Bu bir Spiritüel Satanizm Çeviri İçeriğidir. Asıl metin.
Irak’ın Şeytan’a tapan Yezidileri hakkında birçok ihtilaflı makaleler yazıldı. Yezidi halkı, kökensel olarak Güney Irak’tan gelir ve sonralardan kuzeye, Laleş Dağı’na göç etmiştir. MÖ 612 yılında, Ninova’nın düşüşüyle iltica eden Asurluların torunları olduklarına inanılır. [1]
“Enkidu” olarak da bilinen Eridu, Güney Irak’taki bir kentin adıydı. Burası, Şeytan Baba’nın [“Enki”nin] kenti idi. Gömülü kentin hemen üzerindeki Baten El Gûl Vadisi, bugünlerde “Şeytan’ın Çukuru” ve “Canavarın Göbeği” olarak anılıyor. Ürdünlüler ve daha başkaları, burayı tekinsiz addediyor. Demonların, geceyi orada geçiren pek çok kişice görüldüğü kaydedildi, bunların çoğu açık ordugâhtaki askerlerdi. Orada belirli bir süreliğine bulunanlar, Yahudi/Hristiyan/Müslüman programlarının “kötücül” olduğuna karar getireceği güçlü enerjiler hissettiklerini iddia ettiler.
Geceyi orada geçirenler, ayrıca tüm bölgenin “mavimsi gri ışıkla kaplı olduğu” iddiasında da bulunuyorlar. Bunun yanı sıra, “tayflar” da görülmüş. [Yukarıdaki bilgiler, David Moorehouse tarafından kaleme alınmış “Psişik Savaşçı” kitabından alıntıdır.] Yazar, ekibiyle birlikte bu vadide kamp yaparken bir havan mermisi tarafından kafasından vurulmuş eski bir ABD Ordusu askeridir. Bu olaydan sonra, psişik fenomenler deneyimledi ve daha öncesinde olmayan yetenekler göstermeye başladı. Bu yüzden, ABD ordusunun Psişik Savaş Departmanına atandı.
Irak’ta bir sürü antik eser ve Şeytan’ın varlığının kanıtı bulunuyor. Laleş Dağı, antik Asur kenti Ninova’ya yakın ve çevresinde, üç yüz mil boyunca uzanan Ziarah’lar yer alıyor: bunlar, orta kulesi Laleş Dağı’nda bulunan Şeytan’ın Yedi Kulesi. “Yedi Kule veya Güç merkezleri – tepe noktasından parlak ışıklar yanan, yüksek, beyaz renkteki koni biçimli yapılardır.” [2]
“…yedi kule – Şeytan’ın Kuleleri [Ziarah’lar] – 6 tanesi ikizkenar yamuk şeklinde, ve Laleş Dağındaki “merkez” olan bir tanesi de keskin, oluklu bir uca sahip.“ — Anton LaVey’den Satanik Ritüeller
Yukarıdaki alıntı da bir alegori/benzetmedir ve “ortada” olduğu söylenip diğerlerinden farklı olan da Kalp Çakrasıdır. Kalp Çakrası da belli bir miktar güce sahiptir ama ruhun en güçlü Çakrası değildir, bu Çakra 666 Güneş çakrasıdır. Kalp Çakrasının gücüyse buna kıyasla son derece düşüktür. Düşmanın ana akım kitaplarında ve halkın tüketimine her yerde hazır ve açık bir şekilde bulunan Yeni Çağ dogmasında bu çakranın çığırtkanlığını yapma sebebi de budur.
Her bir kule parlak helyografik reflektörlerle donatılmıştır, ve Satanik/Yezidi Rahiplerin iradelerini dünyadaki olaylara yansıtabilmeleri için güç merkezi görevi gördüklerine inanılır.
Yezidiler, çoğunlukla dinlerini dışarıdakilere açmaları yasaklı olan gizli bir halk olarak tanımlanmıştır; kendi gerçek inançlarını gizli tutmaktadırlar. Modern Yezidilik, dışarıdan gelip sızan kişilerden ötürü eski yollarından biraz da olsa uzaklaştı. Yezidi halkı, ağır zulümlere maruz kaldı ve dışarıdakilere karşı oldukça şüpheci yaklaşıyorlar. Öğretilerinin, Hristiyan inançlarına uyacak şekilde değiştirildiği açıktır, Kuret El Yezid’de Şeytan, Tanrı olduğunu söylüyor ve başka yerlerde de “başmelek” olduğu yazılmış.
Şeytan, Kitab-ı Celve’yi, 12. yüzyılda doğrudan bir şekilde Yezidi peygamberi Şeyh Adi’ye dikte etti. Kitab-ı Celve, Satanizm’deki en önemli öğretileri içinde bulundurur ve her bir Satanist, onun sunduğu öğretileri iyi anlamalıdır. Şeytan’a Kitab-ı Celve’nin ondan olup olmadığını sordum ve o da bunun böyle olduğunu onayladı, ancak bununla birlikte, Müslümanların bazı Yezidi öğretilerini değiştirdiğini de ifade etti.
