Bu bir Spiritüel Satanizm Orijinal İçeriğidir.
Bazı antik öğretilerde, sembolik olarak “Beden, ruhun mezarıdır.” ifadesi kullanılmıştır. Bunu inceleyerek asıl anlamını gösterebilmek için bu yazıyı hazırlıyorum.
Bu ifadeler, bedenin kötü olduğuna işaret etmezler. Aksine, beden, aslında ruh için güvenli bir sığınaktır. Bu sözün incelemesi için öncelikle Platon’un Kratylos’unda geçen metnin kendisine bakılmalıdır:
Antik Yunanca:
[400b] πολλαχῇ μοι δοκεῖ τοῦτό γε: ἂν μὲν καὶ σμικρόν
[400c] τις παρακλίνῃ, καὶ πάνυ. καὶ γὰρ σῆμά τινές φασιν αὐτὸ εἶναι τῆς ψυχῆς, ὡς τεθαμμένης ἐν τῷ νῦν παρόντι: καὶ διότι αὖ τούτῳ σημαίνει ἃ ἂν σημαίνῃ ἡ ψυχή, καὶ ταύτῃ ‘σῆμα’ ὀρθῶς καλεῖσθαι. δοκοῦσι μέντοι μοι μάλιστα θέσθαι οἱ ἀμφὶ Ὀρφέα τοῦτο τὸ ὄνομα, ὡς δίκην διδούσης τῆς ψυχῆς ὧν δὴ ἕνεκα δίδωσιν, τοῦτον δὲ περίβολον ἔχειν, ἵνα σῴζηται, δεσμωτηρίου εἰκόνα: εἶναι οὖν τῆς ψυχῆς τοῦτο, ὥσπερ αὐτὸ ὀνομάζεται, ἕως ἂν ἐκτείσῃ τὰ ὀφειλόμενα, τὸ ‘σῶμα,’ καὶ οὐδὲν δεῖν παράγειν οὐδ᾽ ἓν γράμμα.
İngilizce:
[400b] I think this admits of many explanations, if a little, even very little, change is made; for some say it is the tomb (σῆμα) of the soul,
[400c] their notion being that the soul is buried in the present life; and again, because by its means the soul gives any signs which it gives, it is for this reason also properly called “sign” (σῆμα). But I think it most likely that the Orphic poets gave this name, with the idea that the soul is undergoing punishment for something; they think it has the body as an enclosure to keep it safe, like a prison, and this is, as the name itself denotes, the safe (σῶμα) for the soul, until the penalty is paid, and not even a letter needs to be changed.
Türkçe:
[400b] Sanıyorum ki eğer küçücük, oldukça küçük bir değişiklik yapılırsa bile, bu pek çok açıklamaya fırsat vermektedir, zira bazıları bedene ruhun mezarı (σῆμα) der.
[400c] Onların fikirleri, ruhun güncel yaşamında gömülü olduğudur; ve yeniden, bu sayede ruh, verdiği sinyalleri vermeye devam eder, işte bu yüzden “işaret” (σῆμα) ismini almıştır. Fakat sanıyorum ki Orfik şairlerin bu ismi vermeleri ardındaki neden, ruhun bir nedenden dolayı ceza (δίκη) görüyor olduğuna dair inanışlarıdır; onlara göre bedene bir hapis gibi sahip oluşunun nedeni, onu güvende tutmak için çevresini kaplayışındandır, ve bu da, ismin kendisinin de yansıttığı gibi, ceza ödenene değin ruh için bir sığınak (σῶμα) olduğu anlamına gelmektedir, tamı tamına böyledir ve üzerinde oynama yapmaya gerek yoktur.
İncelemenin başında, İlk önce “ceza” için kullanılan sözcüğe bakmak gereklidir, zira bu çok basit bir mantığı açığa çıkaracaktır. Anlamları şu şekilde sıralanabilir:
“yol, yordam, tasarı, düzen, yasa, doğru olan şey, yargı, adalet, dava, yargılama, cezalandırma, ceza, intikam” gibi sözcükler anlamları içinde yer almaktadır. Bu da bize, aslında neden – sonuç zinciri içerisinde, belirli bir tasarının ve düzenin gereği olarak [bu da evrenin kendi sistemidir] ruhun düştüğünü göstermektedir.
