Bu yazı, Joy of Satan’daki orijinal sayfasından çevrilmiştir. “Ben” ifadesi kullanılan yerler, Yüksek Rahibe Maxine Dietrich’e aittir.
Ruhani bilgideki yozlaşma düşünüldüğünde, akla gelebilecek bariz bir örnek de Sanskritçe “AUM”un, çoğu popüler ana akım kitap ve kaynaklarda da bu versiyonuyla geçtiği üzere “OM”a dönüştürülmesi olacaktır. “AAA-UUU-MMM” şeklinde telaffuz edilmesi gerekmektedir, “OOO-MMM” şeklinde DEĞİL! “OM”, kasıtlı bir bozmadan başka bir şey değildir ve bu yüzden de sözcüğün ruhani gücü tesir etmez. [Mantradaki “UUU”lar, “mahkûm” sözcüğündeki gibidir.]
İşte burası, bilimin ruhaniyet ile yollarının kesiştiği noktadır. Son derece önemli AUM mantrasıyla ilgili bilgileri açığa çıkaran Yüksek Rahibe Zildar’a ayrıca teşekkür ederim. Periyodik element tablosundaki AU, Altını temsil etmektedir. Magnum Opus çalışması, yükselmiş bir yılanın yanı sıra, “adi metalleri” [değersiz, basit] altına çevirmesiyle de bilinir. “Adi metaller”, çakraların “metalleridir”. Şeytan ile doğrudan iletişime geçenleriniz bilir ki, onun altından bir aurası vardır. AU, ayrıca auraya da bir göndermedir.
“AUM” aynı zamanda Mısır Tanrısı “AMON RA” ile de ilişkilidir. Amon, “Tanrıların Kralı” olarak bilinir. Çoğunuzun bildiği üzere, “Tanrılar” sözcüğü, çakralar için bir şifrelemedir. Son derece önemli olan “666” güneş çakrası, “Tanrıların Kralıdır”. Yahudi ve Hristiyanlar, “AUM”u “Amen”e çevirip çalmışlardır. Yahudi/Hristiyan İncili, İbrani büyü kitabından başka bir şey olmadığı için, bir bağlantı da kurulmalıydı. Bunun hakkında daha fazla bilgi için, bu yazıyı okuyabilirsiniz [NOT: henüz çevrilmedi, çevrildiğinde bağlantıyı güncelleyeceğiz].
“AUM” ayrıca “öyle olsun” anlamına da gelmektedir. Satanik Tespih veya Sanskritçe kullandığım her çalışmayı “AUM” ile kapatırım. Neredeyse tüm modern kitaplar ve popüler yönergeler, mantralara ilişkin konuşurken “AUM”u mantranın başında kullanmayı öğütlerler. Aslında daha güçlü olansa, çalışmanın sonunda bunu kullanmaktır.
Daha önce de belirttiğim gibi, Sanskritçe ruhani bir dildir ve Goetik Demonlarımızın birçoğunun ismini Sanskrit sözlüklerinde de buldum. Sanskritçe’deki isimlerini inceleyince, bu bana çok daha fazla ruhani düzeydeki bilgiyi kazandırıyor. Tanrıların efsaneleri, gizli bilgileri barındıran ruhani alegorilerdir.
Çoğu ana akım kaynağın, mantralar hakkında verdikleri aşırı fazla tekrar sayıları gerekli değildir. Binlerce tekrar sayısının var olma nedeni de… yine aynı şekilde bilgi tahrifidir. Şeytan’dan gelen mantalar bildiğimiz gibi harf harf titretilir. Yeni çağcılar ve diğer aptallar, mantraları titretmek yerine tek seferde okuyorlar. Güç ise titreşimde yatar. Mantraları veya güç sözcüklerini yüz binlerce kez okumanın hiçbir gereği yoktur.
“AUM”, birçok antik Batı simya/okült çiziminde görülebilir. Şimdi ise düşman [her zaman yaptığı gibi] çizimleri ve anlamlarını bozdu. Düşman, büyük bir zahmetle ‘A’ harfini antik çizimlerden çıkarma gayretinde bulundu ve modern zamanlarda ise “AUM”, “OM” ile değiştirildi.
Başka bir şey ise… Sanskritçe’deki neredeyse bütün sözcüklerin, “A” harfiyle bitişidir. Laya Yoga üzerine yazılmış bir kitabım var [Layayoga: Çakralar ve Kundalini Üzerine Açıklayıcı Kılavuz – Yazar: Şyam Sundar Goswami] ve yazar, tüm yazı boyunca A harfini eğik bir şekilde geçirmiş, sanki bir çeşit şifre gibi.
