayda gören siz kendinizsiniz. Ancak bundan sonra bu pratikten toplumsal faydalar gelebilir (önce kendinizi güçlendirmeden topluma majikal bir faydanız zaten pek dokunamaz yani), bu yüzden benmerkezci, köküne kadar bencil bireylerin bile bu pratiğe başlamak için sonsuz teşviki var.
Algınız, bir saat meditasyonun gününüze 24 saat kaliteli yaşam eklediği şeklinde olmalıdır. Bir noktadan sonra 1 saat meditasyon 48 saat ekliyor. Yüksek seviyelere ulaştığınızda 1-2 saat meditasyon, hayatınıza 3-5 çok yüksek kaliteli gün ekleyebilir. Bunlar sadece kişisel tahminler ve kelimenin tam anlamı ile algılanmamalıdır. Şimdi, önünüzdeki 365 gün için günlük 1 saat meditasyon eklerseniz bir yılda 360 saat harcayarak… 365 hayat dolu gün kazanacaksınız. Bu, eşi benzeri olmayan faydalar kazanmak için BİR YIL içinde toplam sadece 15 günlük ruhani meditasyon zamanı ediyor.
Birçoğunuz toplu taşımada ne kadar zaman harcadığını düşünsün, eminim ki bundan kat kat daha fazla zaman harcanıyordur. Hayatınız her yönden, her cepheden harcanıyor.
Her gün yapılması kesinlikle şart ve elzem olan şeylere gelince, bunlar Hatha Yoga, Aura Temizleme ve Koruma Aurası, ve herhangi bir çeşit güçlenme meditasyonudur. Kişi aynı zamanda bunların üstüne nefes egzersizleri, Kundalini Yoga ve Boşluk Meditasyonunun herhangi bir çeşidini (sadece zihni boşaltmak veya biraz daha ileri seviyelerde zihni boşaltırken enerji meditasyonu yapmak gibi) ekleyebilir. Tabii bunlar, işleri çok basit tutmak istersek. Bunlar gününüz boyunca pozitif, esnek ve güçlü hissetmek için ihtiyacınız olan temeldir.
Meditasyonun önemi, bunun bize direkt Tanrılar tarafından bahşedilmiş bir pratik olduğunu düşünerek de anlaşılabilir, ve bunun nihai amacı meditasyonun sonunda ölümsüzlüğe ulaştırmasıdır. En yüksek Hindu Yogileri artık bir noktadan sonra, kişinin günlük pratiklerinin kişiyi meditasyon veya pratik yapmayan bir insana göre meditasyon yaptığı her gün doğrusal zamanda 1,000,000 yıl evrimleştirdiğini belirtmektedir.
Maddesel olarak konuşacak olursak bunu yoga öğretmenlerinde ve diğer insanlarda, 80’li yaşlarına geldiklerinde yozlaşmış ve sulandırılmış meditasyon teknikleriyle bile 20-30’larındaki insanların fizyolojilerine sahip olmalarıyla ve 80’lerindeki kadınların hala 16 yaşındaymışçasına aylık döngülerini yaşamalarıyla görüyoruz. Ama yukarıdaki bir milyon yıl örneğinin sadece alegorik olduğunu varsayacak olsak bile, her halükarda meditasyon yaptıkça, hayatını sadece çürümekle geçiren, Yahudilere ortalama bir NPC, bir robot olmaktan ibaret insanlara kıyasla zihniniz her gün akıl almaz şekilde evrimleşiyor.
Bir de en başlarda biraz sıkışmış, oralarda takılmış insanlar da var. Sizlere de bunu söyleyebiliriz. Eh, hiçbir şey tam potansiyeline ulaşmış şekilde başlamıyor. Benzetme yapacak olursak birileri de Piramitleri inşa etmek için en nihayetinde ilk tuğlayı taşıdı. Belki ilk başta bu aptalca bir şey gibi görünmüştür, sonuçta sadece yerde duran bir tuğla. Ama sonra tuğla tuğla, dünyadaki en yüce harikaları böyle inşa ettiler. Bütün şaheserler böyledir.
Sadece tuğlalara odaklananlar hayal kırıklığına uğrayacaktır. Ruhani gücünüzü ve ruhunuzu doğru, olması gereken ve olmayı hak ettiği yüce düzene koymak için her gün tuğla tuğla inşaat yaptığınız için gurur duyun, ve yüksek amaçlarınıza odaklanın. Bazı günler tüm meditasyoncular için dayanılmaz ve “angarya” olabiliyor (ve düşmanın da bu konularda etkisi vardır), ama iradeli olup uğraşmaya devam etmeliyiz, bunu yaptıkça her zaman kazanan biz olacağız.
Son bir önemli not olarak şunu da belirtelim. Meditasyon yapan herkes bazı hatalar yapacaktır, bazı zamanlar o ya da bu gün, o ya da bu seans meditasyon kaçıracaktır ve başarısızlığı tecrübe edecektir. Bunu düzeltmenin tek yoluysa bu “başarısızlıklara” inat, bunlara karşın dümdüz yürümeye devam etmektir. Hatalarınızı düzelten şey budur. Bazen meditasyon bu yüzden savaşa benzetiliyor, zihin oradan oraya kuş misali uçmaya, sıçramaya çalışıp kişiyi raydan çıkarmaya çalışabilir. Aynı şey genel olarak hayat için de söylenebilir. Treni raylarına geri koymalı, hatalarınızdan ders almalı ve treni çalıştırmaya devam etmelisiniz. Ruhani gelişim bununla alakalıdır, “hata yap(a)mamak” veya “mükemmel” olmakla değil.
Şeref ve Güç Ebediyen bize bilgi bahşeden Şeytan’a ve Tanrılara atfolsun.
– Yüksek Rahip Hooded Cobra 666