Esenlikler,
Bazen bize “… Yunan filozofu hakkında ne düşünüyorsunuz?” gibi sorular geliyor. Bu yazıda bu sorulara cevap niteliğinde olacak birkaç alıntı vereceğim.
Mageson’un forumlarda bir soruya verdiği yanıttan oluşan bir başlığı koyacağım şimdi.
Soru ve yanıtı şöyle:
https://ancient-forums.com/viewtopic.php?f=24&t=24921&p=111498
“Marcus aurelius ve stoacılık hakkında ne düşünüyorsunuz? Hristiyanlığın Roma’ya yayılmasından sonra Stoacılık yasaklandı.”
“Bu soruya cevabım:
Onun Meditasyonlar kitabını okudum. Stoacılık ya da Helen dünyasından antik felsefe çalışmaları üzerine, gerçek ruhani pratikten söz edilen tüm kısımların kaldırıldığını ve geriye kalanın, garip bir miktarda Hristiyan ideolojisine sahip olan ve başka hiçbir şeye sahip olmayan temel bir akılcılığa dayalı olduğunu fark ettim. Arada bir Platon’un diyaloglarından biri gibi bir şey akla geliyor, epifiz bezinden ve omurgadaki yılan sisteminden bahsediyor. Ama Cumhuriyet, Yeni Ahit’te Hristiyanlar için yaşam doktrini olan Komünist manifesto’nun temeli gibi görünüyor ve daha sonra Hristiyan bekarlık ideallerini teşvik ediyor, bunu oraya kimin koyduğunu merak ediyorum.
Ancak eski Yunanlılar, binalarının sütunlarında mantra şarkıları olan ve Filozofların toplandığı yerlerde, Gymnasium’da açıkça konuşulan ruhani bilgilerle açık bir şekilde ruhani bir toplumda yaşadılar.
Isosophia’nın Helenist ruhani sistemi kültürün tamamıydı ve filozoflar, adın ve sembolün anlamı olan yükselmiş yılanlara sahip olanlardı.
Yine de bir şekilde eski Yunan filozoflarının ve felsefelerinin ana akım tarihlerini ve teorilerini okuduğumda… Garip bir şekilde bunların hepsi eksik (veya kayıp) ve bizim Sokrates’in tanrılardan nefret ettiği ve Yunanlılara karşı kültürel savaş açtığı için kutlamamız ve onun batıl inançlı Pagan moronlar tarafından öldürüldüğüne inanmamız gerekiyor.
Neden Aristoteles’in dip notlarından başka bir şey kalmadı elimizde…”
“Hristiyan kilisesi, Aristoteles’in tüm ana eserlerini ve tüm Yunan Filozoflarını, tüm ruhani bilgileri yok etmek için tüm okullarını yıktıktan sonra yok etti.
Sonra kendilerinin de kabul ettikleri gibi gerisini Hristiyan ideolojisine uyacak şekilde yeniden yazdılar.
Sokrates’in hikayeleri aynı zamanda Helenizm’e saldırmak için tipik bir Hristiyan propagandası olan Helen karşıtı kahramanlık mitoslarını yaratan bir Katolik kilisesi mitidir. Bu nedenle, herhangi bir Katolik bilgin veya Rahip Yunan felsefesini konuşmaya başladığında, kulağa sihirli bir şekilde İsa’sız Hristiyanlık gibi gelir.
Ve kilise, tüm bunların, “iyi goylar’ın” veya soylu Pagan filozofların, varoluşun üzerinizde gezinen sihirli bir Yahudinin tuvalete gittiğinizi izlemesini ve İncil’i, İncil’in doğuştan geldiğini belirttiği Musa gibi İbraniler tarafından yazılan, dünyanın düz olduğunu söyleyen çelişkilerle dolu bir kitabı kabul etmeniz gerektiğini kanıtladığını söylüyor.
Komik olan, eğer tüm Helen Filozofları buna gerçekten inanıyorsa, Hristiyan kilisesi neden onların tüm çalışmalarını yok etmek ve kalmasına izin verdikleri her şeyi yeniden yazmak zorunda kaldı? Çünkü kilise yalan söylüyor. Bu, St. Augustine gibi ucubelerin işiydi, Katolik kilisesinin Yahudi programı için Platoncu felsefe ve diğer Yunan felsefelerinin yozlaştırılması ve Yahudi kontrolünün yeni programını kabul etmek için Goyim kültürünü bozmak.