Şimdi, Jakob Böhme’nin takipçisi olan Dionysius Andreas Freher tarafından yazılmış [her ikisi de Hristiyan mistiklerdi] “Hieroglyphica Sacra” kitabındaki bu antik çizimde, üst küreden çıkarılmış ‘A’ harfine dikkatinizi verin. Aynı işlem Roob’un kitabında da var.
Bunu biliyorum çünkü ‘A’nın yer aldığı çizimlere de rastladım, bunları aşağıda bulabilirsiniz. Bu çizimlerde sadece “MU” bırakılmamış.
Alexander Roob’un “Simya & Mistisizm” kitabında [Kasten mi yalan söylüyor yoksa sadece yozlaşmış bilgiyi aktaran biri mi bilmiyorum]; bu iki çizim için şöyle yazıyor:
“Başlangıç konumu, semavi meleklerin alevleri de dahil kutsal üçlünün ikametgâhını gösteriyor. Başmelekler hiyerarşisinin Mikael ve Uriel meleklerine tahsis edilmişler. Üçüncü ve en tepedeki ise, önceki sahibi İsa’nın kastî ağır ihanetinin temsili gereği boş. İnatçı gururu gereği aşağı sürülmüş Lucifer yükseliyor, ancak Mikael ve Uriel onu ateşlerin arasından aşağıya atıyorlar.”
Kutsal harflerin Yahudi pisliğine ithafen kullanılması apaçık bir bozulmanın alametidir; bu yüzden de bunun gerçek olduğuna inananlar ve/veya bu Yahudi/Hristiyan enerjilerine bağlananlar, hiçbir şekilde ruhani güçlerini geliştiremezler. Bu bozulmuş ve saptırılmış bilgilere kanıp bağlananlar, düşmanın kontrolü altndadırlar.
A’nın olmadığı başka bir çizim. Bu çizimin şeklen Belial’in Mührünün üst kısmına benzeyişine dikkatinizi çekerim.
Diğer çizimler ise İbrani harfleri ve diğer her şey gibi çalıntı Yahudi simgeleri ile yozlaştırılmış durumda. Favorilerimden olan Dokuzuncu Geçit filmindeki kitapta, üstlerinde “LCF” yazan çizimlerdekiler, doğru bilgiyi içerenler. Bu film her ne kadar kurgu olsa bile, içinde bazı gerçekler *var*. Labirentin sonundaki kapı boşluğunun tuğlalarla örüldüğü bir çizimde, hakikate çıkan yolun yozlaştırıldığı ve çıkış olmadığı ifade ediliyordu. Eğer henüz izlemediyseniz bir bakın. Bir sahneyi sildiler… Barones Kessler bir Alman’dı ve Satanistti.
76. KESSLER BİNASI: OFİS – GÜNDÜZ // DAHİLİ [NOT: burada kullanılan ana terim INT, sinema sektöründe izleyiciye gösterilen sahneler için kullanılıyor.]
Siyah-beyaz bir fotoğraf ekranı kaplar: genç ve güzel BARONES KESSLER’i, SS üniforması içindeki iki adam tarafından çevrili şekilde gösterir. Bunlardan birisi Heinrich Himmler’dir.
BARONES KESSLER, kaşlarını çatarak Nazi propaganda dergisi ‘Signal’in savaş zamanında hazırlanmış bir sayısına bakar. Balkan’ın mektubuyla beraber masanın üzerinde açık bir şekilde duruyor.
Dokuzuncu Geçit’in orijinal senaryosu için buraya tıklayın.
Şimdi, bu çizimlere bakın…
A, alttaki yerini koruyor.
A’yı silmedikleri başka bir tane daha:
Taçın altındaki ‘A’ya dikkatinizi verin:
İçinde ruhun sütunları bulunan Mason çizimlerindeki ‘AUM’ detaylarını da not aldım. Düşmanın ruhani bilgiyi tahrifi ve hâlâ daha bunun üzerine çalıştığı düşünüldüğünde, bir örneği internetten bulabilmek gerçekten zor, bunu denemeye biraz zaman harcadım. Bunu bir kitapta görmüştüm. Eğer kendi araştırmanızı yaparsanız, internetten veya kitaplardan bulabilirsiniz.