Bu yazı, Kabbalah Exposed’daki orijinal sayfasından çevrilmiştir.
Şimdiye dek hepimizin biliyor olduğu üzere, evrenin özünü “Tanrı”, “Kaynak enerji”, “Akaşa”, “Eter” veya nasıl uygun görüyorsak o şekilde çağırabiliriz. Bu, bütün yaratılışın içine nüfuz etmiş ve onu ilerleten enerjidir. Ancak yaratılışı ilerleten başka bir şey daha vardır: Bilinç. Lucifer/Şeytan, aynı zamanda evrenin enerjisini kanalize etmekle birlikte, ayrıca bunu temsil de etmektedir. Özünde, Lucifer/Şeytan Yaratıcıdır.
Hristiyanlık öncesi Satanist/Paganların; bütün yaratılışın bir “kaynağı” olduğu fikrini, bir ilksel nedeni, veya evrenin kaynak olarak başını çeken tek özü reddettiği iddiası, bir koşer Yahudi yalanından fazlası değildir. Yine de bunu işe yaramaz olarak nitelendirmişlerdir, çünkü varoluşun içinde bulunan AÇIKLANMAYAN ve ÖRTÜLÜ bir şey idi. Diğer bir deyişle, bunu ifade eden canlılar olmadan, evren hiç var olmamış herhangi bir şey kadar boştur. Tam da bu yüzden; “yaratılan”, “yaratıcı güç” ile benzer bir konumdadır.
İnandıkları şey ise, basitçe bunun sonsuz bir konsept olduğu ve açıklanamaz olduğuydu. Bu yüzden Tanrılara ihtiyacımız bulunmaktadır. Mısır mitolojisinde Tanrılar, Neter’den gelmişlerdir, burası ise temelde Kaynak veya Akaşa ile benzerdir. Yani, “Tanrının” veya “Doğanın” gücü Tanrıları yaratmıştır. Sonrasında onlar da bizi ve diğer şeyleri yaratmışlardır.
Bu konsepti anlayabilmek için öğrenmek ve kişinin bu sonsuzluktaki yerini bulmaya çalışmak, ana odak noktası ve esas düşünce biçimiydi. Aynı şekilde Spiritüel Satanizm ve Şeytan da, doğru bir düşünce biçimi olan bunu reddetmemişlerdir.
Şeytan için ikinci bir unvan da Lucifer’dir. Lucifer ise iki sözcükten oluşur. Latince Lux’tan gelen “Luci”, Işık anlamındadır, ve “fer” de Getiren demektir. Buradan da, Lucifer’in Işığı Getiren olduğu görülmektedir. Bu unvan, düşmanları tarafından bile kabul görmektedir, ancak bu sıfatın anlamsal kısmını ise, bu yazı içinde kısaca açıklayacağım.
İnsanlar ışığı düşündüğünde, kendi algılarınca bu Güneş ışınları olur. Buna karşın bu ışık ise görünmez, biçimsiz, açıklanmamış ve temelde ışık olmayan bir ışıktır, sadece kendi içinde olandan ibarettir. Yine de bunu hâlen, meydana gelmemiş de olsa ışık olarak adlandırıyoruz. Işık tüm gücüyle ortaya çıktığında bu Güneş’in gücüdür, ve bu yüzden Güneş; ortaya çıkan ve gerçek, hissedilen aktif ışığın gücüdür. Diğer tip enerji ise her şeyiyle pasiftir.
Açığa çıkmış ve yaratılmış her şey, ışığın ve titreşimin bir formudur. Ortaya çıkan ve potansiyel kalan bütün dünyalar ışıktan oluşur, her biri “Hiçlik” çukurundan, Akaşadan veya “Kaos”tan yükselir. Burada hiçbir şey var olmaz, sonsuz potansiyel vardır. Burası bir boşluktur, sadece bilinçli bir canlının ifade edişini bekler. Bilinçli bir varlık veya öğretmen (ki bu da Şeytan/Lucifer’in olduğu şeydir) olmadan ışık ifadesiz kalır ve bütün canlı varlıklar hiçbir zaman bunu öğrenemezler, böylelikle bilgisiz kalırlar. Bu aydın-lanma sürecini uygulamaya sokan kişiye Tanrı denir, bu tanım da tam olarak uyduğu şekliyle Lucifer’dir ve onun yaratılıştaki rolüne aittir.
Bu yüzden bütün Demonlar (Antik Yunanca’da Demon = Tanrı anlamı vardır), Lucifer’e itaat ederler. Lucifer’in diğer ismi olan Satanas, Gerçek ve Gerçeğin kavranması ile ilişkilidir. Lucifer, düşmanları tarafından bile Tanrı’ya en yakın “Melek” oluşuyla bilinir; bir diğer deyişle de biçimsiz ışığa ve netere, Akaşaya veya kaosa, artık nasıl adlandırmak istiyorsanız… Ayrıca o, ışığın yaratıcısı ve aktarıcısı idi, yani yaratıcıyı tecelli ettirendi. Yezidilerde de benzer bir pozisyonu vardır ve onu “tanrının” üstünde görerek onurlandırırlar. Nedeni ise basitçe, Tanrının Yehova adında bir hokka burunlu veya tapınılması ve takip edilmesi gereken bir form olmayışıdır. Kendi başına bir yere götürmez.