Hristiyan kilisesi, Tyana’lı Apollonius’un eserleri gibi diğer eserleri 19. yüzyılda matbaacılıkla yaygınlaştırıldığında kamu dağıtımından tamamen kaldırmaya çalışıldı. Gerçek bir Yunan Filozofunun hayatta kalan tek tarihinin, psişik-ruhsal yeteneklere sahip oldukça yükselmiş bir üstat olması komik ve Magnum Opus ile tamamen yükseliyor. Acaba Hristiyan kilisesi neden Yunan filozoflarının tarihinin kaldırılmasını istedi? Çünkü Gerçek olan oydu.”
Alıntı burada bitiyor.
Bunun biraz aşağısında da HP. Hoodedcobra666‘nın yanıtı var.
“Kaybolan kanıtlara ve yozlaşmış öğretilere rağmen, (orijinali çoğu zaman yerinde olduğu için çevirilerde kaybolur, ancak kasıtlı olarak yanlış tercüme edilmiştir, bu yüzden bu şeylerin çoğu hakkında felsefi sözlükler vardır.) öğretilerin çoğu bozulmadan kalır. Bunun başlıca nedeni, rahiplerin yahudi kültürüne sahip kanserli kaba geri zekalılar olmaları ve neyin var olmasına izin vereceklerini ve neyi çıkartacaklarını tam olarak anlamamış olmalarıydı. Ve hayatta kalan bu küçük şey Rönesans’a neden oldu.
Antik Yunan yazılarının %95’inden fazlasının ya kilise kasalarında gizli tutulduğu ya yozlaştırıldığı ya da hristiyan misyonerleri tarafından kasıtlı olarak yok edildiği tahmin ediliyor. Bu yıkım yüzyıllarca devam etti. Büyük odak olan birkaç yazı, kilisenin odaklanmak istediği yazılardır. Platon’un Devlet kitabı bir örnektir ve kitabın bazı bölümleri oldukça saptırılmış gibi görünmektedir.
Aristoteles’i ya da Sokrates öncesi filozofları okumak bu anlayış için yeterli olmalıdır, bunlar Hristiyanların İbranice tarzlarında yorumlanmamalıdır, ancak bunu var olmayan bir fikirlerin sürekliliğini kanıtlamak için yaparlar. Diğer yazılar büyük ölçüde bozulmadan ya da yeniden yazılmadan hayatta kaldı ve bunlar üzerinde düşman çeviri ve yorumlamayı yanlış biçimlendirdi ve ayrıca erişimi kaldırdı. Pek çok orijinal, hem erişilemez hem de normal insanların bunları görme yeteneğinin ötesindedir. Bu, Hristiyanlığın kontrolünü devam ettirmek için yerel Paganların toplu katliamından sonra her yerde oldu.
Bilginin yakılması ve fiilen kaybolması sorunu bir yana, bir kısmı hayatta kaldı. Daha büyük sorun, çoğunun büyük ölçüde yanlış yorumlanmış olmasıdır. Meditasyon tavsiyesi ve tüm ruhsal egzersizler gibi gerçekten önemli olan birkaç şey büyük ölçüde ortadan kalktı, ancak ritüeller gibi iyileşme parçaları, reenkarnasyon, yaşamlar boyunca ruhu geliştirme, bireysel ruhun tanrılaştırılması vb. hakkındaki inançları açıkça ortaya koyuyor.”
Kısaca, Antik Yunan filozoflarının çoğu ruhani olarak oldukça gelişmişti ve tüm ruhani konular rahatça konuşuluyordu. Belki çoğu vahşice katledilmedi ama bıraktıkları eserler büyük oranda bozuldu ya da yok edildi, bir kısmı da hala kilisede saklanıyor.
Benim yazıyı yazma sebebim ise,
“It is the Thunderbolt that steers the universe.”
-Heraclitus, ca. 500BC
Bu sözdü.
Aklıma takılan bir söz vardı ve onu arıyordum bir sitede, sonra bu söze rastladım ve aniden bunun düşüncelerimi doğruluyor olabileceğini fark ettim. Sonra forumlarda Heraklitus’u arattım ve bu başlığa denk geldim. Daha sonra detaylıca çevirip okumaya karar verdim ve hazır başlamışken sitedeki çeviri işini de aradan çıkartayım dedim ve buradayız.
Yani çevirisi şu oluyor:
“Evreni yöneten, yıldırımdır.”
-Heraklitos, Milattan önce 500
Antik yunan filozoflarının bilgeliğini düşünürsek, bu söz büyük önem taşıyor.
Bu sözü aklınızda iyi tutun. Muhtemelen benim düşündüğüm gibi evreni asıl yöneten kuvvet elektromanyetizma, kütleçekim değil.
Bu söz de alegorik olarak bu durumdan bahsediyor olabilir. Yıldırım da aslında oldukça güçlü anlık bir elektrik akımıdır.
Benden bu kadar, iyi günler, aradığım sözü yeniden aramaya dönüyorum ben.
Bu arada aranızda fizikle ilgilenen var mı?