Beden için olan “soma” sözcüğünü ele alırsak, bu sözcüğün kökeni “σῶς”tur ve bu kelimenin de anlamı “zarar görmemiş, güvenli, sağlıklı” gibi sözcüklerdir. Platon’un da bedenin, ruhu koruduğunu ve bu sayede kendi varlığının sinyallerini vermeye devam ettiğini söylediğini göz önüne alırsak, kökenine sadık bir şekilde “σῶμα” sözcüğünü kullanışıyla da birlikte bu gayet açıktır. Bedenlenmeyen bir ruhun, Tanrıların koruması olmadan tehlikelere daha açık olduğu ve enerjisinin hızlı tükendiği bilinen bir gerçektir.
Bu kökten türemiş başka bir sözcük ise σῴζω’dur. Bunun anlamları arasında da şunlar yer almaktadır: “iyileştirmek, korumak, muhafaza etmek, tutmak, güvenli bir şekilde ulaştırmak, kurtarmak”.
“Ceza” için olan sözcüğün içindeki bağlantılar üzerinden daha öncesinde görüldüğü üzere, aslında burada da benzer bir bağlantı bulunmaktadır. Aynı kökten hem beden, hem de iyileştirmek, korumak ve kurtuluş için iki kelime türetilmiştir. Beden için olan σῶμα sözcüğünün kendisine geri dönersek, burada da aynı zamanda sadece bedenden bahsedilmez, bir diğer anlamı da “kişinin fiziksel dünyadaki yaşamı” ve “ruhaniyetin karşıtı olarak maddiyat”tır. Burada hem cezanın, hem de nedenin tanımı daha da genişlemiş olur.
Mitolojiden de bilindiği üzere, Altın Çağın insanları [faniliğe ilişkin] ölümlerinin [faniliği geride bırakışlarının] ardından Demon olmuşlardır. Fakat günümüz çağındaki insanlar, sürekli bedenlenmekte [reenkarne olmakta] ve ruhaniyetten uzak kalmaktadır. İkincisinin sürekli tekrar edilmesi, ilk sonucu da aynı şekilde devam ettirmekte ve insanlık düşmektedir.
Şimdi, en son olarak “mezar” sözcüğüne gelindiğinde hepsinin anlamları bütünleşecektir.
Mezar için kullanılan “σῆμα” sözcüğü ise şu anlamlara gelmektedir:
“Tanrılardan gelen işaret, gösterge”, “bir şeye dair simge”, “takımyıldız”, “kişinin kimliğine ya da işine dair simge”, “mezar olduğunu belli eden bir işaret; örneğin höyük, tümsek, taş yığını”. Sanskritçe “meditasyon” anlamına gelen “Dhyana” ile kökteş bir sözcük, kökü de “fark etmek” anlamına geliyor.
Bu sözcükte de “takımyıldız” kelimesine dikkat edilmesi gerekmektedir. Takımyıldızlar, Tanrılarımızın onların enerjilerini yönettiği üzere hem onlarla ilişkilidir, hem de kişinin kaderiyle bağlantılıdır. Basit bir örnek olarak, Koç burcuna sahip birisi bu takımyıldızın etkileri altındadır, fakat bu enerjilerde ustalaşmış kişi de Baalzebul Baba’dır ve bize yol gösterir. Yani bu sözcük hem kadere, hem de Tanrılardan gelen işarete/onların gösterdiği yola tekabül etmektedir ve daha basitçe anlatmak gerekirse, sorunun çözümü yine kendi içinde verilmiştir. Sorun, bu takımyıldızların ya da genel bağlamda kaderin, bir mezar gibi kişiyi alıkoyuşudur. Çözüm ise Tanrıları dinlemek ve söylediklerine uymaktır. Bağlam daha da açıkça, aslen bedeni hedef alarak değil, bu mezarı hedef alarak verilmiştir. Çünkü verdiğimiz sinyaller, bu takımyıldızlardan gelir, özgür değilizdir. Yine de bu da bu aşamada gereklidir.
