Kaynak: Joy of Satan forumları, Yüksek Rahip Hooded Cobra’nın vaazı. “Ben” ifadesi kullanılan cümleler Yüksek Rahip Cobra’ya aittir.
Tanrımız Şeytan ve Pagan Tanrılarımız, en kudretli olanlarıdır. Bu anlaşılmalı ve zihne kazınmalıdır, ki birçoğunda geçmiş endoktrinasyondan ötürü henüz sürekli bir farkındalığa dönüşmemiş bir gerçektir.
Düşmanın tüm iddiaları atalarımız olan Tanrılara karşı yalanlardır. Sadece kin, karalama ve yalanlar. İnsanların kalpleri uyuyor olabilir, ama bu ebediyen böyle olmayacak. Ve bu uyku, düşmanın kabusları üzerine inşa edilmiştir.
Bu durum gelecekte mevsimlerin birbirini takip etmesi ve semaların döngüleri kadar kesin bir şekilde değişecek ve bitecek. Ölümden sonra yeniden canlanma vardır. Ve korku içinde olan birçoğu ölü, içi boş kabuklara dönmüştür, zira Tanrıların büyük geri dönüşünden korkmaktalar. Ancak bu geri dönüş kaçınılmazdır. Bu olacak, ve gelecek.
Bu Yol her zaman için başarıya, ruhani gelişime ve yükselmeye gider. Tanrılar bu dünyayı yönettiler ve halâ bu dünyanın hükmü Onlara ait, düşman sadece yeni ve oldukça geçici bir rahatsızlık. Son derece parazitik ve tehlikeli bir rahatsızlık, kesinlikle. Yakın zamanlara kadar insanlık tarihinde nüfuzları sadece insanlara zarar vermekti, ve her zaman güçleri geçici oldu.
Onlar izleniyorlar, ve biz de izleniyoruz, ve gezegenimiz de öyle; tıpkı ateşi çıkmış çocuğunu büyük bir ilgi ve sevgiyle gözeten bir ebeveynin izlediği gibi. Biz insanlara mantıksız gelen veya harap edici görünen belli şeyler, Tanrılar için oldukça cüzi ve basit olabilir.
Astarte bir kez benimle, birçok insanın körce kirlettiği Dünyamız hakkında konuşmuştu, ve gezegenimiz hakkında “Benim güzel, sevgili bahçem” diye bahsetmişti. Sadece kalplerimiz Tanrılarımıza açık olsa, insanlık için ne de harika güzellikler elde edilebilirdi. Tüm dünyamız ruhani ve fiziksel olarak, Astarte’nin dünyamızı gördüğü gibi kutsal ve güzel bir Bahçe olurdu.
Buna kıyasla, burası düşmanın da sadece nükleer yıkım, kirlilik, korku, terör ve insanların gırtlaklanmasını gördüğü bir yer. Bütün bu vizyonlar arasında sadece bir tanesi Galip olacak, o da Tanrılarımızın vizyonu.
Yabani otlarla dolu bir bahçenin sadece doğru bahçıvana ihtiyacı vardır, ve bu olduğunda bahçe olması gerektiği güzelliğine ve yüceliğine kavuşacaktır. Her zamanki gibi güzel ve capcanlı.
Tanrılarımız sebat ettiler ve medeniyetlerimizin yükselmesi ve yıkılmasından geçtiler. Her açıdan ve esasında, biz insanlar Tanrılara kıyasla küçük bebekler gibiyiz. En kudretli insanlar bile Tanrılarla kıyaslanamaz bile, ama buna rağmen Tanrılar uğraşlarımızı takdir ediyor ve bunlara sevgi, merhamet ve hayranlıkla bakıyor.
İnşak etme ve yaratmak için çabaladığımız her zaman, Onların içimizde yarattığı şeylere benzemiş ve özenmiş oluyoruz, bir nevi yaşayan bir miras haline geliyoruz. Tanrılar aşağıdan ziyade yukarıya bakan ve mevcudiyetlerinin daha yüksek taraflarını faaliyete döken cesur insanları sever. Alçak, sınırlı köleler olmak için yaratılmadık.
Zihnimiz bunun yaşayan kanıtıdır. İnsanlığın içinde harikulade yaratıcı, yıkıcı ve sınırsız yetenekler yatmakta. Bu aklımızda tutmamız gereken bir şey. Sınırlara sahibiz, öğreniyoruz, ilerliyoruz ve savaşmak için çabalıyoruz. İnsanların zayıflığa sahip olduğu başka bir konu da sıklıkla aldatılabilmemiz ve kısa ömrümüz.
Bunun dışında, Tanrılar zihnimize ve ruhumuza Kendi şablonlarını bıraktı. Bunlar içimizde varlar. Bunun kesin kanıtı, düşmanlarının tarihinde bile aynı şekilde bilinen Şeytan bize, diğer tüm hayvanlara kıyasla sınırsız bir zihin verdi.
Bize çok şey hediye edildi, ve bu kısım ölümsüz bir tarafı meydana getiriyor, türümüzün Tanrılığa giden kapısı. Sendeleyip geride kalan tek şey, biz insanların ruhani olarak düşmesi [düşürülmesi] ve bu yüzden de Tanrıların bize armağanlarının “Ebedi Yaşam” kısmından mahrum kalmamız.