Sat, Gerçek demektir, An ise Tanrı anlamındadır, ve As da İbrani Yahudi Kabalasında, kitlelerden gizlemek için saklanıldığı üzere, Hudutsuz Işık anlamına gelmektedir. Şeytan hâlâ teknik olarak Gerçek anlamına gelmektedir, ancak ismi bölerseniz, bu Şeytan’ın bir varlık olarak gerçek doğasını gözler önüne serecektir. Yahudiler, Satanas’tan AS’ı silerek, onu bulunduğu konumdan men etme isteklerini açıkça gösterdiler. Bu, Şeytan’ın evrende bir varlık olarak temsil ettiği şey ile ilgilidir, veya daha net ifade edecek olursak, unvanın arkasındaki Uzaylı ile ilişkilidir. Lucifer ışığı getirir; dünyayı, Ruhu, ve bulunan ile var olan her şeyi yaratır.
Faal yaratıcı Lucifer olmadan, ortaya yaratılış konulamaz ve “Tanrı” da hiçliğin ortasında boş bir potansiyel olarak kalır. “Lucifer’in Tanrının en sevgili meleği” olduğu yönündeki saptırılmış ifade de buradan gelmektedir. Bu ifade, sıfatın ardındaki canlının bu güç ile, Tanrılık ile denk konuma ulaştığını göstermektedir.
Yaratılışın en üst kaynağından, muazzam yaratıcı kökenden, derinliklerin de diplerinden, birçok aptalın büyük bir hazla andığı kaos veya ışık olarak da bilinen “Tek Tanrıdan” ulaştırır o bize ışığı. Elbette ki tam olarak bunun “ne olduğunu” tanımlamadan “açıklamanın” bir yolu yok.
Ek olarak, hepimizin bildiği üzere, Şeytan insanlara Tanrılığı anlayabilmeleri ve bu Tanrısal Yaratılışta katılımcı olabilmeleri için yol gösterir. Çünkü kuşkusuzdur ki Şeytan/Lucifer Tanrıdır ve sonsuz evrende, sonsuz sayıda Tanrı da bulunabilir. Bu yüzdendir ki Şeytan/Lucifer bizden endişe duymaz, bize tepeden bakmaz, veyahut da bizi aşağılamaz. Neden yapsın ki?
Teolojinin arkasında gizlenen Uzaylılarla ve Dünyadışı Canlılarla alakalı bir nedenden ötürü Yahudiler, Şeytan’a saldırmaya karar verdiler ve onu lanetlemeye, “Tanrının Yanıbaşındaki” pozisyonundan indirmeye çalıştılar. Bu metafor aslında düşmanın bile kabul ettiği üzere, büyüleyici ve en yüksek olanaktan olan ışığa hakimiyeti gösteriyordu. Buradaki her şey güçlü bir alegorik anlatıma sahiptir ve “Lucifer’in Düşüşü’nde” gizlenmiştir.
Bu yalanlar ortaya atıldı, çünkü Yahudiler kendilerini “Tanrı” olarak görüyorlardı ve Şeytan da onların planlarına karşıydı, böylece Neter’in ağzından çıkmış gibi sözler atfederek, Şeytan’ın sözüm ona bir cezaya çarptırılacağını ifade ettiler. Bu yalana olan kitlesel inanç, belirli düzeyde bir enerjiyi bu doğrultuda akıttı. Ancak kesinlikle Yahudilerin “Tanrı” ile ilgili hiçbir ilişikleri yok, ve bu anlatılar da gerçeği yansıtmıyor. Ve bu yüzden Yezidiler gibileri hiçbir zaman Yahudilere ve onların saçmalıklarına boyun eğmediler. Çünkü Şeyh Adi gibi aydınlanmış kimseler, neyin gerçek olup olmadığını ve neyin ruhani bilgeliğe ters olduğunu görebiliyorlardı.
Yezidi efsanelerinde, Lucifer’in Adem’e boyun eğmesi istenir (Adem, insan vb. anlamlara gelir) ve o da bu teklifi reddeder, çünkü o en Kadim olandır ve insan gibi bu kadar yeni ve kırılgan bir varlığa boyun eğmesinin, yaratıcıya ya da evrenin kendisine saygısızlık olacağını bilmektedir. Yezidilerin bu masalında, “Tanrı” ya da kaynak, Lucifer’i başı dik durduğu için ödüllendirir ve onu, görünen ve görünmeyen bütün yaratılışın hakimi kılar.
Lucifer/Şeytan özünde, sonsuz ifade edilmemiş ışığın, varoluş yolunda ondan akarak ifade kazandığı kanaldır. Haklı olarak bazıları da buradan yola çıkıp Şeytan’ın evrenin Yaratıcı Tanrısı olduğunu söylüyorlar, ancak bu ifade de alegorik bir anlatıma sahiptir. Şeytan bu güçle birdir ve bölünmüşlükleri yoktur, ve dolayısıyla Şeytan’ın her yerde bulunup hiçbir yerde olmadığı ifadesi de buradan gelir. Sonradan insanlar bu ifadeyi alıp onu bir “güç” olarak nitelendirmişlerdir.
Bu evreye ulaşmak, ruhani olarak yükselen gelişmiş varlıkların gelecekleridir. Ve her zaman “Tanrı”ya ulaştıran ve Tanrının kendisi olan Şeytan’dır. Daha üst bir spiritüel seviyeye ulaşmak isteyen her Centil için, Yahudilerin yoldan sapmış ve uç noktadaki yalan programlarından kurtulmak bir gerekliliktir.
Yukarıda yazılanların hepsi, Şeytan’ın kim olduğunu, ve bunun sonucu olarak kendimizi Spiritüel Satanistler olarak adlandırarak en yüksek farkındalık ve hedefi belirten bizlerin kimler olduğumuzu gösteriyor olmalı.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666