İşaretler aslen farkına varılması ve uyulması gereken şeylerdir. Sinyaller ise deneyimlemektir ve bu işaretlerin ortaya çıkışıdır. Örnek olarak yaşam olmazsa, ortada deneyim de olmaz ve farkına varılacak bir şey de kalmaz; neyin düzeltileceği bilinemez ve düzeltme fırsatı da sağlanamaz. Bütün bunlar bizi yine Satürn gezegenine götürmektedir. Bu gezegen maddeyi yönettiği kadar, geleneği, geleceği, deneyimi ve aydınlanmayı da yönetir ve bilgelikle ilişkilidir. Aşağıda, Demonlarla ilgili kısımda buna dair bağlantı yine paylaşılacaktır fakat şimdilik başka bir bağlantıya ilerlemek daha doğru olur.
Kehanetlerle ilgili bağlam, aynı zamanda diğer coğrafyalardaki öğretilerde ve Neoplatonizm’de de korunmuştur.
Hem “Değişimler Kitabı” anlamına gelen İ Ching, hem de Keldani Kehanetleri, pek çok antik inisiyenin bilgelik kazanmak için incelediği kaynaklardı ve ikisine de kutsal anlamlar atfediliyordu. Aslında buradan bile kehanetler ve soteryolojik çözüm arayışı arasındaki bağlantı net bir şekilde görülebilecektir [daha da basit biçimde “Satürn”]. “Tanrıların gösterdiği yol” açıklamasına ek olarak; aynı şekilde Daoizm’de de amaç ölümsüzlüktür ve “Dao” da yol anlamına gelir. Bu açıdan Platonizm ile oldukça benzerdir.
Mitolojideki benzer bir örnek de, bizzat “Demonlardır”. Demon sözcüğü için öne sürülen iki kök vardır:
İlk anlam “[kaderi] tayin etmek” anlamındaki “δαίω”, ikincisi ise “bilge” anlamını taşıyan “δαήμων” sözcüğüdür. Zeus’un da Demonları “kişinin kaderinde rehberlik etmesi için atadığı” bilgisi bulunmaktadır. Burada da “kaderinde yardımcı olan tanrı, onun gibi bilge olmaya yönelik adımlar atmak ve bu sayede başarılı olmak” anlamları görülmektedir. Altın Çağ sırasında her şey bu düzene uygundu ve neticesinde o dönemin insanları demon oldu. Fakat bunun için öncesinde yaşadılar, yaşamlarıyla birlikte Satürn’ün öğretici tarafı da gözükmeye başladı ve ruh tam anlamıyla sinyaller vermiş oldu, bu sinyallere uyuldu ve ödül sağlandı; böylece sinyaller artık zincirlerden ya da mezardan değil, özgür ruhtan gelmeye başladı ve diğer insanlara da aynı yolda yardımcı olmaya başladılar.
Mitoloji üzerinden daha yeni bir örnek olarak da, Altın Çağ sonrasındaki tanrılaşma, yine Zeus sayesinde yaşandı. Düzenin tanrısı olarak, büyük işler başarmış kişileri (kahramanları) tanrılıkla ödüllendirdi.
Son olarak, soteryolojik yöntemle ilgili diğer bir net kanıt da “teürji” sözcüğüdür. Neoplatonistler arasında yaygın olan “teürji” kavramı, ilk olarak yukarıda bahsi geçen Keldani Kehanetleri kitabında yer almıştır. Yalın biçimde “Tanrı İşi” anlamına gelen kavram, “büyü” ile ilişkiliydi ve insanlık için kurtuluş, teürjinin pratik edilmesinde görülüyordu. Tabii ki bunlar tapınaklarda uygulandığından, tam olarak bütün uygulama biçimlerini bilemesek de, İamblichos, teürjiye ve Tanrılardan gelen eski geleneklere en sadık halkın Mısırlılar olduğunu belirtmektedir ve aynı zamanda bu sözcüğün ruhani bir yönü olduğu bilgisi de açık bir şekilde bilinmektedir.
Ayrıca, Platon’un “kurtuluş” için sunduğu “paideia” çözümü [çocukluktan itibaren sıkı eğitim programı] yine bedensel aktiviteleri es geçmemektedir ve bedene önem verilir.
Bütün bunlar göz önüne alındığında, pasajın en azından belirli bir seviyeye kadar olan anlamı bu şekilde tanımlanacaktır.