Kısa ömürlerimiz birçok hataya sebebiyet vermekte. İnsanlar daha uzun süre yaşasaydı, örneğin 200, 300, 500 veya 1000 yıl yaşasaydı; çevremiz, gezegenimiz ve başka insanlar hakkında çok daha ilgili ve anlayış sahibi olurduk ve böyle uzun bir ömürde davranışlarımızın birçoğunun yankılarını ve sonuçlarını doğrudan gözlemleyebilirdik. Ama çıkmaza düşmüş ruhani mahkumlar gibi [gibisi fazla] zoru zoruna anca 50-60 yıl yaşadığımız zaman, türümüz gerçek anlamda ilerleyemiyor.
Tanrılar bunu biliyor ve bizim inşa etmemize, tamirler yapmamıza ve saldırılara göğüs germemize yardımcı oldular. Onlara sıkı sıkıya bağlı ve sadık kalan bireylere Magnum Opus’u veriyorlar ki var olmaya devam edebilelim. Şeytan için üstlenen görevler ve işler her zaman, her tür fiziksel ve maddesel değerin ötesinde ruhani güçlerle ve kutsamalarla ödüllendirilir.
Bedeninizin kuvveti kesildiği zaman, ve en siyah karanlıklar üzerinize üşüştüğünde, her zaman Tanrıları hatırlayın ve Onları kalbinizde tutun. Tanrılara İnanmak dağları dümdüz edebilir. Bugün önünüzde olan her tür engeli aşma yeteneğine sahipsiniz. Bunu kesin ve tam bir güvenle bilmeli ve kalbinize kazımalısınız.
Her zaman size güçlü kalmanızı yazdım, bunu “karanlıklar” içinde tanınmaz biri olarak yaptım, ama bunun tanınmaz, alakasız birinden gelmediğini ve hiçbir zaman, asla yalnız olmadığınızı biliyorsunuz. Hiçbiriniz kimliksiz, yüzsüz, tanınmaz, önemsiz kişiler değilsiniz.
Hepimizin içinde büyük güç var, ve bunu aramak için geliyorsunuz; ve aradığınız şeyi bulacaksınız. Bunu aklınıza ve kalbinize sokmalı ve şartlar ne olursa olsun inanmaya devam etmelisiniz.
Belki bazı insanlar bunun şu anda farkında, ve belki bazı başkaları labirent haline getirilmiş bu dünyada yolunu kaybedecek, ama ruhunuzun yeri her zaman Şeytan’ın yanı olacak ve Tanrıların yanına geri dönmek isteyecek. Köklerinizi derin salın ve Ona yapışırcasına bağlanın. Onun düşmanlarını görmezden gelin, yalanlarını umursamayın.
Asmodeus şunları söyledi: Onlar [Şeytan’ın düşmanları] sadece bir mevsim boyunca burada. Kışın gelip yaşayanların ruhlarını aldığı, ağaçları dondurduğu ve yaşama zarar verdiği gibi, onların devri de barışçıl bir şekilde son bulmayacak. Ancak sonrasında Şeytan’ın baharı ve Onun Halkının yazı gelecek. Hayalleriniz ve soylu işler için yaşamaya çalışın, bu sayede bizim zamanımız geldiğinde başınızı dik tutup, elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı bilebileceksiniz.
Bu dünyada sahip olduğumuz sınırlı zamanı cahil olmaya harcamayın. Cehalet sonunda size sadece acı çektirecektir, ve her zaman kendinizi acı ve cehalet içinde kaybedersiniz. Kendinizi sevip kaybolmaktan korumak en önemlisidir, ve yaşam kendi kendini tasdikler.
Birçoğunun karanlık çukurlara düştüğü çağda halâ Kutsal Yolu takip ediyoruz, halâ yüzümüzde bir gülümsemeyle dağları aşıyoruz. Engeller, zorluklar, ölüm, mutluluk, bizi hiçbir şey caydıramaz. Düşersek kalkıp tekrar yükseliriz, ve sürekli, tekrar ve tekrar ve tekrar yolumuza devam ederiz.
Tanrıların en yüksek ışığına ulaşana kadar önümüzdeki tüm engelleri yarıp geçme arzusu beslenip güçlendirilmelidir. Gözünüzün önüne perdeler indirilmeye çalışılacak, ancak önünüzdeki bilinmeyenleri çözebilmeniz için size güç verilecek.
Pervasızların, alçakların, onursuzların gelgitlerine karşı yüzme cesaretine sahip olun. Şeytan’ın ebedi sembolleri ve ebedi bilinci bize rehberlik ediyor. Ne olursa olsun Tanrıları takip ediyoruz, tıpkı atalarımız gibi. Bizi birbirimize bağlayan bağ aklımızda, ruhumuzda, kanımızda ve ruhumuzda, ve bu bağ asla kırılamaz.
Size verilen şeyleri kullanıp yükselin.
O zamanlar Gerçek olduğu gibi, bugün de Gerçek ve aynı şekilde ebediyen de Gerçek olacak,
En Yüce Olan Şeytan’a Övgüler Olsun!