Yezidiler, başta Hristiyan ve Müslümanlar tarafından olmak üzere, tarih boyunca kitlesel kıyımın ve soykırımın kurbanları oldular. 1415 yılında, Müslümanlar, Şeyh Adi’nin kabrine saygısızlıkta bulundular ve mezarını yaktılar, içini yağmaladılar ve kemiklerini çıkarıp Yezidilerin gözü önünde ateşe verdiler. “Pek çok Yezidi esir alındı ve köle yapıldı, ve diğerleri de öldürüldü.” Badr el-Din, bu dine mensup iki bin kişinin daha katline yönelik emir verdi ve Şeyh Adi’nin kemiklerini mezarından çıkarıp yaktı.” [3]
1892 yılında, “Ferîk Ömer Paşa, bir takım Yezidi Önderini Musul’a çağırdı. Programında, 20 yıllık birikmiş vergileri toplamak ve onları İslâm’a geçirmeye çalışmak vardı. Ayrıca buluşmada, birkaç Hristiyan da vardı. Onlara [Yezidilere], “İblis’e tapmaktan vazgeçerlerse, üst mevki ve makamlarla ödüllendirileceklerini, ve ayrıca Allah’ı da memnun edeceklerini” ve bunun gibi şeyleri söylemeye başladı. Teklife karşılık vermeyi reddettiklerinde, Ferîk onları zindana attı, köylerine yürüdü ve “500’e yakınını katletti.” [4] [Not: Ferik, Osmanlı’da askerî bir rütbedir.]
Çoğu Yezidi’nin okuma yazması yoktur ve öğretilerin sadece bir kısmını sözlü olarak sonraki kuşaklara aktarabilmişlerdir. Başlarına gelebilecek zulüm ve işkencenin önüne geçmek adına Yezidiler, kasti bir şekilde inançları ve öğretileri konusunda yabancılara yanlış bilgiler verdiler. Bu yüzdendir ki dinleri hakkında çelişkili anlatılar hakimdir. Yezidilerin kutsal metin sayısı çok azdır; Kitab-ı Celve’de, Şeytan şöyle buyurur: “Bir kitap olmaksızın doğru yola iletirim.” Melek Taus’un öğretisi şuydu: “önce sözlü, sonra Kitab-ı Celve ile.” [5]
Yezidilerin, “Şeytan” adını ağızlarına alması yasaktır. Şeytan yerine “Melek Taus”u kullanırlar. Melek, “Kral” demektir. Güzelliğinden ve gururundan ötürü Tavus Meleği olarak bilinmiştir. O, “Gururlu Olan”dır ve “Dünya’nın Hükümdarı”dır. Karanlıktan çok Aydınlığın Tanrısıdır ve dünyanın kadersel meseleleriyle ilgilenir. Yezidiler, Şeytan’ı hem tavus kuşu, hem de yılanla tasvir eder. Tavus kuşu, tapınılan Tanrının güzelliğini simgeler ve yılan da onun bilgeliğini sembolize eder; çünkü o hem güzel, hem de bilge olandır. Kutsal emanetleri, bakır sancak ve tavus kuşunun bir tasviridir. [6]
Yezidiler, bayramlarında tefle flüt çalıp dans ederler; “her tür sefahat ve şehvetin aşırısına yol açan bir ibadet.“ [7]
“Celve ile Reş, Yezidiliğin kutsal kitaplarıdır. Yezidiler, kitaplarının birçok nüshasının kaybolduğunu onaylar ve Reş Kitabı için de, sonradan Şeyh Hayder tarafından kayda geçirildiği kabul edilir. Şüphesiz ki Reş’in yazılması, sonradan hafızadan aktarım yoluyla olmuştur. Yezidiler kati bir şekilde Şeytan’ın adını ve onun sıfatlarını anmaktan kaçınırlar ve kendilerini asırlar boyu izole tutmuşlardır. Kitapları tam bir gizemdir. Mavi giyinmeleri de yasaktır, çünkü mavi, Şeytan için kutsal bir renktir. [8]
Yezidiler, Şeytan yerine “Ankar” adını kullanırlar ve Zerdüştlükte geçen Ahriman için de Angar-Manyu derler. [9] Yezidilerce, Meshaf Reş’in [Kara Kitap], Şeyh Hasan el-Basri tarafından yazıldığına inanılır. “Kara” adını almasının nedeniyse, Şeytan’ın adının içinde saklı olmasıdır. 28 x 21 santim ebatlarındadır ve deri cilttir. Yezidiler ayrıca kara büyüdeki ustalıklarıyla da bilinirler. [10]
Kaynakça
- [1] The Yezidis, their Life and Beliefs by Sami Said Ahmed 1975
- [2] Adventures in Arabia: Among the Bedouins, Druses, Whirling Dervishes & Yezidee Devil Worshipers by W.B. Seabrook 1927
- [3] [4] Yezidism- its Background, Observances and Textual Tradition by Philip G. Kreyenbroek 1995
- [5] The Yezidis: A Study in Survival by J.S. Guest 1987
- [6] [7] Peacock Angel by E.S. Drower 1941
- [8] [9] The Yezidis, their Life and Beliefs by Sami Said Ahmed 1975
- [10] Devil Worship 1919: The Sacred Books and Traditions of the Yezidiz
by Isya Joseph